FC Wimbledon ya da yeni ismiyle AFC Wimbledon.. 135 senelik tarihe sahip efsane bir futbol kulübünün, geçmişi, kazandığı kupalar, oynadığı maçlar ya da sembol oyuncuları değil bugünkü konumuz..
Londra’nın güneybatısında yer alan ve “dünyanın en prestijli tenis turnuvasına” ev sahipliği yapan kendi halinde bir Londra banliyösünün, para belki her birşey şeyi satın alabilir ama endüstriyel futbolun, futbolun ruhunu “her zaman” satın alamadığını kanıtlayan bir direnişinin hikayesidir. Tarihi kulübün yaşadıkları ve bu yazıyı bana yazdıran..
Direkt konuya giriyorum. 1889’da kurulan Wimbledon FC taraftarları, Milton Keynes’e taşınmayı şiddetle reddettiler. Ve semtten asla ayrılmayıp, köklerine sahip çıkarak kendi kulüplerini kurma kararı aldılar.
Kısa sürede AFC Wimbledon’ı (Association Football Club Wimbledon değil, A Fan’s Club Wimbledon) kurdular. Bu yeni oluşumun başına da, 1967 doğumlu muhasebe uzmanı ve çocukluğundan beri takıma gönül vermiş Kris Stewart getirildi.
Bu yeni takım, Wimbledon belediyesi ve Wimbledon takımının arması olan çift başlı kartalı armasına koydu ve lakapları olan “Dons”u kullanmaya başladı.
Bir kulübün yerini, semtini, ismini çalmak yetmezmiş gibi, kazandıkları kupalara da el koymaları, ülkece gelen yoğun tepkiler sonrası İngiltere Taraftarlar Birliği sert bir tepkiyle “kupaları gerçek sahibine vermedikleri takdirde”, onları tanımayacaklarını açıklamıştı!
Bu arada büyük bir sorun vardı; çünkü 1977 senesinde profesyonel lige çıkmış, 1986’dan 2000 yılına kadar 1. Lig / Premier League’de boy göstermiş, 1988 FA CUP finalinde Liverpool’u 1–0 yenerek kupayı müzesine götürmüş takım, bu kez yarışa taaa en dipten, köy liglerinden başlayacaktı (Combined Counties League Premier Division).
İlk sezonu olan 2002-03’te 9. lig mücadele etmelerine rağmen, herkesin 2’nci takımı olmuşlar, tüm dünyada takip ediliyorlar, maçlarına ortalama 5 bin kişi geliyordu. Sponsorlar da; tarihi kulübün bu “gururlu dik duruşuna” kayıtsız kalmamış, mesela Football Manager maddi destek için forma sponsoru olmuştu.
AFC Wimbledon, ikinci sezonunda ligden çıkarken, 2004-05 sezonunda tekrar bir üst lige çıkarak Ishtmian Premier’e (7. lig) yükseldi.
Bu arada yeni oluşum Milton Keynes Dons, halen onlardan 4 lig üstteydi. Paraları vardı, yeni, lüks, büyük bir stadları ve bütçeleri vardı ama maçlarına anca 300-500 kişi geliyordu. Çünkü arkalarında bir tarih, bir ruh ve onları takip edecek köklü bir taraftar grubu yoktu.
AFC Wimbledon yükselişi durmayacaktı. 2010-11’de playoff finalinde Luton Town’ı penaltılarla yenip konferans liginden de çıkarak League Two’ya (4. lig) yükseldiler. Peri masala devam ediyor, 8 senede 5 lig birden çıkmışlardı. Onlar, “21. yüzyılda kurulup futbol ligine çıkabilen ilk takım” olarak da tarihe geçtiler.
Herkesin merakla beklediği soru “ acaba ilk ne zaman karşılaşacaklar”, 2012-13 sezonundaki 2’nci tur kupa eşleşmesinde gerçekleşti. MK stadyumudanki karşılaşmayı maalesef 2-1 kaybettiler (17.000 seyirci izledi!). Ellerinde ana resimdeki ‘Gerçek Wimbledon biziz” pankartları ki, hepimizce de öyledi.
12 Ağustos 2014, Lig Kupasındaki ilk ama ikinci buluşmalarında da 3-1 kaybettiler ama 7 Ekim 2014’deki üçüncü buluşmada (EFL/League Trophy) bu kez iyilik kazandı (3-2) !!.
Zaman içinde ülke basınında bu derbi basında Dons derbisi olarak bilinse de, gerçek Wimbledon taraftarları, MK Dons’u meşru görmedikleri için hiçbir zaman derbi statüsünde kaale almadılar rakiplerini..
Ve kader onları sonunda aynı ligde de karşı karşıya getirdi. Championship’ten düşen MK Dons ile League Two’dan çıkan AFC Wimbledon’ın, League 1’deki (yani 3.lig) 2016-17 sezonu.. Tırnaklarıyla kazıya kazıya 9. ligden gelmiş ve artık düşmanlarını yakalamışlardı.
2018-19 sezonu ise bir başka ilke sahne oldu ve “gerçek” Wimbledon, MK Dons’un küme düşmesiyle birlikte ebedi düşmanını geride bırakmıştı.
Ben hikayeyi burada kesiyorum çünkü peri masalını en pik yerinde bırakmak istedim. Bir kez de para-güç-endüstri değil, ruh ve tarih kazansın diye!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen