Zengin Kız-Fakir Oğlan edebiyatıyla tüm dünyada sükse yapan ancak özünde sürekli alay konusu edilen 70’ler Türk Sinemasındaki örneklerinin pahalı bir versiyonu olmaktan öte gidemeyen Titanic adlı boş-beleş bir film vardı.. Üstelik de çok uzun. Double pop corn.
Pahalı gemi batıyor, neredeyse yarı yarıya buzlu sulara gömülmüş vaziyette, ortalık can pazarı, smokinli müzisyenler keman çalıyorlar bir sahnesinde.
Al işte sana tam bizim memleket. Sporundan siyasetine.. Ortalık yangın yeri, birileri ortalıkta keman çalıyor, öyle bir anlatıyorlar, zannedersin ortalık güllük gülistanlık, iki seneye varmaz Jüpiter’deyiz, 5 seneye varmaz Avrupa şampiyonu, oh la la..!
Her ne kadar çok başarısız bulsam da, çok eleştirsem de, geldiği günden bu yana keman çalmayan, gerçeklerden bahseden bir lider var. Fener Ol adlı bağış kampanyası da her ne kadar bir zorunluluk olsa da başarı ile devam ediyor olmasında Ali Koç’un ve özellikle de taraftarın karşısına gerçekçi ve samimi tablolarla çıkmasının payı büyük.. Bu enkazda Ali Koç’ un da payı var mı? Elbette onun da var ama en azından keman çalmayı seçmedi, bu konuda Ali Koç’u takdir ediyorum ama Fenerbahçe’nin puan tablosundaki şu konumunda Ali Koç’un da payı çok büyük, bu da ayrı bir konu.
Fenerbahçe çok önemli bir maça çıktı Ankara’ da. Ne kadar acı ki, maçın önemi alt sıralardaki takımları ve dahi o alt sıralardan bir an evvel uzaklaşmak isteyen Fenerbahçe’yi de ilgilendirmesiydi ama neredeyse 6 aydır deplasmanda galibiyet yüzü göremeyen Fenerbahçe çok zor gibi görünmeyen bu deplasmandan da 1 puan alarak ayrıldı..
Seçimler ve milli maçlar nedeniyle lige verilen uzun aranın ardından beklediğim Fenerbahçe’yi sahada göremedim. Takım fena top oynamıyor, bu konuda çok fazla eleştiri yapmak mümkün değil ama sahada bir türlü başarılamayanlar var, taktiksel anlamda eksiklikler var, halen daha devam ediyor, hiçbir şey değişmemiş..
Fenerbahçe maça iyi başlıyor, topa sahip oluyor, atak organizasyonları gerçekleştiriyor veya gercekleștiremiyor ama bir şekilde işi çözecek kadar pozisyon buluyor fakat atamıyor, kalesine gelen ilk atakta da golü yiyor ve ardından tırmalıyor..
Fenerbahçe’nin ön tarafı beceriksizlerden oluşuyor, arka tarafı da kalitesizlerden.. Bu konuda Ersun Yanal çaresiz.. Fenerbahçe’de bu dengeyi sağlayacak bölge orta sahası ama Ersun Yanal çok formda olduğunu düşündüğüm Jailson’u ve çok moralli olduğunu düşündüğüm Elif’i hiç düşünmediğinden, aynı oyunculardan medet umduğundan orta sahadaki sorunu çözemiyor.
Tolgay ofansta bekleneni veremiyor hatta çok enteresan bir şekilde oyunun bazı bölümlerinde yüksek pas hatasıyla oynuyor. Tolgay’ın defansif kalitesini de tartışırım, Mehmet Topal da zaten malum, Fenerbahçe orta sahası bu yükü çekemiyor özetle.
Ersun Yanal hala daha doğru üçlüyü bulabilmiș değil, benim adıma bir hayal kırıklığı. Ersun Yanal geri dörtlüde Skrtel’in partnerini de bulabilmiș değil. Ersun Yanal pozisyonlar bulabilme konusunda takıma level atlatmış gibi görünüyor ama takımın çok kolay gol yemesine çare üretemiyor.
Ekici-Tolgay ve Moses’ın defansif anlamda ve geriye dönüşlerde olması gerektiği kadar takımına destek sağlayabildiğini düşünmüyorum, Moses’ın vurdumduymaz ve sallamaz bir tavır içinde olduğunu gōzlemliyorum ve sol kanatta da başarısız olduğuna inanıyorum.
Ankaragücü maçının ilk yarısında da Fenerbahçe skoru bozacak pozisyonları buldu ama hem kaleci becerisi hem de beceriksizlik yüzünden golü bulamadı ve gelişen ilk kontrada da topu kalesinde gördü.
Çok alışılagelmiş bir tablo.
Harun’u eleştirenler olabilir, Harun başka bir kötü kaleci, Volkan daha başka.
Birinin rahatlıkla tutabildiğini öteki kolaylıkla yiyor.. İşin özeti bu. İkisi de lokum gibi gol yiyor. Al birini vur ötekine..
Maçın ikinci yarısında Ersun Yanal doğru hamleleri bana göre yaptı, Hasan Ali ile golü de buldu ama devamını getiremedi..
Şimdi bu noktada bir parantez de hakeme açmak lazım.
Mete Kalkavan maçın hemen başında bir hand ball penaltısını atladı. Fenerbahçe maçın hemen başında öne geçebilirdi, ardından da orta sahada Fenerbahçe’yi ince ince doğradı. Bu hakem konuşulmaya değer.
Maçın son bölümündeki hararetlenme ve ardından iki takımın oyuncularına karşılıklı gösterdiği birer kırmızı kart konusunda haklı gibi dursa da aslında pozisyonun tetikçiliğini yapan kişi de Mete Kalkavan oldu. İşin kavgayla neticeleneceğini sezdi ve oyunu durdurmadı ve bu elektriklenmeye bilinçli olarak zemin hazırladı.
Bir parantez de Mehmet Ekici’ye. Bir sonraki maçın Galatasaray derbisi olduğunu bildiği halde çok anlamsız bir dakikada sinirlerine hakim olamadı.. Hiç bir izahı yok, cezai ehliyeti kaldırılsın, kendisine bir veli tayin edilsin..
Futbol adına söylenecek çok fazla birşey yok.. Keyif veren hiçbir yanı da yoktu maçın..
Küme düşecek 3. takım Göztepe olacak gibi duruyor, Fenerbahçe bu 1 puanla da biraz daha nefes aldı ama stres henüz bitmedi..
Fenerbahçe iyi değil, bu takımın deplasmanda maç kazanması çok zor, neredeyse imkansız ama haftaya bambaşka bir Fenerbahçe izleriz, haftaya Fener Fener olur, kimsenin şüphesi olmasın.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BruoMonte1907