Futbolun geçmişten günümüze geçirdiği gelişimi incelediğimizde bireysel performanslardan takım oyununa doğru bir değişim olduğu gözleniyor. Günümüzde oyuncuların yeteneklerini sergilemesinin yolu takım halinde hareket etmekten geçiyor. Gelecek yıllarda bu durum daha da belirginleşecektir. Savunmayı da hücumu da takım halinde ve bir bütün olarak gerçekleştirebilmek Şampiyonlar Ligi seviyesinin de olmazsa olmazı. Hele kadroda eksiklikler varsa ve daha yüksek bütçeli takımlarla yarışılıyorsa takım oyununa olan ihtiyaç daha da artıyor.
Lokomotiv Moskova ve Porto maçlarında takım halinde doğru hareket edildi, doğru pozisyon alındı ve doğru oyun oynandı. Bu doğrular ilk maçta galibiyeti, ikinci maçta da oyun üstünlüğünü getirdi. Bu karşılaşmalarda iki önemli etken vardı: Birincisi; taktik disipline bağlı kalarak Fatih Terim’in oynatmak istediği oyun oyuncular tarafından sahaya doğru yansıtıldı, bu sayede rakiplerin planları etkisiz kılındı. İkincisi; takım halinde hareket edildi, böylece etkili bireysel performanslar sergilendi. Schalke 04 karşılaşmasında ise ilk iki maçtaki Galatasaray’dan eser yoktu.
Her teknik direktör, özellikle de Şampiyonlar Ligi seviyesindeki her isim, takımının taktiksel planını mümkün olan en iyi sonucu elde etmek üzerine kurgular. Önemli olan, planın oyuncu grubuna uygunluğu ve oyuncular tarafından sahaya aktarılma başarısı. Galatasaray şu anda makine gibi işleyen bir sistem takımı değil, o yolda ilerliyor ancak oyun anlayışının oturmuş olduğundan söz edilemez. Durum böyle olunca da, ilk on bir oynaması beklenen dört önemli oyuncu olmayınca oyunda sıkıntılar olması doğal.
Zamanla, anlayış oturdukça kim oynarsa oynasın kaliteli oyun sergilenecektir. Fatih Terim’in bir anlayış oturtmaya çalıştığı ve Galatasaray’ı iyi bir sistem takımı haline getirmeye çabalaması diziliş ve oyun anlayışı istikrarından belli oluyor. Rakipler değişiyor, oyuncular değişiyor, maç içinde skora göre hamleler oluyor ancak Galatasaray’ın oyunu ekstrem durumlar hariç aynı oluyor. Bu devam ettirildiği takdirde, Galatasaray’ın her geçen hafta, ay ve sezon oyun kalitesinin gelişeceğini, oyuncuların tabir yerindeyse birbirini gözü kapalı bulabileceğini ve oyunun alışkanlık halini alacağını tahmin ediyorum. Futbol oynayanlar bu konunun ne kadar önemli olduğunu ve sahada işi ne kadar kolaylaştırdığını iyi bilir.
Gruptaki durum hakkında bahsedecek olursak, daha üç karşılaşma var, ikinciyle arada bir puan fark var ve Galatasaray kendi işini kendi görecek. Şöyle avantajlı bir durum da var ki, Moskova maçı iddiası çok azalmış ve morali bozuk bir rakiple, Porto maçı liderliği garantilemiş ve rotasyon uygulayan bir rakiple oynanabilir. Kısacası, Schalke deplasmanı final gibi karşılaşma. Hala kaybedilmiş bir şey yok, kazanılabilecek çok şey var. Yapılmaması gereken Schalke maçındaki gibi oynamak, yapılması gerekense ilk iki maçtaki oyunu sergileyebilmek. Galatasaray’ın bunu, hatta çok daha iyisini yapabilecek potansiyeli var.
Schalke takımı belli ki Galatasaray maçını çıkış maçı olarak görmüş, ligde sergileyemedikleri oyunu bu maçta sergilediler. 5-3-2 ya da 3-5-2 diyebileceğimiz bir dizilişle oynadılar. Bu dizilişin Galatasaray’a ters geldiğini düşünüyorum. Galatasaray 102 km, Schalke 105 km koşmuş ki Alman takımlarıyla oynandığında arada fark olması olağan bir durum. Orta sahadaki üçlünün önceliği oynamak değil bozmaktı ve bunu başarıyla uyguladılar.
Top neredeyse Uth, Rudy, Serdar üçlüsü, hatta tüm takım doğru pozisyon aldı, boş alan bırakmadı, doğru pres yaptı ve Galatasaray’ın pas yollarını tıkadı. İkinci bölgede etkili durdukları için Galatasaray birçok pas hatası yaptı, topun bölgeler arası aktarımında sorunlar yaşayarak topu ceza sahası içine fazla taşıyamadı ve kaleye yaklaşamadı. Galatasaray sol kanattan hücum ederken sağ bekleri Caligiuri orta sahaya kadar çıkıp baskı yaptı ve savunma hattı dörtlü gibi gözüktü.
Aynı durum, Galatasaray sağ kanattan hücum ederken de sol bek Mendyl’le gerçekleşti. Hücuma çıkışları özellikle Caligiuri’nin topla kat etmesi, defans arkasına ve Embolo’nun koşu yoluna doğru atılan paslarla gerçekleşti, bu sayede pozisyonlar da buldular.
Takım halinde iyi oynayıp, iyi mücadele etmeleri en etkili oyuncuları Konoplyanka’nın da yeteneklerini sergilemesine olanak tanıdı. Galatasaray’ın şansı Muslera’nın gününde olmasıydı. Bence, Galatasaray’ın beklenmediği kadar kötü oyunu Schalke’nin iyi oynamasına değil, Schalke’nin iyi oyunu Galatasaray’ın kötü oynamasına neden oldu. İkisi arasında fark var.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: emre.cihangir@abcspor.com