https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BİR AŞK HİKAYESİ: FULHAM FC

Okunması Gerekenler

BİR AŞK HİKAYESİ: FULHAM FC

İngiltere’nin en çok desteklenen ilk beş kulübü hepimizin bildiği gibi, Manchester United, Chelsea, Manchester City, Arsenal ve Liverpool’dur. Tottenham ise bu 5’linin hemen ardından gelir. Fulham FC ise ilk 20’dedir. Ama, İngiltere’de “UNDERDOG” diye tabir edilen futbol kulüplerinin de ciddi taraftarları vardır. Londra’nın 3 büyüğü olan Chelsea, Arsenal ve Tottenham’ı hariç tutalım, Londra’nın Premier League’deki diğer 3 takımı da (West Ham United, Crystal Palace ve Fulham FC) kendi içlerinde kıyasıya bir mücade içindedir.
Ben Fulham’ın pek çok maçına gitme fırsatı buldum. Craven Cottage beni çok etkiledi ve Fulham’ı Beşiktaş’ın yanında destekler hale geldim. Yani ikinci takımım oldu. Yaklaşık 10 yıldır, çok sıkı takip ediyorum.

Bu arada, 1879 yılında kurulan Fulham FC, Londra’nın en eski kulübüdür. Craven Cottage ise 1896 yılında inşa edilmiştir. 25.700 koltuk kapasitelidir. Küçük sayılabilecek bir stattır. İsmini nereden aldığına gelince, stadın içinde aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz gibi bir ev vardır. Aristokrat William Craven tarafından 1870’de yapılmıştır. 1888’de yangında zarar görmüştür. Stadyum da yapılırken, restore edilerek stadyumun bir parçası ve sembolü haline gelmiştir.

Sözü gelmişken, Craven Cottage’a ulaşmak da ayrı bir keyiftir, Hammersmith otobüsüne binip, uygun bir yerde indikten sonra Bishop Park’ından yürüyerek Craven Cottage’a ulaşmak, Beşiktaş Stadına (stadyum ismi sponsorluklarının önemli bir gelir kaynağı olduğunu Kabul etsemde, bir türlü o şekilde hitap etmeyi sevmiyorum) ulaşmaya çok benzer. O güzel ağaçlıklı yoldan yürüyerek taraftarlar ile “We are Fulham”, “Come on Fulham”, “Come on You Whites”, “La La La Fulham” şarkıları ile Craven Cottage’a ulaşırsınız.
Thames nehrinin hemen yanında olmasından dolayı maç öncesinde nehir kenarında ayaküstü bir şeyler atıştırıp, maça öyle girebilirsiniz. Bu ambiyans muhteşemdir. Taraftarının önemli bir kısmı ailedir. Maçlar genellikle öğle saatlerinde ya da akşam üstü oynandığından bir aile etkinliği olarak kabul edilir. Taraftarları çok centilmendir. Yendiği zaman takımını tribünlere çağırır, yenildiği zaman aleyhte tezahürat yapmaz. Aşağıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz Thames nehrine yakın olan Riverside tribünleri hem büyütülmekte hem de yenilenmektedir. Craven Cottage’ın yeni kapasitesi 29.600 kişi olacaktır. Gelecek yıl yaz aylarında tamamlanmış olacaktır.

Size bir anımı anlatmak isterim. 04 Mayıs 2013’te yani sezon sonu yaklaşırken, Fulham kendi sahasında Reading ile oynuyordu. Fulham için hayati bir maçtı, beraberlik ya da mağlubiyet aldığı taktirde küme düşme potasına giriyordu. Reading ise düşmeyi çoktan garantilemişti. Yani, normal olarak, beklenilen Fulham’ın maçı rahat kazanması idi. Reading müthiş bir futbol oynadı. Fulham’ı Craven Cottage’da 4-2 yendi. Ben ister istemez rahatsız oldum, yanımdaki kişiye “Bu nedir? Reading neden bu kadar maça asıldı? Neler oluyor?” dedim. Yanımdaki kişi, “Normaldir. Futbol bu. Biz kötü oynadık. Düşersek, çok önemli değil. Yine çıkarız.” dedi. Ne yazık ki, o anda ülkemiz aklıma geldi. Türkiye’de bu olsa, önce yenilen takımın taraftarları kendi takımlarını ıslıklar, ardından rakip takıma her türlü sözlü saldırıda bulunurdu. Rakibin bu kadar iyi oynamasının altında her türlü art niyet aranırdı. Burada ne oldu? Maçın sonunda, taraftar Fulham’ı tribünlere çağırdı. İçtenlikle alkışladı. O sezon sonunda Fulham neyse ki küme düşmedi. Ama, tabi ki, mesele küme düşmek ya da düşmemek değildi. Mesele taraftarlarının maçı bir etkinlik olarak görmesi idi. Kaybetmenin de kazanmak kadar doğal olduğunun kabullenilmiş olması idi…

Fulham’ın taraftarlarının önemli bir kısmı da yaşlı kadınlardan oluşur. Kendi aralarında maçtan 2-3 saat önce toplanırlar, maç öncesi bir puba giderler, karınlarını doyurup, sohbet ederler ve birlikte maça gelirler. Yani, tam bir etkinliktir, Craven Cottage’daki maçlar. Maç öncesi müzik müthiştir. Çoşturur da çoşturur taraftarı. Rakip taraftar her zaman kendisine ayrılan yere rahatlıkla yerleşir, kendi tezahüratlarını yaparlar. Maç öncesi her iki taraftar maça birlikte gelir, birlikte çıkarlar. Ben şimdiye kadar en ufak bir sözlü sataşma, tartışma görmedim. Tabii Covid19 sebebi ile bu anlattıklarım şimdilik mazide kaldı. Ama, hayat normale döndüğünde çok birşeyin değişeceğini sanmıyorum.

Şimdi biraz da kulübün az olan başarılarından bahsedeyim. En büyük başarısı 12 Mayıs 2010 tarihinde Hamburg’da UEFA Avrupa Ligi finalinde Atletico Madrid’e uzatmalarda 2-1 kaybetmesi ile elde etmiştir.
O sezon Fulham için bir mucize gerçekleşmiştir. Roy Hodgson’un öğrencileri Roma, Basel ve CSKA Sofya’nın bulunduğu UEFA Avrupa ligi E Grubunda 2. olmuş, ardından sırası ile Shakhtar Donetsk, Juventus, Wolfsburg ve Hamburg’u da eleyerek finale kadar çıkmıştı. O maçtan bana kalan ise Erik Nevland’ın 10 numaralı formasıdır. Uğur olarak saklarım.
2010 yılı sonrası, Fulham inişli çıkışlı süreçler yaşadı. 12 Temmuz 2013’de Shahid Khan kulübü Mohamed El Fayed’den 200 milyon £ karşılığında satın aldı. Championship’e 2 kere düştü ve en son olarak bu yılda yine Premier League’e çıktı. Son 10 yıl içinde 2 kez büyük umut bağlanıp hayal kırıklığı yaşatan teknik direktörleri oldu. Felix Magath ve Claudio Ranieri. Ben her ikisinden de çok umutlu idim ancak her ikisi de çok başarız oldular. Takımın 2 kere küme düşmesine sebep oldular.

Şimdi, takımın başında Scott Parker var. Scott Parker, yeni nesil teknik direktör. Charlton Athletic, Chelsea, Newcastle United, West Ham United ve Tottenham Hotspur’dan sonra Fulham’da 4 yıl oynadıktan sonra futbolu bıraktı. Önce yardımcı sonrada kulübün teknik direktörü oldu. 28 Şubat 2019’da takımın başına geçti. Geçen yılda Fulham FC’yi playoff ile Premier League’e çıkartmayı başardı.

Kadrosunda, futbolseverlerin yakından tanıyacağı 4 isim var. Beşiktaş’dan Fabri (3. Kaleci konumunda), Galatasaray’dan Lemina, Seri ve Malatyaspor’dan Kamara. Bu yıl zor gibi görünsede, sezona çok kötü başlamış olsa da ben Fulham’dan umutluyum. Takımda 4. sezonunu yaşayan 26 yaşındaki Sırp forvet Aleksandar Mitroviç’ten söz etmeden olmaz. Şimdiye kadar Fulham’da oynadığı 104 maçın 52’sinde gol atmıştır. Sırbistan milli takımında da oynadığı 57 maçta 35 gol. Kısacası tam bir gol makinesidir. Geçen yıl Hector, Joe Bryan, Kebano, Bobby Reid da üstün performans sergileyerek takımlarının Premier League’e çıkmasına katkıda bulundular. Bu yıl önemli transferler ile birlikte, Premier League’e çıkan kadro nerede ise tamamı ile korundu.

Fulham’ın Premier League’de artık kalıcı olması için bir takım girişimlerde bulunması gerekiyor. Bir takım rekabette avantaj sağlayıcı unsurları var. Bunları öne çıkartmaları gerekiyor. Öncelikle Londra kulübü olmak önemli bir avantaj. Stad geliri belki fazla değil ama tam bir ikon. Kulübün sahibi Pakistan doğumlu Amerikalı milyarder kulübü çok rahatlıkla dünya kulübü haline getirebilir. Fulham FC de bu potansiyel vardır. Covid’siz günlerde Craven Cottage’da yine buluşmak üzere…

Saygılarımla,

mail: halit.giray@abcspor.com

twitter:@halitselimgiray

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular