Aslında Fenerbahçe doğru transfer dokunuşları yaptı sezon öncesi. Kangrenleşen sol bek sorununu iki tane iyi isimle çözdü. Stoper sıkıntısı Jailson, Gustavo ve Ozan ile devşirmelerle geçiştirilmeye çalışılırken şu anda iyi veya kötü 5 tane gerçek stoperli kadro oluşturuldu.
Orta sahadaki yaratıcılık eksikliği ligin hücum bölgesinde en çok kilit pas atan iki oyuncusu Sosa ve Mert Hakan ile halledildi.
Kanat oyuncuları çok az gol katkısı yapıyordu, santrafor özellikleri de olan kanatlar Thiam, Valencia ve Sinan Gümüş alındı. Yani bir çok önemli dokunuş yapıldı işin doğrusu.
Ancak santrafor, yani klasik 9 numara bölgesinde Vedat sonrası oluşan büyük boşluk şu ana kadar doldurulamadı maalesef.
Bunu anlatmak için nasıl bir örnek vereyim bilemiyorum. Düşünün yarın evleniyorsunuz, düğününüz var. Damatlığınızı almışsınız, gıcır gıcır, yakıyor ortalığı. Traşınızı olmuşsunuz harika gözüküyorsunuz. Kemer, papyon, saat tüm aksesuarlar tamam. Ama ayağınızda plaj terlikleri var. İşte o tüm fiyakanızı bozuyor. Diğer tüm görüntü, her türlü çaba, yaptığınız tüm hazırlıklar çöpe gidiyor. Yani bir çuval incir berbat oluyor. İşte şu anki santraforsuzluk sizi ”terlikli damat” haline düşürüyor.
Ha bugün Fenerbahçe’nin özellikle ilk devredeki renksiz futbolunda tek sebep gerçek bir santrafora sahip olmamak değildi. Gustavo-Tolga Ciğerci-Ozan Tufan’dan oluşan orta saha ile ”yaratmak” zaten pek mümkün gözükmüyordu. Özellikle Ozan’ı neredeyse 10 numara gibi oynatmak hem takıma hem de Ozan’a kötülük oluyor. Ozan’ın esas özelliklerini bu pozisyonda göstermesi çok ama çok zor. Bir başka özelliklerini gösteremeyen adam ise Thiam. Ben Thiam’ı Fenerbahçe’nin en önemli transferi olarak göstermiştim sezon öncesi. İlk 2 maçta beni fazlasıyla haksız çıkarttı Thiam. Maalesef sadece yaptığı top kayıplarıyla göze battı.
Yeni transferlerden Lemos ve Valencia’daydı tabii ki bugün gözler. Lemos için çok ölçü olmayacak bir oyundu, fazla baskı görmedi ancak yerden fena değildi diyebilirim ama havadan ilk devre Diouf’a çok hava topu bırakmasını beğenmedim. Valencia bir kaç pozisyonda topla hızlı dönüşler yaptı. Bir kaç kez hemen hızlanarak adam eksiltti. Ancak böylesine bir maçta önemli olan pozisyona girmekti ve o da esas işi olan gol vuruşu konusunda bize hiç bir şey gösteremedi.
Tabii rakibin 9 kişi kalmasına rağmen, hem de sahada Sosa gibi bir usta varken, panik şeklinde ataklar yapmamız, sakin kalamamamız Fenerbahçe’ye hiç yakışmadı. Tarihinde lige ilk kez çıkan rakibe karşı, 9 kişi oynamalarına rağmen puan kaybedebilirsin. Kaleci anormal toplar çıkarır, büyük şanssızlıklar yaşarsın, her şey ters gider, mucize eseri yenemezsin. Olabilir, zordur ama olabilir. Ama 9 kişiye karşı bu kadar etkisiz, pozisyonsuz, temposuz oyun kabul edilemez.
Böylesine şampiyonluğa mecbur olduğumuz bir sezonun başlangıcında bu kadar moral bozucu bir sonuç olmamalı, olmaz.
Yoksa bu takıma bir çok transfer yapıldı. Elbette adaptasyon döneminde puan kayıpları olacaktır. Böylesine sürpriz kayıplar da mümkündür. Ancak 9 kişiye karşı bu oyun ve bu kayıp büyük moral bozukluğudur. Bu moral bozukluğunu düzeltmenin tek yolu da haftaya Galatasaray deplasmanında alınacak iyi bir sonuçtur. Yeni transferler oturacak. Takım bambaşka bir çehreye bürünecek buna yürekten inanıyorum.Bunun için 4-5 haftaya ihtiyacımız var. Ancak haftaya Sami Yen’de işaret fişeğini çakmalısınız. 9 kişiye karşı alamadığınız maçtan sonra söylüyorum. Bu sezon şampiyon olacağız. Ancak Sami Yen deplasmanı çok önemli. Belki maça yine ”terlikle” çıkacağız. Ama göreceksiniz sahada bambaşka bir mücadeleye tanık olacağız. Şampiyon olmak istiyorsak bu maçı hemen unutacağız, haftaya da Fenerbahçe gibi sahaya çıkacağız.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72