Bu sezon da geçen sene olduğu gibi 3 cephede savaşacak Galatasary, Fernando Muslera gibi dünyanın en iyi kalecilerinden birine sahip ama arkasındaki güven vermeyen 3 isimden dolayı, onun olmadığı maçlarda hem güven bunalımı hem de puan kayıpları yaşamıştı.
Genç Eray İşcan, elleriyle bariz bir maç vermedi belki ama kalede de hiçbir zaman sarı kırmızı taraftalara güven aşılayamadı. Ufuk Ceylan ve Aykut Erçetin de ara sıra mecburen süre alsalar da, senelerdir konu mankeni olmaktan ileri gidemeyip, ya antreman kalecisi oldular, ya da önem derecesi düşük Türkiye Kupası maçlarının file bekçileri..
En büyük ezeli rakiplerine baktığınızda, Engin İpekoğlu ile başlayan kaleci geleneği, Rüştü Reçber, Volkan Demirel ile devam etti ve ediyor. Arkasında bekleyen Mert Günok ve başka takımlarda kiralık olarak pişen Ertuğrul Taşkıran ile alternatifli bir 1 numara profile çiziyor.
Sinan Bolat mükemmel bir kaleci mi? Kesinlikle cevap hayır ama 5 yabancı sınırı olan ligimizde, yerli statüsünde olmasını da göz önüne katarsak, Türkiye ligleri için, bence 1 numarada GS’ın bulup bulacağı en mantıklı alternatif konumunda..
Bir kaleci için asıl kalecilik 25-26 yaş sonrası başlar teorisinden de yola çıkarak, 1988 doğumlu Sinan’ın önünde 10 senelik bir kariyeri ve kaleci kumaşının üzerine katacağı çok şeyler olacaktır.
Yeterki çalışmayı sevsin ve ona birşeyler öğretebilecek kalitede biriyle çalışma imkanı yakalsın. Bunun için de Claudio Taffarel’den daha güzel bir örnek olamazdı sanki..
Biz ve Belçika başını onu emekleme yıllarından beri yakından tanıyordu ama tüm Avrupanın spot ışıklarını üzerine çevirdiği karşılaşma, Şampiyonlar Ligindeki AZ Alkmaar maçı..O da kurtadığı değil +90’larda attığı golle!
2009-10 sezonundaki bu gol Belçika ekibi Standard Liege’i Avrupa Kupalarında tutmuş ve 1 hafta boyunca tüm tv kanallarında en çok gösterilen, ismi geçen futbolculardan biri olmuştu. Attığı bu golle Şampiyonlar Liginde penaltı haricinde gol atan ilk kaleci olduğunu da hatırlatmış olalım..
Ama ne olduysa bir anda sakatlık belasına yakalandı. 2010-11 sezonu ortasında 3 ay, tam iyileşti ve eski formuna kavuşacak derken de 2012-13 sezonu öncesinde diz bağlarından sakatlanarak bir 6 ay daha formadan uzak kaldı, Sahalara döndüğünde ise kulübü ise sözleşme uzatmadığı için kadro dışı kaldı ve sezon sonu PORTO ile 5 yıllık sözleşme imzaladı.
Bir futbolcu yetiştirme fabrikası ama bir asırlık tarihlerinde say deseniz 3 isim yapmış efsane kaleci çıkartmamış Porto doğru tercih miydi? Bence hayır!
Aklıma sadece, bugün oynayan Helton’u çıkartırsak 16 senelik Porto kariyeri arasına 2 sene de Katalan devi Barcelona forması sıkıştırmış Vitor Baia geliyor.
Zaten Porto tarihine de bakarsak, tedrisattan birçok sonrasında yıldız olmuş oyuncu geçmiş ama bunların içinde kaleci nedense yok.
Hele de 2005 yılından beri artık kulübün demirbaşı olmuş Brezilyalı kaleci HELTON varken, bir bakıma 2.kaleci olacağını bile bile gitti Portekiz’e! Ama o bile gerçekleşmedi ve sadece birkaç maç yedek kaleci olarak sahaya çıktı ve oyuna hiç dahil olmadı.
Porto formasını sadece Porto B takımı ile, o da 4 kez giyebildi.
Kayseri onu kiralayarak kağıt üstünde doğru bir iş yaptı ama doğum yeri, memleketi olan şehirde oynadığı 14 maçta sadece 1’inde göz doldurabildi. O da bugün sözleşme imzaladığı GS deplasmanı!
Sinan büyük olasılık, Muslera sakatlanmadığı sürece, Türkiye Kupası ve 3-5 lig maçı haricinde forma giyemeyecek. Ama bardağın diğer tarafı Galatarasay açısından bakarsak, ikinci kaleci için hem de yerli statüsünde olmasını gözönüne alırsak, çok akıllı bir transfer yaptı. 20 milyon SARI-KIRMIZI seyirci de Muslera olmadığı zaman, sahadaki kaleciyi gördüğünde en azından ’eyvah‘ demeyecek diyebiliriz.