Kişisel görüşüme göre din dediğimiz kavram aslında insanın kendi içinde yaşadığı inançlar bütünüdür. Kendisine inanan şahsı iyiye, doğruya ve ahlaka itmek için vardır. Kendini iyi, doğru ve ahlaklı bir insan haline getiren kişi tümevarım mantığıyla içinde bulunduğu sosyal yapının diğer ahlaklı fertleri ile beraber toplumun doğru şekilde işlemesini sağlar. Yani bir nevi otokontrol ya da maneviyattaki tabirle nefse hâkim olma mekanizmasıdır. Basit bir dille anlatacak olursak eğer, her fert iyi, kontrollü ve ahlaklı olursa kamu düzeni otomatik olarak sağlanır, ekstra kural ve kanun ile düzeni sağlamaya gerek kalmaz.
Otokontrol toplumun her alanında bireylere lazımdır. Yolda yürürken, trafikte araç sürerken, lokantada yemek yerken ya da evde ailenizle zaman geçirirken hep kendimizi yönetmemiz, kontrol ederek davranışlarımızı filtreden geçirmemiz gerekir.
Spor sahaları da aslında günlük hayatın bir aynasıdır. Günlük hayatımızı nasıl yaşıyorsak orada da ölçeklendirilmiş olarak bir benzerini görüyor olmamız aslında pek de kaçınılmaz bir durumdur. Trafikte hak yiyorsan sahada da hak yenir; yolda, tribünde veya arkadaş ortamında her üç kelimenden birisi küfür ise sahadaki futbolcu tabi ki kızdığında, haksızlık olduğunu düşündüğünde küfre başvurur ve hakkını savunmaya kalkar. Eğer içinde nefes aldığın toplumda kurnazlık ve emek harcamadan elde etmek prim yapıyorsa sahada da bunları görürsün. Lafın kısası, aslında pek de kızılacak bir durum yoktur.
Bu sebepten Caner’in ya da Emre’nin ettiği küfürleri yadırgamak aslında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki günlük hayatın doğasına aykırıdır. Her sıkıştığında konuşarak anlaşmak yerine küfre başvurup tartışmayı çıkmaza sokmayı düstur edinen bir anlayışın spor sahasında entelektüel bir yaklaşım doğurmasını beklemek en hafif tabir ile iyimserliktir.
Televizyon kameralarının yakın çekim yaptığını bilmelerine ve bir de üstüne üstlük mimlenmiş olmalarına rağmen hala aleni bir şekilde küfre başvuruyorlarsa burada otokontrolden söz etmemiz mümkün değildir, zira bu alenen meydan okumadır, kendi yöntemleri ile adaleti sağlamaya çalışmaktır ve maç sonrası yapılan açıklamalar da timsaha soğan doğratmak ile eş değerdir.
Aslına bakarsanız ülkemizde spor özellikle de futbol ortamı gerçekten zor bir atmosferde cereyan ediyor. Bu kadar iyi niyet yoksunu insanı bir araya getiren en önemli etkinlik futbol olarak göze çarpıyor. Kendini atan, hakemi ve seyirciyi aldatmaya çalışan, rakibini provoke eden, kasıtlı tekme atan, rakibine hakeme ve zaman zaman takım arkadaşına küfür eden bir insan grubunun olduğu ortamda insanın doğru bildiğini de unutması çok normal bir hal almaya başlıyor zamanla…
Herkesin nadirde olsa mutabık kaldığı küfre görüntüden bile olsa ceza verilmesi hususunda hemen karşıt görüşler çıkıyor ve yabancı dilde küfredenler nasıl ceza alacak diyor? Ona da çözüm buluyorsun, İngiltere Ligi’nde böyle bir eğitim var, FIFA’nın belli başlı dillerinde edilen küfürler konusunda hakemler sezon başında eğitiliyor, aynısını uygularsın Türkiye’ye diyorsun ama yine de kimseyi tatmin edemiyorsun zira insanlar olaylara hep taraf olarak bakıyor. Bu durumda karar mercileri de en iyi hukukçular ya da hakemler bile olsa, ne karar vereceğini bilemiyor çünkü karşılarında iyi niyet yoksunu ve işin özüne inmekten imtina eden bir kitle ile karşı karşıya kalıyorlar.
20 senelik uluslararası seviyede futbolcu Emre ya da yurtdışında ve 3 büyüklerde oynamış Caner neden her sıkıştıklarında küfür ediyorlar, nerede bu insanların otokontrolü diyen olmuyor ama o da bunu yapmıştı, beriki de şöyle demişti diyenden ortalık geçilmiyor maalesef.
İşte bu sebepten Cüneyt Çakır gibi adamlar GS-FB maçını yönetemezken 10 gün sonra Tottenham-Real Madrid maçının hakemi olarak CL’de görevlendirilebiliyor. Orada kötü niyet yok çünkü oyuncular futbol oynamaya sahaya çıkıyorlar ve işlerini yapıp evlerinin yolunu tutuyorlar, bu da hakemin yönetimine yansıyor.
Yurtdışında insana daha çocukken hem okulda hem de maneviyatta otokontrolün önemi anlatılıyor ve o insanlar bunu hayatlarının her anına yansıtabiliyor. Bundan dolayı da sen burada yerin dibine batırdığın hakemi, CL maçından sonra dünyanın en iyi hakemi sanabiliyorsun. Aslında kurallar aynı, hakem de aynı ama oyuncular farklı ve bu da çok şeyi değiştiriyor ama anlayana.
Başladığımız mevzu ile bitirmek gerekirse, eğer bu ülkeyi yönetenler dini merkez alan bir yönetim tarzını toplumsal hayata yansıtmak istiyorlarsa ve özellikle futbolcular da madem bu zihniyete destek olan videolar ve paylaşımlar yapmaktan çekinmiyorlarsa naçizane tavsiyem en azından destek oldukları konuyu araştırıp iyi ve ahlaklı adam olmaya çalışmayı kendilerine öncelik olarak vazife addetmeleridir. İşte o zaman boyuna televizyona çıkıp ağlamaklı halde üzgünüz pozları vermek durumunda kalmazlar ama aksi halde yaptıkları da manevi tüccarlıktan öte gitmeyecektir.
Herkese sıhhat, akıl, spor ve huzur dolu bir hafta dilerim…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78