https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET 2015 D GRUBU – 2. KISIM (LETONYA, LİTVANYA, UKRAYNA)

Okunması Gerekenler

efeLETONYA:


Bagatskis’li, Kambala’lı, Stelmahers’li, Miglinieks’li, Helmanis’li, Muiznieks’li o Letonya’yı çok özledik, değil mi?
Hem 1997’de hem de 2001’de evimizde, onların sunduğu seyir zevkinin bir başka olduğunu anlamıştık. Hele de Kambala varken. Daha sonra, Skele’li, Sandis ve Kristaps Valters’li (babaya laf yok, Valdis Valters bir kült’tür), Vitols’lü, Ostlers’li, Biedrins’li, baba Vecvagars’lı ekipler de bir nebze başarılı oldular, fakat takımın düşüşe geçtiği kaçınılmaz bir gerçekti.

 

{2CE97B71-9F3B-4A8C-A6DE-4CB6DAA02006}big_hDerken, Blums ve Janicenoks önderliğinde tuhaf bir kıpırdanma yaşayıp, 2001’deki başarılarını bile bize unutturur hale geldiler – ne zaman mı? Geçen Eurobasket’te.. Birdenbire takıma Berzins, Freimanis, Bertans ve Strelnieks gibi muazzam parçalar katıldı, bu parçalar bir takım hüviyetine büründü, kimya tuttu, roller pekiştirildi. Ve eskiye taş çıkartan, üstelik benchten de mebzul miktarda yararlanan bir ekip çıktı ortaya. Bunun mimarı da, koç Ainars Bagatskis ve yardımcısı Stelmahers’ti hiç kuşkusuz (evet evet, 2001’deki kadroda yer alan “Bombacı” Bagatskis ve “Yelkovan” Stelmahers’ten bahsediyoruz).

 

Bagatskis, kulüp takımında oynattığı tempolu, sert ama savunma fakiri sistemi Letonya’da eldeki oyuncu portföyüne göre uyarladı ve olgunlaştırdı. Takımın liderliğini Skele – Blums – Janicenoks eksenine vermişti ki, zor anlarda elini taşın altına koyacak birileri olsun. O üçlüden Skele artık yok; Janicenoks ise, Letonya milli takımının tüm zamanlardaki en skorer ismi olma rekorunu kırdığı andan itibaren, bu takımın “Güven oyu” konumuna yükseldi. Bu kadar tecrübeli bir ismin yanına da, artık vazifesini süper yedek olarak sürdürecek bir dış şut erbabını, Blums’u katıyorlar yine.

 

1 numarada Janicenoks da oynayabilir, Strelnieks de. Geçen şampiyonada Strelnieks gayet iyi bir iş çıkardı; yanına da oğul Vecvagars (adının Kaspars olması ne güzel bir tesadüf, değil mi?) monte edildi. Hayır, bu işlemde devşirme kullanılmadı. Tamamen doğal ürünlerden faydalanıldı. Zahmetli, ama sağlıklıdır organik. Bu isimlerin yanı sıra, Peiners de kadrodaki yerini alıp, ikili – üçlü oyunlarla var olmayı seven bu takıma can kattı.

 

Dış şutlarda genç forvet Timma gibi bir dev potansiyel boy gösterecekken, Janicenoks artık rahat rahat penetre edebilir potaya. Bir başka swingman Karlis de akılcı savunmanın yanı sıra nokta şutörlük yapıyor. Janicenoks ve Bertans’a gün doğdu bu sefer. Bertans, takımda o an eksik, yanlış, ters giden ne varsa, layıkıyla toparlayabilen bir basirete sahip. O’nun varlığı, Skele gibi bir veteran yokken, büyük kazanç. Hem Timma’yı hem de Bertans’ı bize karşı oynarken iyice gördük, tanıdık. Bir babayiğit yoktur ki çıksın, “bunlar koftiden isimler” diyebilsin.  Peki, yine canımıza okuyan bir başka gence, Meiers’e ne buyrulur? Ben kısa ve uzun forvette (veya yerine göre, pivotta) Timma – Meiers rotasyonunun şampiyona boyunca çok ses getirmesini bekleyenlerdenim.

 

Evet, ya, pota altı? Kadroda hakiki bir pivot ararsak, bulamayız. Ama bu eksikliği, hareketli tempolu bir oyun yapısıyla örtmeye gayret gösteriyorlar. Meiers 5 numarada ilk tercihken, 4 numaranın baş oyuncusu Berzins de boyunun avantajıyla o’nu zaman zaman yedekleyebilir. Elbette aynı durum Freimanis için de geçerli; bu yüzden çoğu zaman Meiers’ı 4’te, Freimanis’i 5’te seyredebiliriz. Aslında bu ikili böyle oynarken çok daha verimliler, ama Berzins’in de işin içine girebilmesi için bu iki oyuncudan birinin fedakarlık yapması gerekecek. Rotasyon geniş, kimya ve kurgu yerinde, gönüller ferah…

 

İç – dış dengesi, savunma anlayışı, özellikle alan savunması yapma ve yapana karşı hücum etme, pas trafiği gibi her türlü kilit nokta emin ellerde. Dahası, artık benchten çok cici katkılar alıyorlar. Önleri çok açık. Çekler’le iyi kapışacaklar, ama onları geçemezlerse, biliniz ki, 2 yıldız, 10 kalburüstü isme baskın çıkmıştır. Bilmem, anlatabildim mi sorunu?

 

Bence bu takımın zirve yapacağı günler, 5 yıl içinde gelecek. Çünkü o vakit, bugün bu takıma gelemeyen 2015 Draft’inin 4 numarası “Canavar” Porzingis ve 5 numarada çığır açacak yareni “Mentor” Pasecniks (ki, ben o’nun Porzingis’ten daha ileri gideceğine yürekten inanıyorum; tıpkı Arapovic’in Bender’i geçeceğini düşündüğüm gibi. Pardon, laf karıştı..), bu sene genç yaşta Reggio Emilia ile final gören harika çocuk Silins gibi isimler de milli formayı giyecek, ve Vecvagars – Bertans – Freimanis – Meiers – Timma ile buluşup arşa çıkacak. Bunu yapana dek, en iyisi, bu turnuvada karşımızdadır…

 

 

LİTVANYA:

 

Geçen sene, kadrodaki halis muhlis tek muteber oyun kurucu Kalnietis son dakikada sakatlanıp kadrodan çıkarılmış, buna rağmen Seibutis önderliğinde çok güzide bir takım oyunu sergileyerek şampiyonayı 4. sırada tamamlama başarısı göstermişlerdi. O kadrodaki oyun kurucu taslakları Juskevicius ve Vasiliauskas, bu sefer turnuvaya getirilmiyor (düşünün artık ne kadar alt seviye oyuncular olduklarını). Yerlerine gelen isimse, 21 yaşındaki Lekavicius. Bu da bize, Litvanya’nın son yıllarda oyun kurucu yetiştirmekte ne denli büyük sıkıntılar çektiğini bir kez daha ispatlıyor…
Esas sorun, 2013’te gümüş madalyaya giden yolda takımın Kleiza ile birlikte en büyük silahı konumuna yükselecek o patlamayı gerçekleştiren Kalnietis’in, geçen seneki devasa sakatlığı sonrasında büyük bir düşüş yaşıyor olması. Emin olalım ki, Kalnietis bu sefer öyle Jasikevicius’la, Chomicius’la falan kıyaslanabilecek bir düzeyde değil. Zaten bu yüzden döndü ya Zalgiris’e gerisi geri…

 

Kalnietis’in el üstünden en kritik dakikalarda soktuğu o hayati şutları, o kadroda o’nun kadar iyi kullanabilecek çok az isim vardı; ki bu isimlerden başlıcası olan Martynas Pocius da, Galatasaray’da elleriyle harcadığı sezonun ardından Milli Takım’a çağrılmadı. Böylelikle o meşhur Seibutis – Pocius – Maciulis üçgeni de ilk firesini verdi. Geriye kalan isimlerden Seibutis, Darüşşafaka Doğuş’ta Farmar gelene dek gayet iyi bir sezon geçiriyordu; lakin sonrasında epey sorun yaşadı. Bu takımda, Kalnietis varken bile oyun kuruculuk görevlerini Seibutis üstlenebilir (hatta doğrudan üstlenmeli); zira 1’den 4’e kadar tüm pozisyonları layıkı veçhiyle oynayabiliyor. Ayrıca hem çok zeki, hem de birkaç hamle sonrasını iyi sezebiliyor. Tek sıkıntısı, yıldız oyuncu namıyla anılabilecek kadar iyi bir şutör veya skorer olamaması.

 

Evet, 2013’te 4 numarada bile seyrettiğimiz ama 2014’te oyun kurucu mevkiini kurtarırken gördüğümüz Seibutis’in on parmağında on marifet var. Akranlarından Maciulis ise, Real Madrid ile bir Euroleague şampiyonluğu yaşamanın özgüvenini taşısa bile, savunma dışında o kadroya kendi yeteneğini yansıtamamış olmanın sıkıntısını da taşıyor. Eskiden çok daha ölümcül bir şutör olan Maciulis’in, tanka benzer fiziğine, zekasından ve hünerli skorerliğinden daha fazla eğilmeye başlaması Litvanya adına pek güzel bir havadis değildir sanırım.

 

İşler zora girdiğinde Seibutis ile beraber düğümler açabilecek yegane isim, yine 3 ve 4 mevkilerinde sultanlığını ilan eden Jankunas. Jankunas’ın 12 kişilik kadroda yer bulabildiği her turnuvada rakipler için kurdeşen dökmek bir âdet haline geldiyse, sebebi Jankunas’ın en olmadık anda beklenmedik katkıları büyük bir ivmeyle sunabilmesidir. Savunmada da, hücumda da Litvanya’nın en “sinir bozucu” adamı olan Jankunas, yıllardır uzayıp kısalmadı aslında; fakat gençlik günlerinden bu yana daima dikkat edilmesi gereken bir uzun olmayı sürdürdü.

 

Jankunas’ın bir ombudsman misali vaziyeti sütliman kılabilme hünerlerini bir tarafa bırakırsak, bu takımın esas kahramanı, tüm savunmayı başına toplasa bile eli çok zor titreyen bir diğer uzun, yani NBA’in yükselen değeri Valanciunas’tır. Alan açma, post hareketleri, boyalı alan civarından yüksek yüzdeyle bitirme ve koşu yoluna isabetli pas atabilme yetenekleri gün geçtikçe gelişen Valanciunas, daha 23 yaşına girmesine karşın şimdiden takımın olmazsa olmazı haline geldi, diyebiliriz. Savunmada yeterince mevzun olmadığı için haddinden fazla agresifleşmesi haricinde, Valanciunas’ın her maç sahada 30 dakika kalmaması için makul hiçbir sebep olamaz. Yani, faul problemlerinden başka Valanciunas’ı kısıtlayabilecek pek bir şey yok…

 

Valanciunas pas almasa bile verimli olmayı başarabiliyor, ama bu konudaki asıl uzman, 3 numarada iki yıldır bekleneni aşan Kuzminskas. Takımın “Sarıkafa”sı, gerek üç sayı gerisinden, gerekse de boyalı alan ve civarından her an tehlike arz ediyor rakiplere. Kimi zaman çok kör bir isabet yüzdesiyle oynasa bile, Kuzminskas özellikle savunmada daima çok etkili bir silah. O’nun katacağı sertliğe ve zekaya çok ihtiyaçları olacak, çünkü ikinci turdan sonra rakipler çok ciddileşecek. Benzer bir durum, dış şut bakımından Milaknis için de geçerli. Kalnietis eğer istenen seviyede oynayamazsa (ki bu gayet muhtemel), istikrarlı dış şut sokacak her isme can simidi muamelesi yapacaktır Litvanya.

 

Forvet mevkiinde rotasyon Maciulis’ten sonra Kuzminskas’a, oradan da Gailius’a taşıyor. Litvanya’nın en büyük avantajı, pek çok oyuncusunun birden fazla pozisyonu eşit derecede iyi oynayabilmesi. Gailius da bunun bir örneği. Zaten kadroda bu gerçeğe istisna teşkil edecek kimse yok aslında. Gailius dışarıdan beklendiği kadar etkili olamasa da, ribauntlarda ve müdafaada önemli bir isim. Hem 4 hem de 5 numarada oynayıp Valanciunas’ı yedekleyebilme gücünü barındıran Kavaliauskas ise, sakatlık olmadığı sürece, benchte havlu sallamaktan öteye gidemeyecektir. Şahsi fikrim, yeteneğine kıyasla Litvanya’nın uzun yıllardır en başarılı oyuncusu olan pivot Javtokas’ın, benchten gelerek büyük katkı yapacağı ve Kavaliauskas’ın da dakikalarını çalacağı yönünde. Javtokas kaç yaşına gelirse gelsin, oyun bilgisi ve savunma içgüdüleri, o’nu hep çok değerli bir isim kılacak (Javtokas’a bakınca E. Zukauskas’ı hatırlayanlar el kaldırsın).

 

En güzel haberi sona sakladım: Kadroda 19 yaşında bir isim var, ve o, Litvanya’nın Sedekerskis ile beraber en büyük geleceği: Tarihin görebileceği en müstesna “sanatkâr” pivotun, yani efsane Arvydas Sabonis’in oğlu Domantas Sabonis, U20 şampiyonasının ardından şimdi de Eurobasket sahnesine çıkıyor. Gonzaga’nın bu yıl benchteki en etkili yedeğiydi Sabonis; pek çok maçta double-double’lık performanslara, hem de çok kısıtlı sürelerde imza atmayı başardı. Sabonis’in en büyük özelliği, hem savunma hem de hücum ribauntlarında daha şimdiden Litvanya’nın en üstün uzunu olması. Doğuştan gelen bu yeteneğe bir de atletizmini, savunma azmini ve yaşıtlarından bir basamak önde olan fiziğini ekleyince, geriye sadece bitiricilik kalıyor. Boyalı alandan ve orta mesafeden etkili, ama geliştirmesi gereken daha pek çok yön var. Sabonis, hırçın ataklarıyla rakip savunmalara çok faul aldıracak…

 

Litvanya grubun mutlak favorisi. Öylesine güzel bir takım oyunu oynuyorlar ki, olgunlukları ve fundamentalleri karşısında çok az takım ayakta kalabiliyor. İkinci turdan itibaren işler karışacaktır; işte o vakit, Kalnietis’in ne durumda olduğunu hepimiz göreceğiz… Koç Kazlauskas da görecek…

 

UKRAYNA:

Ülkede onca badire yaşandı, turnuvanın ev sahipliği elden gitti. “Çar” Mike Fratello artık takımın başında değil; hiç kuşku yok ki, en önemli kayıpları Fratello olacak. O’nun yanı sıra takıma iki senedir komutanlık yapan devşirme Eugene “Pooh” Jeter da bu sene kadroda yer almayacak; tıpkı “Havan Topu” Gladyr, genç keskin nişancı Mykhailuk, ve her biri NBA patenti almış dev uzunlar Viacheslav Kravtsov, Alex Len ve Oleksiy Pecherov gibi… Lischuk’un da kaybı onların canını acıtacaktır; fakat, guard savunması ve sertlik konusunda bir Avrupa markası olan oyun kurucu Zabirchenko’nun yokluğu daha da acı bir tecrübe olacak Ukrayna için…

 

Eldekilere bir bakarsak; takımın as silahı, Eurochallenge seviyesine inmiş olsa bile halen terör estirebilen eski NBA’li pivot Kyrylo Fesenko. Boyalı alan civarında kalburüstü bir bitirici olmasının haricinde pek elle tutulur özelliği olmayan Fesenko, yine de o dev cüssesiyle epey alan kaplayıp savunmada da bir güç yaratacaktır. Fesenko’nun yedeği, oyunun, bilhassa da savunmanın temellerine hakim olmayan, daha ziyade boy kontenjanından basketbolculuğa başlamış gibi duran Pustovyi. Pustovyi 2.19’luk boyuna rağmen çok hantal kalan ayaklarıyla, ister istemez bana doğanın bir başka garip şakasını, İspanyol dev Roberto Duenas’ı anımsatıyor. Tabi keşke, Pustovyi de Duenas kadar yararlı ve etkili bir uzun haline gelebilse…

 

Son yılların favori tabirlerinden “tanking” aşamasına adım atan bu ekibin en büyük kozu, sezona Trabzonspor’da başlayıp soluğu NSK Eskişehir’de alan, ele avuca sığmaz dengesiz oyun kurucu Jerome Randle. Devşirme kontenjanından gelen Randle, Jeter kadar dayanıklı, güçlü, etkili veya, One-Man Isolation’a elverişsiz bir fizikte olmasa bile, yine de, hızı ve çabukluğuyla çok iş yapıyor bu takımda. Dengesiz ve istikrarsız bir oyun kurucu olarak, süreklilik sıkıntısı yaşıyor. Savunmada Jeter’ı aratmıyor; hücumdaki en büyük sorunu ise, sınırlı sayıdaki kıvamlı paslarını asiste çevirebilecek kalitede isimlerle oynamıyor oluşu.

 

UntitledRandle’ın önderliğinde İtalya’ya karşı geriden gelerek destansı bir biçimde kazandıkları hazırlık maçı bize gösterdi ki, bu takım istediğinde çok sıkı bir takım müdafaası sergileyebiliyor ve hızlı hücumlarla can yakabiliyor. Fakat kaç dakika aynı azme ve konsantrasyona sahip olurlar, meçhul. Tabi bir de, Zabirchenko’nun yokluğunda Randle’ı yedeklemek için ellerinde bir tek genç Mishula’nın kalmasının yarattığı sıkıntı var.

 

Randle – Fesenko iç – dış dengesini ayakta tutan iki isim var; “Utility Belt” misali oynayan Zaytsev ve Korniyenko. 4 numarada gerek savunmada gerekse de hücumda çok sayıda kalburüstü performans sergileyen bu ikili varken, takımın en azından bir mevkisinin emin ellerde olduğunu görüp ferahlıyorlar. Forvetler Lypovyy ve Pustozvonov şu seviyede güven teşkil edecek isimler değiller, fakat onlardan beklenti de çok fazla değil (penetrelerden doğan boş üçlüklerin bir kısmını soksunlar, kafi). Genç combo guard Krutous ile forvetler Sizov ve Tymofenyenko da, birden çok pozisyonda oynayabilmeleri sayesinde çeşitlilik katabilecek isimler.

 

Savunma konusunda iddialı, hücum konusunda vasıfsızlar. Takım olmaları güzel, ama Fratello’nun koltuğunda Murzin otururken taktik üretmeleri çok zor. Takım kursam muhakkak kadroya seçeceğim Zaytsev ve Korniyenko’ya olan sempatime rağmen, bu takımın bu grupta iş yapması bence neredeyse namümkün. Zaten 1 galibiyetten fazlası, bu enkazın hiç beklemediğimiz türden cevherler barındırdığını gösterir, utanırız, bozuluruz, üzülürüz. Tabi sonra gurur da duyarız, evet. Her şey yine ne kadar da devşirmeye bağlı, değil mi…

 

Hülasa, Ukrayna grup sonunculuğunun en büyük adayıdır… Keşke en azından Kravtsov burada olsaydı da, pota altını karartıp Fesenko’yu rahatlatsaydı…

 

 

Tahmini sıralama: 1) Litvanya 2) Çek Cumhuriyeti 3) Letonya 4) Belçika 5) Estonya 6) Ukrayna

 

 

YAZARIN NOTU: Bilgisayarımın azizliği sonucu, Ukrayna ve Letonya incelemelerini tamamladığım kayıtlı dosyam hiçliğe karıştı ve bu yüzden incelemenin ikinci yarısı fena halde tehir etti. Umarım ilk yazımdaki tadı yakalayabilmişimdir – böylesi emek hırsızlıkları içimdeki şevki fena paralıyor çünkü. Naçizane tavsiyem: WordPad kullanmayın…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Son Haberler

YENI MOHAMMED SALAH, OMAR MARMOUSH

Mısır ve futbol dendiğinde, tabii ki ilk aklımıza gelen isim Mohammed Salah. Ama geçen seneden beri spot ışıklarını üzerine çeviren...

Benzer Konular