Çok sevdiğim bir Japon atasözü der ki:
“Kendine usta diyebilmek için önce kendi ustanı geçeceksin; sonra da seni geçebilecek bir öğrenci yetiştireceksin”
14 Haziran’da başlayacak olan Dünya Kupası öncesinde futbolun kamuoyunun merak ettiği konuların başında Messi ve Arjantin’in bu turnuvada nasıl bir performans göstereceği hususu var. Ekim ayında Messi’nin hat-trick performansı ile Ekvador deplasmanından Dünya Kupası vizesi almasından sonra Sampaoli’nin ‘Futbolun Messi’ye bir Dünya Kupası borcu var” demeci üzerine yazdığım yazıda 2018 yazının çok sıcak geçeceğini zira sadece Messi değil birçok yıldızın Rusya’ya kupa kaldırma hayali ile geleceğini yazmıştım.
Başlarındaki hoca Sampaoli’nin oturtmak istediği, Şili’de tamamen ve Sevilla’da ise kısmen iş yapan futbol felsefesinin oluşma döneminde İspanya deplasmanında yapılan hazırlık maçında Messi olmadan 6-1 gibi şok edici bir mağlubiyet alan Arjantin biraz karizmayı çizdirmiş olarak Rusya’ya geliyor.
Daha önce hep takım arkadaşları yardım etmezse günümüz futbol takviminde, Messi de dahil, hiçbir yıldız tek başına bir turnuvayı alıp götüremez demiştim ve bunda hala ısrarcıyım. Bunu en güncel olarak NBA Final Serisi’nde bir kez daha tecrübe ettik. Bu minvalde İspanya mağlubiyeti hala Messi yoksa hüzün var imajı çizse de bu turnuvada Sampaoli’nin taktisyenliği ön plana çıkacak gibi gözüküyor.
Carlos Bilardo’nun Mexico 86 ve Italia 90 turnuvalarından 1 kupa ve 1 gümüş madalya çıkaran Arjantin takımı cidden bir Maradona takımıydı. Her ne kadar Valdano, Burruchaga, Caniggia gibi enjeksiyonlar olsa da Maradona hep ön plandaydı. Şu anda Arjantin’in ve Messi’nin içinde bulunduğu şartlar o güne kıyasla daha iyi gözüküyor. Avrupa futbolunu domine eden Arjantinli oyuncu sayısı çok daha fazla ve beklenti bunların sezon için kulüp performanslarını benzerini vererek Messi’ye yardım etmeleri yönünde olacaktır.
Messi’nin en büyük usta olarak anılması için ustası olan Maradona’yı geçmesi gerekiyor, aksi halde Dünya Kupasızlık onun üzerinde, hiç hak etmese de bir gölge olarak kalacaktır. Şahsi kanaatim Roma hezimeti akabinde Messi dükkânı kapattı, vücudunu stand-by moduna aldı; Dünya Kupası’nı beklemeye başladı ve tüm konsantrasyonunu kupayı almaya yönlendirmiş durumda bekliyor.
Sampaoli’nin taktik zekası, Aguero, Dybala, Di Maria, Benega, Higuain gibi yıldızların katkısı başarı isteniyorsa kaçınılmaz olacaktır.
Messi ise bu turnuvada hem ustası Maradona’yı geçme hem de Dybala gibi bir potansiyeli 2022 ve sonrası için yetiştirme imkânı bulmak istiyorsa kişisel hırslarından vazgeçip oyununa konsantre olmalıdır.
Halit Kıvanç Usta’nın TRT’ye Mexico 86 programı yaparken beyinlerimize kazıdığı haliyle “Kupaların Kupası, Dünya Kupası” diyerek bir ay boyunca sürecek bu şenlik boyunca kafamızı kısır ve günlük yerel futbol çekişmelerinden soyutlayıp, tabi ki gönülden geçen takımların maçlarında ayrı bir heyecan yaşayarak ama futbolun kazanmasını talep eden bir rahatlıkta geçireceğimiz bir turnuva yaşamak dileğiyle…
Favori konusuna gelince, tabi ki herkesin başka argümanları ve favorileri vardır, ama Brezilya’yı bu turnuva öncesi güçlü bir takım olarak addediyorum. Willian, Coutinho, Fernandinho, Firmino, Neymar, Paulinho, Marcelo gibi sezona damga vuran adamlara sahipler ve 2014’ün acısını almak istiyorlar. Arjantin’in ve Messi’nin kupa hasreti ise artık şehir efsanesine döndü ve bunun için son fırsatları Rusya diyebiliriz. Üçüncü alternatifim ise Roberto Martinez engellemez ise Belçika olacaktır çünkü parlayan nesil artık tecrübeli ve kupayı kazanmak için ellerinde tüm imkanlar var. Kompany, Meunier, Lukaku, Hazard, De Bruyne, Fellaini, Witsel, Januzaj, Carrasco gibi oyuncuların başarısız olması ancak kendi ellerinde diyebiliriz.
Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta diliyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78