Her Dünya Kupası’nın ön plana çıkan oyuncuları vardır. 1970’te Pele, 1974’te Cruyff ve Beckenbauer, 1978’de Ardiles ve Kempes, 1982’de Rossi’yi sayabiliriz. Ama bir futbolcu var ki futbol günümüzdeki kadar mekanik, kolektif ve takım oyunu olmadan önce bir kupanın yazgısını belirlemiş ve tarihe de o şekilde geçmiştir. Son derece fakir bir ailenin oğlu olarak 1960’ta dünyaya geldiği Buenos Aires’in biraz dışındaki Villa Fiorito’da başlayan macerasını 1986’dan beri soluksuz, adeta bir adrenalin patlaması şeklinde takip ettim ve bu küçük dev adamın hayranı oldum.
Napoli onu, o da Napoli’yi çok sevdi ve birlikte nice zaferlere imza attılar. Daha önce Roma’nın güneyine hiç gitmeyen scudetto’yu 1986-1987 ve 1989-1990 sezonlarında iki kez, UEFA kupasını da bir kez müzesine götüren Napoli’nin başrol oyuncusu da El Pibe de Oro’ydu. Özellikle 1990 yılının Şampiyonlar Ligi Şampiyonu üç Hollandalı, Maldini, Baresi, Ancelotti, Donadoni, Evani ve Simone gibi yıldızlara sahip Arrigo Sacchi yönetimindeki efsane Milan’ın iki puan önünde kazanılan şampiyonluk büyük bir başarı hikayesidir. Hem Baresi hem de Maldini kendilerini en çok zorlayan oyuncunun bir türlü durduramadıkları Maradona olduğunu çeiştli röportajlarda ifade etmişlerdi.
1982’deki Falkland savaşı nedeniyle İngiltere ile arası çok açık olan Arjantin için bu maç ulusal bir onur meselesiydi. Aslında 1982’deki savaşta haksız olan ve İngiltere’ye ait Falkland adalarını ilhak etmeye çalışan Arjantin’deki askeri diktatörlük rejimi kendi sonunu da hazırlamış oluyordu. Tıpkı 1974 yılında Kıbrıs’ı ilhak etmeye çalışan ve karşısında Türkiye’yi bulan Yunanistan gibi o harekattan sonra da Yunanistan’daki askeri cunta yıkılmıştı ve demokrasiye geçmişti. Günahım kadar sevmediğim, Ronald Reagan ile birlikte neoliberal düzeni dünyanın başına bela eden Margaret Thatcher bu zaferle popülaritesini iyice arttırmış ve 1990’a kadar İngiltere’nin başbakanı olarak kalmıştı.
Bu siyasi gerilim arka planına girmemin nedeni ise futbolun hiçbir zaman sadece futbol olmadığını belli bir yaştan sonra idrak etmiş olmamdan dolayı. Tabii ki o çocuk yaşımda ne bu siyasi gerilimlerin farkındaydım, ne de Maradona’nın günahları ve sevaplarıyla hepimiz gibi bir fani olduğunun anlayabiliyordum. Futbol o yaşta sadece muhteşem bir oyun, Maradona da bir efsaneydi, o kadar.
Normal şartlarda asla Almanya’yı tutmayacak olan İngilizler o gün canı gönülden Almanya’nın şampiyon olmasını diliyorlardı. Evde bir de Brezilyalı öğrenci vardı ve o da doğal olarak Almanya’yı tutuyordu. Ben de içlerinde Arjantin’i destekleyen tek cesur yürek olarak büyük heyecanla maçı izlemeye başladım. 23. Dakikada Brown ve 55. Dakikada Valdano’nun golleriyle öne geçen Arjantin büyük avantaj yakalamıştı ama karşılarında Lineker’in deyimiyle ‘Futbol 90 dakika oynanan ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur’ felsefesiye aynı 80’lerin sonundaki Beşiktaş gibi oyun disiplininden asla kopmayan Almanya vardı ve 74. Dakikada Rummenigge, 80. Dakikada Völler’in golleriyle eşitliği sağladı. Ancak 3 dakika sonra Maradona’nın mükemmel ara pasıyla hareketlenen Burruchaga Schumacher’in yanından topu ağlara gönderirken 115.000 seyircinin bulunduğu Azteca stadı adeta yıkılıyordu ve Arjantin’in 8 yıl sonra ikinci şampiyonluğu geliyordu.
Hayatımın en güzel yıllarının başlangıcında önce bu dünya kupası, 1988’de Hollanda’nın Avrupa şampiyonluğu, ardından Beşiktaş’ın domine ettiği Türkiye ligi ve Sacchi’nin efsane Milan’ı önümüzdeki 6-7 yıl beni gerçek bir futbol aşığı yapmıştı. Duvarımda asılı olan Gullit ve Maradona posterleri eminim ki o yıllarda başka benim gibi pek çok delikanlının duvarlarında asılıydı ve bize bu oyunu sevdiren kahramanlar olarak gönüllerimizde unutulmaz izler bıraktılar.
O ikinci golü attığında alkışlamamak için kendimi zor tuttum ve daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Bu kadar güzel bir gol atmak olanaksızdı. Kesinlikle bütün zamanların en iyi futbolcusu. Gerçek bir fenomen. – Gary Lineker
Pele’de gereken neredeyse her şey vardı. Maradona’da ise hepsi var, eksiksiz. Daha çok çalışıyor, oyunu daha çok seviyor ve daha yetenekli. Ancak başka bir nedenle de hatırlanacak; kuralları kendine göre eğip bükmesiyle. – Sir Alf Ramsey
Ben siyah veya beyazım, ömrüm boyunca asla gri olamam. – Diego Armando Maradona
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkemisik7305