Yoğun maç takviminin önemli bir bölümü tamamlandı; yarınki maraton da koşulduktan sonra biraz nefes alınacak ve tek maç üzerinden yapılan hesaplaşmalar, trafiği bir nebze rahatlatacak. Bakalım neler neler olmuş bugün?
A GRUBU:
Bosna Hersek 59–88 Finlandiya: İlk periyoda Stipanovic ve Kikanovic’in sayılarıyla başlayan Boşnaklar, karşılarında Nuutinen ve Murphy’yi buldular ve ilk çeyrek 12-19 Finliler’in üstünlüğüyle bitti. İkinci periyotta Boşnaklar gizli silahlarını, yani tam saha sert baskı savunmasını açığa çıkardılar ve Renfroe’nun isabetiyle skor bir anda 19-21 oldu. Finlandiya’nın cevabı ise Shawn Huff oldu. Lee – Nuutinen ikilisinin boyalı alan organizasyonları sayesinde çeyreğin yarısına kadar Finliler skorda üstün kalmayı başardılar (24-30). Jamar Wilson’ın çaldığı topu fast break ile tamamlamasından sonra Finliler farkı 11’e çıkardılar (24-35). Hem Boşnaklar’ın o vakte dek fiziksel olarak çok yorulmaları yüzünden, hem de Wilson iyi bir gününde olduğu için yarı sonuna dek aradaki sayı farkı hep bu şekilde devam etti ve ilk yarı 27-41 sona erdi. İlk yarıda özellikle Stipanovic’i Finliler Nuutinen, Lee ve Kotti ile iyi durdurdular. Lee, Wilson ve Koponen ikinci yarıda Finlandiya’yı takım halinde iyi organize edince, fark 20’lere, hatta çeyrek bitiminde 30’a taştı ve Kikanovic ve Albjanic dışında bu duruma isyan edebilen çıkmadı (42-72). Finlandiya çok akıllıca ve takım halinde oynadı, koç Dettman’ı kutlamak lazım. Boşnaklar’ın da en etkili silahını, yani tam saha baskıyı uygulayacak hali kalmamıştı. Son çeyrekte de Albjanic ve Renfroe’nun çabalarına, Wilson karşılık verdi ve tablo değişmedi. Tabi, Kotti’nin yine yapacağını yapıp Stipanovic’i bir ribaunt mücadelesi esnasında formasından çekmesini ve kavga çıkarmasını da söylemeden geçmeyelim. 51-83’ten sonra tamamen yedek oyunculara dönen Finlandiya, maçı da 59-88 kazanmayı başardı. Finlandiya’da Wilson 16 sayı 4 asist, Koponen 14 sayı 3 ribaunt 6 asist, Nuutinen 13 sayı 8 ribaunt, Lee 10 sayı 4 ribaunt 3 asist, Murphy 11 sayı 6 ribaunt 4 asist, Kotti 8 sayı, Salin 5 sayı 4 ribaunt 2 asist, Huff 6 sayı, Kaunisto da 5 sayı 3 ribauntla oynadı. Bosna’da Kikanovic 13 sayı 5 ribaunt 2 asist, iş işten geçtikten sonra da Albjanic 14 sayı, Persic 7 sayı kaydetti. Renfroe 4 sayı 6 asist 5 top kaybı, Gordic 7 sayı, Stipanovic 6 sayı 5 ribaunt 2 asist 3 top kaybı üretti.
Polonya 73–75 İsrail: Maçın ilk üç periyodu boyunca, hem pota altında hem de üç sayı gerisinde büyük bir itiş – kakış ve müdafaa harbi vardı; fakat boyalı alanın civarı olan orta mesafede rekabet o kadar yavandı ki, ilk üç maçın kayıp ismi Kulig, bu bölgeden kaydettiği sayılarla neredeyse tek başına Polonya’yı maçın içinde tuttu. Liderliğin pek çok kez (tam 17 kez, esasen) el değiştirdiği bu çok çekişmeli maçta, Casspi ve Mekel penetreler üzerinden “pick’n pop” usulü bulunan isabetlerle İsrail’in geri düşmesini önlerken, nihayet tarz olarak dişine göre bir rakip bulan D’or Fischer da kalitesini sergileyip çift hanelere ulaştı. Son periyotta rakibinin kısır hücumlarını iyi değerlendiren İsrail, bitime 1.45 kala Ohayon’un kritik üçlüğüyle farkı açtı. Üzerine Mekel – Casspi ikilisinin gayretleriyle son 7 saniyeye 73-75 üstün girdi, son topu iyi savunarak maçı kazanmayı başardı. Grup ikinciliği, hatta birinciliği yolunda en büyük avantajı elde etti. Galibiyetin sırrı, 23 top kaybına sürükledikleri rakiplerinin bu top kayıplarından 29 ek sayı üretebilmeleriydi. İsrail’de Mekel 18 sayı 5 asist 3 top kaybı, Casspi 14 sayı 7 ribaunt 2 asist 2 top çalma, Fischer 15 sayı 8 ribaunt 3 asist, Limonad 9 sayı 5 asist, Kadir 8 sayı 4 ribaunt, Ohayon 7 sayı 4 top çalma, Eliyahu ise 4 sayı üretirken, Polonya’da Kulig 13 sayı 6 ribaunt, Waczynski 13 sayı, Gortat 11 sayı 8 ribaunt 3 asist 5 top kaybı, Slaughter 9 sayı 5 asist, Koszarek 4 sayı 4 asist üretti.
Rusya 67–74 Fransa: Fransa, ilginçtir ki, maça Batum’un “isabetiyle” başladı. Rusya’da ise Pateev takımının ilk 7 sayısının 4’ünü atıp skoru 7-5 Rusya lehine çevirdi. Ruslar böylelikle yine maça hızlı girmiş oldular. Fridzon’un isabetiyle de skor 9-5 oldu. Benzer tablolar eşliğinde, Rusya 4 kısalı sistemine tutunup, periyot biterken Kurbanov’un şansın yardımıyla bulduğu basket sayesinde 24-15 üstün tamamladı periyodu. Frizdon daha bu çeyrekte 11 sayıya ulaşmıştı. Gobert’i boyalı alan dışında topla buluşmaya mahkum eden savunma olmasa, Diaw – Gobert ikilisi kıvama gelebilirdi. Bu yüzden Rusya’nın taktiği işe yaradı. İkinci çeyrekte, turnuvada ilk kez adamakıllı şans bulan Desyatnikov’un sayıları farkı 12’ye çıkardı (28-16). Düğümü çözmeye başlayan isim, yine Gelabale olurken, Fransa’da Pietrus gibi isimlerin dış şutlarda zorlanması, farkın tek hanelere düşmesini engelledi. İlk yarıda son 3 dakikaya 33-23 Rusya öne girerken, De Colo’nun sahaya hakikaten adım atmasıyla fark tek hanelere indi ve Fransa adına atılan pek çok faul isabetinden sonra, Gobert’in son pozisyonda Ponkrashov’a bloğuyla, Fransa yarıyı sadece 2 sayı geride kapattı (36-34). İkinci yarıya yine aynı şekilde Batum’un “isabetiyle” Fransa giriş yaptı. Sonrasında Batum bir üçlük kaydedip 38-42 yaptı skoru; lakin Fridzon’un isabetleriyle Rusya yine öne geçti (43-42). 24 saniyeler verimli kullanılamayınca, pek çok top Diaw’ın kucağında “patladı” ve Fransa bu bölümde öne geçmeyi başaramadı. Semen Antonov’un üçlüğüne Diaw karşılık verdi ve skor 47-46 oldu. Monia ve Fridzon ağırlık koyunca, fark 4’e yükseldi. Ardından Zubkov ilk kez oyuna sokuldu ve Tony Parker’ın üçlüğüyle fark 1’e düştü; sonrasında Parker Fransa’yı 52-53 öne geçirdi. 3. Çeyrek de bu skorla noktalandı. Son çeyrek başlar başlamaz Antonov pusulayı yine Rusya’dan yana çevirdi, o’na yanıt Gelabale’den geldi. Antonov o’na bir başka üçlükle meydan okudu (57-55). 4 faullü Pateev de bu bölümde Gobert’e güzel bir blok koydu. Fransa’nın molasından sonra, gidişatta mühim bir değişiklik oluşmadı. Tempo her iki taraf için de düştü ve süre kullanılarak hücum edildi. Savunmalar da sertleşince, kolay sayı bulan kimse olmadı. Ta ki, Kurbanov’un üçlüğüne ve Kahudi’nin yanıtına dek (64-60). Lauvergne’in üçlüğü ise her şeyi değiştirdi ve fark ansızın 1’e indi. De Colo da aynı yöntemle Fransa’yı iki farklı üstünlüğe taşıdı. Yanıt gecikmeden Monia’nın üçlüğüyle geldi. Lauvergne ise pota altında yılmadan savaşıp skoru 67-70 yaptı. Rakip pota altında arka arkaya bloklar yiyen Fransa, Monia’nın 5. Faulünü almasıyla rahatladı. Hem Pateev’i hem de Monia’yı 5 faule kurban veren Rusya, Antonov’un ıskasıyla kader topunu Fransa’ya teslim etti. Gobert’in akıl dolu takip smacı sayesinde son 25 saniyede Fransa farkı 7’ye çıkardı (67-74). Böylelikle, Fransa bu skorla namağlup liderliğini sürdürdü. Rusya ise yine galip gelemedi ve şampiyonadan elenmeyi garantiledi. Fransa’da Gobert 12 sayı 10 ribaunt 4 top çalma, De Colo 13 sayı 2 top çalma, Parker 12 sayı 4 asist 3 ribaunt 3 top kaybı, Lauvergne 11 sayı 7 ribaunt, Batum 3/8 isabetle 8 sayı, Gelabale 8 sayı 4 ribaunt, Diaw 5 sayı 2 asist ile galibiyeti getirirken, Rusya’da Fridzon 20 sayı 5 ribaunt 2 asist 3 top kaybı, Antonov 13 sayı, Khovstov 2 sayı 10 asist 3 top kaybı, Pateev 9 sayı, Monya 8 sayı, Ponkrashov 0 sayı 7 asist 2 blok, Vorontsevich 0 sayı 8 ribaunt 2 blok, Desyatnikov da 8 sayı 2 ribaunt üretti.
B GRUBU:
Türkiye 72–91 Sırbistan: Dixon’ın penetre üzerinden bulduğu turnikeyle maça başladık. Üzerine Cedi ve Markovic’in karşılıklı üçlükleri geldi (5-5). Ersan’ın isabetine Teodosic üçlük orucunu bozup yanıt verince ilk 4 dakikada Sırplar 7-10 öne geçti. Semih daha ilk çeyrekten 2 blok kaydedince, savunmada gereken mesajları vermeye başladık. Fakat Kalinic’in hesapta olmayan üçlüğü ve devamında Bjelica’nın kolay basketi 0-8’lik seriyle skoru 7-15’e getirdi ve molayı almak zorunda kaldık. Organize hücum edememenin bedeli olan bu skoru değiştirmek için bir hamle yapamadık ve fark 10’a çıktı. Kalinic normalin de üstünde oynayınca son 3 dakikaya girerken 7-20 olmuştu skor. Rakibin 0-15’lik serisini Dixon’ın üçlüğü bitirdi. Cedi’nin kuğu gibi süzülerek attığı turnike skoru 14-26’ya taşıdı. İkili oyunları ne Semih ne de Furkan savunamayınca, Teodosic – Raduljica ve Bogdanovic – Raduljica organizasyonlarından sayı yedik. Bogdanovic hafif bir sakatlık sebebiyle yerini Mirosavljevic’e bıraktı. İlk çeyrek böylelikle 14-30 sona erdi, ki daha o zamandan bile ribauntlarda 6-14 gerideydik. İkinci periyoda Ersan’ın üçlüğüyle başladık, fakat cevap aynı usulde Nedovic’ten geldi. Cedi faul atışlarını sayıya çevirip skoru 20-33’e getirdi ve sayılarımızın o vakte kadarki yarısını (10 sayı) üretmiş oldu. Göksenin’in de istatistiklere yansımayan büyük katkısı vardı. Turnuvanın en ribauntçu ekibine karşı özellikle ikinci periyotta çok ribaunt verdik ve savunmada bol faul yapıp faul hakkımızı daha 5 dakika dolmadan bitirdik. Konsantrasyon olarak da giderek aşağıya düşerken, Ersan’ın üç faul alıp kenara gelmesi işleri iyice kötüleştirdi ve fark 23 sayıya kadar çıktı. Ben açıkçası fiziksel yorgunluk tipi bahanelere prim vermeyi sevmem, fakat iki ekibin maç takvimlerinin biraz da olsa oyuna yansıdığını söylemek lazım – yoksa Dixon ve Sinan öylesi basit hataları kahir ekseriyetle yapmazlardı. Skor bir anda 28-45’e gelince, Sırplar da mini-momentumumuzu kesmek için molalarını aldılar. Devamında Teodosic şov başladı ve yarıyı 35-53 geride kapattık.
3. Çeyreğe Semih’in sayılarıyla girdik. Fakat Teodosic formunu yakaladı ve fark 19’a çıktı (39-58). Çeyreğin bitmesinde 4.40 kala Sinan’ın üçlüğüyle fark 20’den 17’ye indi. Savunmada biraz olsun toparlanıp Dixon ile sayılar bulunca, Semih de pota altında iyi organizasyonlar üretince, skoru 53-65’e getirdik ve rakibe molayı aldırdık. Derken Bjelica ile Teodosic yeniden devreye girdi ve farkı daha fazla eritmeyi başaramadık. Son çeyreğe yine 12 sayı geride girdik. Son çeyrekte azmimiz aleyhimize işledi ve minik hatalarla, ileri gideceğimiz noktada geri gittik. Dixon da savunmada rakibin guardlarının şutlarına el bile göstermeyecek kadar üşenince, fark yine 18’e çıktı (59-77). Melih de ritmini bulamadı ve ıska geçmeye devam etti. Maç aynen böyle sürünce, kalan sürede her iki takım da rotasyona gitti ve neticesinde Sırplar maçı 72-91 kazanmayı başardılar.
Bizi resmen Markovic, Kalinic ve Teodosic yıktı. Sırbistan’da Raduljica 20 sayı 6 ribaunt, nihayet ve ne yazık ki bu maçla beraber formunu bulan, maçın yıldızı Teodosic 17 sayı 13 asist, Kalinic 15 sayı 4 asist 3 top çalma, Markovic 6 sayı 3 asist, Nedovic 7 sayı 2 asist, Bogdanovic 5 sayı 4 ribaunt 2 asist, Bjelica 6 sayı, Kuzmic de 6 sayı 6 ribaunt ile oynarken, Millilerimizde Semih’in 14, Ersan’ın 11 sayısı, Cedi’nin 11 sayı 9 ribaundu, Sinan’ın 8 sayı 6 asisti (ve 3 top kaybı), Oğuz’un maç farka gittikten sonraki 10 sayı 3 ribaundu, Dixon’ın 16 sayı 4 asisti (ve 2 top kaybı), galibiyete yetemedi.
İtalya 89–82 Almanya (uz.): İtalya’da Gentile, Almanya’da ise Schröder’in gayretleriyle başa baş giden maçın ilk yarısı 42-42 tamamlandı. 3. Çeyreğinden itibaren 2-12’lik bir seri yakalayan Almanlar, aniden 10 sayı farkla öne geçtiler. Fakat ağır ağır farkı kapatan İtalya, son çeyrekte (ilk devre yokları oynayan) Belinelli’nin devreye nihayet girebilmesinin ardından skora ortak oldu; liderliğin birkaç kez el değiştirdiği bu bölümde, Belinelli ve Gallinari’nin çabalarına Schröder ve durdurulamaz penetre-turnikeleri karşılık verdi. Son 4 dakikaya 69-71 önde giren Almanya’nın aksine İtalya, Gentile’nin Schröder’in turnikesine koyduğu blokla silkinip kendine geldi ve İtalyanlar hücumda ıskalasalar bile, hücum ribauntlarıyla kendilerine yeni şanslar yaratmayı başardılar. Bu bölümde Benzing 5 faulle kenara gelmek zorunda kalınca, Almanya’nın skor opsiyonları azaldı. Belinelli’nin akıl dolu asistinde Cinciarini muhteşem bir üçlük kaydetti (ve fakat ne yazık ki hakemlerce 2’lik bir basket olarak yazıldı) ve Schröder’in yeni bir turnikesine dek, tabelaya eşitlik geldi. Son bir dakikaya 72-73 önde giren taraf, Almanya’ydı. Nowitzki’nin ipleri iyiden iyiye Schröder’e teslim etmesiyle bir turnike basket daha bulan Almanya, son 40 saniyeye 3 farklı önde girdi. Gentile’nin faul çizgisinden isabetleri sonrasında diğer potada Schröder 2’de 1 atabildi ve son 20 saniyede fark 2 sayıya inmiş oldu. İtalya bu hücumda Gallinari ile orta mesafe şutundan bir basket bulup son top öncesinde beraberliği yakaladı (76-76). Son topta Nowitzki tökezleyip, Schröder de bu sefer turnikeyi dengesiz kullanınca, maç uzatmaya gitti.
Uzatmaya Bargnani ve Nowitzki’nin karşılıklı sayılarıyla başlandı. İki taraf da sert ve konsantre müdafaalar karşısında skor üretmekte zorlanınca, bu bölümdeki sayıların ekseriyeti serbest atışlardan geldi (82-80). Schröder’in tüm savunmayı afallatan asisti sonrası Zipser’in basketiyle skora yine denge geldi. İtalya Gallinari’nin bir başka orta/uzak mesafe şutuyla son 30 saniyeye 2 sayı önde girdikten sonra, Belinelli’nin üçlüğüyle farkı 5’e yükseltip kapıyı kapattı (87-85). Devamında Almanya’nın hatasını değerlendirip bir 2’de 2 faul isabeti daha bulan İtalya, böylelikle kader maçını da 89-82 kazanmış oldu. Almanlar, kaybettikleri 11 toptan potalarında tam 20 sayı gördüler, ki bu rakam oldukça ağırdır. Fakat İtalyanlar’ın dün bizi seyredip Schröder’i savunmayı öğrenmeleri gerekirken tembellik ettiklerini de anladık. Nitekim Almanya’da Schröder bu sefer sadece 1’i faul isabetinden olmak üzere tam 29 sayı 4 ribaunt 7 asist 6 top kaybı üretti, Nowitzki yine 4/13 gibi bir yüzdeyle oynayıp 14 sayı 10 ribaunt kaydetti, Pleiss 10 sayı 5 ribaunt, Zipser 11 sayı 8 ribaunt ile oynadı. Muzaffer İtalya’da ise Gallinari 25 sayı 9 ribaunt 2 asist, Belinelli 5/16 isabetle 17 sayı, Gentile 6/16 isabetle 15 sayı 4 ribaunt 4 asist, Bargnani 17 sayı 5 ribaunt 2 blok, Aradori 6 sayı 9 ribaunt 3 asist, Hackett 3 sayı 4 asist 3 ribaunt, Cinciarini de 4 sayı 3 ribaunt 2 asist ile galibiyete müteahhitlik yaptı.
İzlanda 71–99 İspanya: Stefansson’un çabaları maç başında skoru 6-9’a kadar getirebilse de, İspanya’nın hücum gücü, İzlanda’nın direnme eşiğinin çok üzerindeydi. Zaten tek bir uzunu olan, o uzundan da bir şey umamayacak halde bulunan İzlanda’nın, Gasol, Mirotic ve Reyes gibi isimlere çare üretmesine ihtimal dahi yoktu (zira bu isimlerin ayakları, bir Nowitzki kadar yavaşlamamıştı henüz). Fakat kısaların büyük baskısı, İspanya’yı maçın başında çok sendeletti. Ermolinskij’nin ekstra üçlüğü ise, Stefansson’un daha sonra skoru 26-28’e getiren üçlüğü gibi, İzlanda’yı beklenmedik şekilde maçın içine sokmayı başardı. İspanya biraz daha bocalayınca, maça beraberlik geldi (28-28). Daha sonra İspanya değişmeli alan savunmasını deneyene dek, İzlanda 34-30 öne geçmişti bile. Sigudarsson’un çabaları ve İzlanda’nın hep asist üzerinden sayıya gitme ısrarı sayesinde, skor ilk yarının sonuna dek İzlanda lehine oldu, fakat bitime yakın skora denge geldi: 36-36. Gasol ve Ribas’ın ani katkıları da, İspanya’nın devreyi 36-41 önde kapatmasını sağladı. 2. Yarıya Mirotic’in sayılarıyla başlayıp farkı arttıran İspanya, bir hamlede farkı 10 sayıya taşımış oldu (36-46). Komutaya sahanın her iki yanında da Stefansson geçince, İzlanda biraz olsun kıpırdandı; 5 faul alan Toome’nin Gasol ile tartışmasına dek de momentum İzlanda’dan yanaydı. Fakat İspanya, Gasol ve Llull ile farkı yavaş yavaş 19’a çıkardı (44-63). Üçüncü çeyrek, bu seyrüsefer sayesinde 55-74 şeklinde geçildi. Kalan bölümde, yani son periyotta, heyecan verici bir gelişme olmadı ve farkı 20’den aşağı çekmek için uğraşan İzlandalılar, iyice rotasyona giden İspanyollara karşı bu hedeflerinde de başarılı olamayıp, maçı 71-99 kaybettiler. İspanya’da Mirotic 22 sayı 5 ribaunt, Gasol 21 sayı 7 ribaunt 2 blok, S-Rod 13 sayı 6 asist 3 top çalma, Reyes 11 sayı 5 ribaunt 3 asist, Claver 11 sayı 6 ribaunt, Llull 8 sayı 5 asist, San Emeterio 7 sayı 6 asist, Ribas 6 sayı 5 ribaunt 3 asist kaydederken, İzlanda’da Stefansson’un 17 sayı 4 ribaunt 6 asisti, Palsson’un 14 sayısı, Ermolinskij’nin 12 sayısı ve Baeringsson’un 8 sayı 8 ribaundu, işin seyrini değiştirmeye kifayet edemedi.
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc