https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

FANATİZM: NEDEN HER ALANDA FANATİĞİZ?

Okunması Gerekenler

FANATİZM: NEDEN HER ALANDA FANATİĞİZ?

İnsanın doğası aslında vahşi yaşamda hayata tutunmaya çalışan bir canlıdan çok da farklı değil. Hamurunda var insanoğlunun bir sebep etrafında toplanıp bir arada yaşamak. Yalnız kalma korkusu belki de. Gruplar halinde yaşama arzusu. Bu insanlığın ilk zamanları da olsun, günümüz de olsun değişmeyen gerçek. Elimizdeki iletişim teknolojisi de olsun spor da olsun hepsi bu birlikteliğe hizmet eden oluşumlar.

Sporun, ilk ortaya çıkışından bugüne kadar yarattığı algı insanları bir araya getirmek, barışı sağlamak ve belki de yaşamı bir üst düzeye taşımak. Fakat bir yerlerde bir şeyler değişiyor sanki. Takip edilen hangi taraf ya da ne olursa olsun aşırı sempati ve tutku bir anda birleştirmekten çok ötekileşmeye neden oluyor. Siz ya da biz. Karşı tarafın daima kötü olduğu ve ait olunan tarafa duyulan gözü kapalı bir bağlılık.

Bu bağlılık nasıl açıklanabilir peki? Basit temelde bakıldığında sporda bu fanatizmin oluşmasındaki sebepler, sosyal düzeyde insanların birbiriyle bağlanmasını sağlaması, ortak değerler üzerinde buluşmanın verdiği tatminiyeti yaratması olarak sıralanabilir ama bunlar bu destek ve tutkudaki aşırılığı açıklamak için asla yeterli değil. Bu sebepler ile de farklı tarafların birbirine şiddet uygulamasını, kaybeden takımın linç edilişini ya da etrafta gerçekleşen vandalizmi açıklamak mümkün olabilir mi? Tabii ki de hayır.

Tam bu noktada insanın işte aidiyet arzusu devreye giriyor. Bir gruba ya da düşünceye ait olma, bir kimlik oluşturma ve belli bir cephede durma eğilimi. Eğitim düzeyiyle de bu durumun doğru bir orantısı yok. Kariyerinde gayet saygın bir konuma sahip olup, ailesine saygıda eksiği olmayan bir bireyin de tükürerek argo konuşmasına şahit olmak gayet de sıradan. Buna bu şekilde hayatın stresini atıyor ve şiddete eğilimi azaltıyoruz bahaneleri ile gelenler de oldukça çok. Fakat bu tarz öne sürülen sebeplere inanmak en azından bana zor geliyor. Fanatikliğin insanı bu denli eleştirilmez ve öfkeli forma soktuğuna değil, tam tersi zaten kendisinde var olan bu karakteri ortaya çıkardığını düşünüyorum. Yani zaten şiddete eğilim mevcut. Bu şiddeti ise taraftar kimliğiyle dışarı vurmak bir yöntem.

Tabi, bir şeylere aşırı tutkuya sebebiyet veren fanatizmi sadece aşırıya kaçan hal ve tavırlarla özdeşleştirmek doğru olmaz. Çünkü bu noktada bir spor takımının ya da herhangi bir şeyin fanatiği olup da böyle davranmayan kimseler itiraz edeceklerdir. Yine de bu fanatik oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Eğer tutkuyla bağlı olduğunuz şeyin yanlış yönlerini göremiyor, görseniz de kabullenmiyor ya da asla eleştiriye gelemiyorsanız, siz de bir fanatiksiniz.

Aslında burda takım sizden bir parça. Algımız öyle ki o takım, takımın taraftar grubu ya da bu takımın değerleri ve yaşanan olaylara karşı duruşu bizim kimliğimizi temsil ediyor. Bir takım adı ya da siyasi bir grup belirtildiğinde hepimiz belli tarzları, düşünce biçimlerini, yaşam ve giyim stilini hatta tüketilen markaları bile her biriyle belli kalıplarda iliştiriyoruz. Bu noktada fanatizm bu ayrışmayı daha kuvvetli hale getiriyor. Aidiyetinizi bulduğunuz gruba göre bir şeyleri seversiniz ya da bazı şeyleri asla sevemezsiniz. İşin normu bu ya!

Karşı ve zıt olarak görülen tarafın yaşadığı kaybın, bu kişilerin yaşadığı üzüntünün verdiği sevinç ise hamurumuzdaki yine hayatta kalma içgüdüsü ve güçlünün zayıfı ezme arzusu. Fakat algılayamadığım kesin olarak evrensel düzeyde de yanlış değerleri sahiplendiğimizi bilmemize rağmen neden bir grup adına holiganlığımızdan vazgeçmiyor ve eğer elimizde bir şeyleri doğru yönde düzeltme gücümüz varsa da bunu kullanmak yerine kitleleri de felakete sürüklüyoruz? İşte bu çok tartışmalı! Doğru yaklaşımlarla değişebilir diyen de var, doğal seçilim bu; kimisi öldürür, kimisi yaşatır diyen de…

Ben doğal seçilim diyorum. İnsanlığın tümünün düşünme yetisi aynı düzeyde asla olamayacak ve azınlık bir kitle hep daha fazla düşünecek ve daha fazla yorulacak. Ne desen işlemeyen bir kaya, bir duvar! Yılların tutku ve fanatizmini bir kahve eşliğinde on dakikada değiştirebileceğine inanan bir grup da hayalperest! Aidiyetini tamamlaya çalışan ve ihtiyacı olan sosyalliği insan spor yoluyla yaratmaya çalışırken, tüm bu güzelliği kaosa dönştüren, komplekslerini aşamamış , aşırı sahiplenme içgüdüsü yüzünden silahlarını havaya sıkan bir grup holigan! Gel de bu iki grubu bir araya getir! İki taraf da kendi inandıklarında fanatik… Öyle inanç ki tuttuğu takım kendisinin de dahil olduğu taraftarına küfretse, gökten iltifat yağıyor sanacak. Çalıyor olsa da çalışıyorlar, yeni transfer var diyecek. Ne sandınız birden yahu, spor camiasında dönen ekstrem paralardan bahsediyorum, korkmayın.

Neden her alanda fanatiğiz? Çünkü kendi içimizdeki eksiklikleri ve ifade yoksunluğumuzun bütün sorumluluklarını desteklediğimiz spor takımlarına, siyasi gruplara ve insanlara yüklüyoruz. Aynamız haline getiriyoruz. Hayatta kaybettiğimiz her şeyin verdiği hıncı kaybeden gruptan çıkarıyoruz. Başkasının kazancını hayatımızda olmayan galibiyet yerine sayıyoruz ve onunla mutlu oluyoruz. Kendimize mal edecek şeyler arıyoruz ama onu ararken ait olduğumuz gruba mal edebileceğimiz değerlerimizi kaybediyoruz.

Spor yeniden spor olsun, barış için ve yüzümüzün gülmesi için olsun. Malum Dünya Kupası devam ediyor, aynı ordaki ruhu, şov olsun diye değil, her daim öyle olması gerektiği için her sezon her alanda devam ettirelim. Fanatizmi sevgiyle ve destekle karıştırmayalım. Her şey dozunda güzel. En azından sporda bunu sağlayalım. Tabi bunun dışında ayrı bir fanatizm var, ona ne anlatsan fayda etmez, kelleni istiyorlar desen, keser kendi verir eliyle… Ona nefes tüketmeye gerek yok, vuvuzelaya üfle bütün gün, çok daha güzel.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: berna.armagan@abcspor.com

twitter: @bernarmagan

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular