Erteleme maçlarının neticeleriyle birlikte, 2015-16 sezonunun ilk yarısı tamamlandı ve Türkiye Kupası elemeleri için boy gösterecek olan 8 ekibimizin kimler olduğu da netleşti. Bu hafta Avrupa’da dikkatsizlik yüzünden Eurocup temsilcilerimiz zorlu anlar yaşarken, ligde işler iyice kızışmaya başladı. All-Star oylamamız tamamlandı ve oylama sistemindeki iğretiliklerden ötürü ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Tabi ki telaş yok, ligimiz Ocak biterken yeniden başlayacak ve heyecan, kaldığı yerden devam edecek.
Etrafta yenecek rakip bırakmayan Anadolu Efes ile girizgahımızı yapalım bu sefer. Yeni hücum düzenine yerliler nihayet alıştırıldı ve Cedi ile Furkan, eşsiz katkılar vermeye başladılar. Geçen haftadan bu yana Darüşşafaka Doğuş’u hem ligde hem Euroleauge’de yenmeyi başarmalarının yanı sıra, erteleme maçında da Torku Konyaspor’a, özellikle 3. çeyrekten itibaren hiç göz açtırmadılar ve farklı galip geldiler. Euroleague’deki Daçka maçında da çok olgun ve bilgece oynadılar, rakibe adeta ders verdiler. Heurtel’in skor tabelasında biraz geride kaldığı bu maçta Cedi ve Granger’ın yanı sıra, haftanın kahramanı olan Derrick Brown başrole soyunup galibiyeti getirdi. Diebler’ın savunmadaki görünmez katkısını da es geçmemek lazım. Yine Konya maçında ilk beş başlayan Furkan Korkmaz, bilhassa son çeyrekte arka arkaya çok kaliteli basketlere imzasını atarak gönüllerimizi ferahlattı. Bu maçta 2.20’lik Emircan’ın dribbling üstünden vurduğu enfes smaç da gözlerimizden kaçmadı elbette. Ayrıca, gördük ki, Cedi, boş şutlarda isabet yüzdesini geliştirip tek eksiğini kapatmaya başlamış. Süper yıldız olma yolundaki en önemli adımını da böylece atıyor, tebrik ederim. Süre bulamayan Doğuş ise, topa baskı sayesinde rotasyonda keskinleşti ve Konya maçında kalitesini gösterdi (Bu maçta 16’lık genç İsmail Yüceer’i oynatan Konya’ya da teşekkürleri borç bilirim). Neticede Efes, haftanın mutlak galibi olup ligin ilk yarısını da lider tamamlayarak takdirlerimizde başa güreşti, kendilerini kutluyorum.
Darüşşafaka Doğuş, ligden sonra Euroleague’de de Efes’e mağlup oldu – lakin yukarıda da değindiğimiz üzere, rakibinden açık ara kötü oynayarak ham bir profil çizmesi, mağlubiyetten daha büyük bir dertti. Markoishvili’nin ne vakit hücumda istekli oynayacağını kestirememeleri onlara çok zor anlar yaşatıyor. Emir’in kronik istikrarsızlığı ve Redding’in hep “yancı” gibi çekingen davranması da geniş rotasyona rağmen kilit isimlerin verimsizliğini ve kısır hücumları beraberinde getiriyor. Son haftalarda yine Semih’te başlayan gönülsüzlük, o’nu ikinci yarılarda benche sürüklüyor. Slaughter zaten çoktandır ritmini yitirdi. Peki, Mehmet Yağmur ve Metin Türen gibi çıkıştaki isimlere kimler eşlik ediyor? Ender, Wilbekin, kimi zaman Bjelica ve topa dokunma külfeti yoksa, Furkan. Gordon’dan başka bireysel savunmada tehdit arz eden birilerini de bulamıyorlar. Hal böyleyken, koç Oktay Mahmudi’nin ısrarla üzerinde durduğu “kaliteli basketbol” da ortalarda görünmüyor elbette. Bakalım, ikinci yarıda neleri değiştirecekler?
Banvit, Eurocup’ta Tolga’nın katkılarıyla çok kritik bir Bilbao galibiyeti aldı; lakin hemen ardından, (Federasyon’un yönetmeliği gereği yeni oyuncuları McCauley ve Kartal’dan faydalanamayan) İBBSK’ya erteleme maçında, uzatmada kaybettiler ve şaşırttılar. Bilbao önünde Moerman – Carmichael ikilisiyle pota altında, uzun süredir bir görünüp bir kaybolan Simmons ile de tam sahada çok etkili oynayan Banvit, Tolga savunmada Mumbru’nun arkasında durmayı başarınca rakibin (Bertans hariç) hiçbir kurt silahını devreye sokmasına müsaade etmedi ve galibiyete uzandı. Bu maçın son periyodunda sakatlanan Vidmar’ın İBB maçında oynayabilmesi yüreklere su serpti tabi, fakat eksik bir İBB karşısında düştükleri durumu nasıl izah ederler, orasını bilemiyorum (maksadım İBB’nin şahane galibiyetine gölge düşürmek değil, sadece Slaughter ve Johnson’ın neler yapmaya çalıştığını anlamak). Fortson’ın 29 sayının yanı sıra triple-double’a selam çaktığı bir maçta, Moerman dışında kimse hücumda Fortson’a yardım edemiyorsa, bunu İBB’nin savunmasından evvel, dar açıyla hücum eden Banvit’e yormak icap ediyor. Neticede yeni transferleri olmadan İBB’yi yenmenin bir meziyet sayılmadığını dillendiriyorduk. Eurocup için tebrikler, lig maçı için ikazlar ve sitemler gelsin bizden Bandırma ekibine. İBBSK’yı ise, Klobucar’ın “reisliğinde” Denmon, Armand ve Metecan ile aldığı bu galibiyetten ötürü defalarca kutluyorum.
Pınar Karşıyaka, Eurocup’ta, Kenan, Wright, Kerem ve Gabriel hariç kimsenin iyi oynamadığı maçta, Avrupa’nın nev-i şahsına münhasır yeni mucizesi Reggio Emilia önünde mağlup oldu. Üstelik rakibin en kurt oyuncusu Kaukenas da oynamıyorken. Demek ki, rakibin Della Valle, Polonora (ki bunlar as oyuncuları), Stefano Gentile ve Golubovic’i benche çekme ve Aradori – De Nicolao – Lavrinovic döngüsüyle rakibin pas trafiğine tümsek çıkma taktiği işe yaramış. Kaf-Kaf adına, hücumda Josh ve Wright hariç inisiyatif almak isteyen çok az isim vardı – bunlardan biri olan Kenan ise, doğrusunu yapıp pota altını oyuna dahil etmeyi başardı. Fakat, ilk beşte sahaya çıkan Iverson, Justin ve Can, benchten gelen Kerem, Soner ve Gabriel’dan neredeyse iki misli daha kötü oynuyorken, Karşıyaka’nın son virajı dönmesi çok zorlaştı ve neticede galip taraf, son yıllarda basketbol zihnimizin en yüce köşesinde yerini alan Reggio Emilia oldu. Emilia’nın başlattığı “Genç Avrupa” akımına âşık olmamak mümkün değil. Umarım Karşıyaka, bu ekibi de yenecek bir oyunu rövanşta oynar ve İtalyan temsilcilerinin, hafife alınmadıkları zaman yenilebileceklerini bize ispatlar. Ama unutmayalım ki, biz Egemen’i benchte oturturken, onlar Egemen’in akranı Della Valle, Silins ve Polonora’ya 20’şer dakika veriyor ve ligde şampiyonluğa yine bu şekilde yürüyorlar..
Bu tavsiyeyi kulak arkası yapması gereken bir diğer ekibimiz, Eurocup’ta aynı grupta mücadele eden Trabzonspor Medical Park. Julian Wright ve Davide Pascolo dışında üst düzey oyuncusu olmayan bir Trento’yu Hardy – Kulig – Stipanovic – Thompson – Kitchene beşlisiyle yıkmayı başardı bu hafta Trabzon; böylelikle, Eurocup’ta başları dik yürümeyi sürdürdüler. Kitchene’ın all-around oyunu ve Thompson’ın ribauntlardaki verimi göz alıcıydı; aynı şekilde X-Faktörlerden Berkay ile hücumda, Erdi ile de müdafaada coştu Trabzon ve rakibine hiç şans tanımadı. Bu noktada, Damian Kulig’den biraz bahsetmemiz gerekli. Geçtiğimiz haftaki bu maçta çocuğu dünyaya gelen ve bu sevinci attığı sayılardan sonra göklere bakarak kutlayan Kulig, yeni doğmuş bebeğinin yoğun bakıma girdiği haberiyle sarsıldı. Twitter üzerinden tüm basketbol camiasının başlattığı #WeAreWithYouKuligFamily kampanyası ile, biz de dualarımızı Kulig ailesine gönderiyor ve bebeklerine acil şifalar diliyoruz.
Muratbey Uşak Sportif, tıpkı Harrison döndükten sonra ritmini kaybeden Watson gibi inişe geçti ve erteleme maçında Crockerspor’a, yani Yeşilgiresun Belediye’ye yenilerek, lig lideri olabilecekleri bir ilk yarıyı, ilk 8’in dışında noktaladılar. Sürpriz galibiyetler ne denli göz alıcı olduysa, sürpriz mağlubiyetler de bir o kadar sarstı Uşak’ı. Naçizane tavsiyem, oyunu Harrison’sız, Paul Harris – Watson – Birch – Mesut – Can ekseninde sürdürmeleri ve Andre Harris – Harrison ikilisinin yerine takım oyunu oynayacak nokta atışı, orta düzey takviyeler yapmalarıdır. Yeşilgiresun’a ise, son iki haftada oynadıkları basketbolun nihayet bu hafta ödülünü aldıkları için ayrıca tebriklerimi sunarım.
Fenerbahçe, Euroleague’de muhteşem bir işe imza atarak, herkesi mağdur eden Lokomotiv Kuban’ın bileğini büktü. Delaney – Claver – Randolph – Broekhoff döngüsüyle ile rakip tanımayan Kuban sistemi, Fenerbahçe’nin alan paylaşımını çok muntazam bir şekilde ifa eden savunması karşısında son çeyrekte tekledi ve Vesely – Datome – Bogdanovic üçlüsüyle Fenerbahçe galibiyete uzandı. Böylelikle grup liderliği adına da dev bir adım atmış oldu Fenerbahçe. Rakip, Delaney’i benchten getirirken, Fenerbahçe de aynı taktiği Bogdanovic ile uygulayıp cevabı tam yerinde verdi. Hiçbir yerlinin yine ne süre ne de sayı bulamaması bizler için can sıkıcı bir hadise elbette, lakin belli ki bu sene düzen bu şekilde işleyecek. Bu tercihin tek handikabı, Galatasaray’da olduğu gibi, ilerleyen zamanlarda bu 7-8 kişilik rotasyonda yorgunlukların (ve sakatlıkların) baş göstermesi ihtimali olabilir. Hele ki Antic ve Kalinic böyle istikrarsız oynarken, rakiplerde de Singleton gibi bench canavarları mevcutken. Her şeyden evvel bu şaşaalı zafer için tebrikler, başarılarının devamını dilerim.
Pınar Karşıyaka’nın Emilia’ya yenilmesi ne kadar makulse, Galatasaray Odeabank’ın Sassari’ye mağlup olması da bir o kadar kabul edilemez cinstendi. Yine karşımızda aynı tablo var. Galatasaray, ligin ilk yarısı biterken sakatlıklar ve kısır rotasyon yüzünden kavruluyor ve ikinci yarıda bambaşka isimleri kadrosuna katmak zorunda kalıyor. Sinan-Micov-Schilb üçlüsünden birinde bile bir tökezleme olsa (bu maçta Micov bunu yaşayan taraftı) GS’nin tüm hücumu yarı yarıya verimsizleşiyor. Pota altı müdafaası sorunlu. Dorsey’nin istikrarsızlığı ve Caleb Green’in sakatlığının üzerine bir de McCollum’un eli kırıldı ve 1 ay kadar sahalardan uzak kalacağı açıklandı. Ergin Hoca (yine) mali zorluklar karşısında takviye için anlayış beklerken, hafta içerisinde tepki çeken açıklamalarda da bulundu. Milli takım koçu sıfatıyla gençlerimizin oynatılması gerektiğini beyan ederken, kendisine (haklı olarak) Ege, Şafak ve İzzet’e ver(me)diği süreler anımsatılınca, bu isimleri, özellikle de Ege’yi açıklamasının kapsamına almadığını, Milli Takım düzeyinde olan gençleri kastettiğini söyledi. Naçizane fikrim, bunun bir gaflet olduğu yönündedir. Sitemle serzenişte bulunuyorum kendisine; Ergin Hoca ya Ege’nin genç milli takımlardaki performansını izlememiş (ki bunun imkanı yok), ya da Ege’den hiç ümidi yok. Bir oyuncu, benchte oturarak değil, oynayarak Milli Takım seviyesine gelir. Bunun başka hiçbir yolu da yoktur, malum. Milli Takım düzeyinde olan gençlerin hepsi de bu imkanı bulabildikleri için (misal, Kartal Özmızrak ve Kenan Sipahi) o seviyeye gelebiliyorlar. Durum böyleyse, bu mantığa göre Ege hiçbir zaman Milli olacak seviyeye erişemeyecek! O zaman, niye kadroda? Veya niye Ergin Hoca, Milli Takım’a hazırlayacağı “Milli Takım seviyesindeki” gençleri kadrosuna katmıyor? Hazırlayıcı değil, hazırı oynatıcı olmak, bana kalırsa bu açıklamanın altındaki ruh halinin sebebidir…
Royal Halı Gaziantep FIBA Avrupa Kupası’nda yoluna kazasız belasız devam ediyor; Sokolowski’nin harekatını durdurup 24-5’lik bir son periyot performansıyla Rosa Radom’u da geçmeyi başardılar. Telekom ise, Rasko Katic ve Nedim Buza’lı Oostende’ye, sadece 6 oyuncusundan sayı katkısı bulabildiği için kaybetti. Yetinmedi, ligdeki erteleme maçında Dİ Büyükçekmece’ye de mağlup olarak kendini ateşe attı. Bunun sonucunda fatura J’Covan Brown’a kesildi ve bu isimle yollar ayrıldı (ki bence isabetli bir hamle). Oyuncuların sıklıkla değişmesi, takım kimyasını elbette ki olumsuz etkiliyor. Koç değişikliğinin etkileri geçti. Bakalım, neler olacak? Bu galibiyetle, hiç çaktırmadan ilk 8’e girip Türkiye Kupası’na katılma hakkı kazanan Dİ Büyükçekmece’ye de tebriklerimi sunarım…
Erteleme maçları neticesinde, ilk 8 sırayı alan Anadolu Efes, Fenerbahçe, Galatasaray Odeabank, Banvit, Darüşşafaka Doğuş, Pınar Karşıyaka, Dİ Büyükçekmece ve Trabzonspor Medical Park, Türkiye Kupası elemelerine katılmaya hak kazandı. Trabzon’un, TED, Beşiktaş, Uşak ve Gaziantep ile aynı galibiyet sayısında olması da, averajın önemini bize gösteriyor. Elemeleri heyecanla bekliyoruz..
TRT’nin KBSL naklen yayınları konusunda yaşadığı sorunlar devam ediyor, ve sorunlar giderilmediği için iki haftadır bazı maçları (yayınlayacaklarını söyledikleri ve aksini bildirmedikleri halde) yayınlamıyorlar.
FIBA, muhtemelen FIBA Avrupa başkanı olmasının gücünü (nihayet) kullanan Turgay Demirel’in de etkisiyle, 2016 Olimpiyat elemelerinin bir grubunu Türkiye’de düzenlemeye karar verdi. Böylelikle Olimpiyatlar’a gidebilmemiz için beklenen şans doğdu. Genel görünüme bakınca, bizim bu imkanla ödüllendirilmemiz, Finlandiya’nın 2014’e Wild Card almasının aksine hiç de iğreti ve garip kaçmıyor; ama bakalım, elemelerde neler yapacağız? Enes Kanter’in milli takımla olan ilişkisinin düzelip düzelmeyeceğini de merakla bekliyoruz. Hem kadınlarda hem de erkeklerde Olimpiyatlar’a gidebilme şansımız var, umarım hayırlısı olur.
Son olarak, bu hafta sonu oynanacak All-Star maçı için oylamalar yapıldı. Facia bir oylama ve sınıflandırma sistemi yüzünden, Sanikidze, Paul Harris, Datome gibi bu onuru hak eden nice isim, maçta yer alamayacak. Lige daha yeni adım adan Culpepper gibi bir ismin nasıl All-Star’a seçildiğiyse tam bir muamma. Tolga’nın kadroda yer alması ise, belki de tek güzel gelişme. Kadrolar şu şekilde oluştu:
ASYA KARMASI
KOÇ: SELÇUK ERNAK
Bobby Dixon, Kenan Sipahi, Bogdan Bogdanovic,
Kenny Gabriel, Jan Vesely, Dwight Hardy, Courtney Fortson, Lamar Crocker,
Tolga Geçim, Clay Tucker, Andy Moerman, Khem Birch
AVRUPA KARMASI
KOÇ: ERGİN ATAMAN
Thomas Heurtel, Sinan Güler, Vladimir Micov, Cedi Osman, Semih Erden, Furkan Korkmaz, Scottie Wilbekin, Michael Roll, Randy Culpepper, Furkan Aldemir, Maceij Lampe, Joey Dorsey.
Vahim rahatsızlık haberini yine bu satırlardan duyurduğumuz, 44 yaşında ALS hastalığı yüzünden hayatını kaybeden Galatasaray’ın eski oyuncularından Sharon Mills’e rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim.
Herkese basketbol keyfi dolu bir hafta olsun…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak