Bu akşam adeta deplasmanda oynadığımız Antalya maçının bir kopyasını izledim. Maçın daha 14.dakikasında biri rakip savunmanın derin uykusundan dolayı, diğeri de Ljajic’in olağanüstü golüyle 2-0 öne geçen Beşiktaş buna rağmen oyunu koparacak, domine eden bir futbol oynamıyordu. Rize’nin sağlı sollu ve ortadan yaptığı ataklar savunmayı iyice bunaltırken Mirin ve Vida’nın birtakım yerinde müdahaleleri ve Rize hücum oyuncularının son vuruşlardaki yanlış kararları ve pas seçimleri nedeniyle Rizespor ancak maçın 42. Dakikasında aradığı ve hak ettiği golü buldu.
İkinci yarı da aynı şekilde başladı. Rize yine atak üzerine atak yaparken ben kurdeşen dökmeye devam ediyordum ki gecenin verimsiz adamı Burak Yılmaz sahneye çıktı ve neden büyük bir golcü olduğunu kanıtlarcasına tekrar iki farkı sağlıyor. Tabii Beşiktaş bu, durur mu? Hemen arkasından soldan gelen bir Rize atağında yapılan ortada golü yiyince beni bir telaş alıyor ama Ljajic ile birlikte gecenin diğer yıldızı Güven defansın arkasına yaptığı koşuyla (bende derin bir ofsayt şüphesi yaratarak) Rize’nin direncini kırıyor. Ardından sazı eline alan ve bırakmayan virtüöz Ljajic nefis frikik golüyle rakibi iyice abandone ettikten sonra yine onun asistiyle 6. Golü atan Güven en sonunda da hat-trick’le nakavtı resmileştiriyor. Hem de ağları delerek! Düşünüyorum da aldığı paranın karşılığını veremeyen Negredo veya saç baş yolduran Love – Larin ikilisi yerine bu çocuğa şans verilemez miydi? Zaten bu parasızlıkta gelecek yıl kurulacak kadroda Ljajic ve Kagawa mutlaka kadroda tutulursa hücum hattında da Burak ve Güven işimizi görür. Bir de ne iş yaptığını hala anlayamadığım Lens de yollanırsa bundan iyisi Şam’da kayısı. Usta ayakların yanına Dorukhan ve Güven gibi monte edilecek gençlerin düşüncesi bile beni heyecanlandırıyor.
Beşiktaş’ın deplasmanda ligin ikinci yarıda en az gol yiyen takımına karşı 7 gollü bir galibiyet alması tabii ki müthiş bir olay ama aynı Antalya maçı gibi rakip karşısında zaman zaman düşülen zor durumlar takımın kırılganlığını ve bir türlü oturmayan oyun yapısını tekrar gözler önüne serdi. Ancak bu noktada devreye giren usta ayaklar takımlar arasındaki güç farkını değilse de kalite farkını açığa çıkarıyor. Kendi sahasından çıkmakta zorlanan, çok pas hatası yapıp fazla baskı yiyen Beşiktaş’ta bu akşam Ljajic’in oynadığı muhteşem futbol ve taze güç Güven’in isabetli vuruşları 70. Dakikaya kadar kabusa dönme riski bulunan maçı çok gösterişli bir farkla lehimize çevirdi. Şenol Güneş ile ilgili yaratılan onca polemiğe karşın başladığı işi bitirme konusundaki inadına saygı duymaktan başka çaremiz yok gibi çünkü kazanan daima haklıdır.
Ancak bu akşamki oyun Başakşehir karşısında asla yeterli olmaz hatta soğuk bir duş bile olabilir Beşiktaş’a çünkü Başakşehir öncelikle çok zor gol yiyen bir takım ve bulduğu pozisyonları değerlendirmede Rizespor’a göre çok daha becerikli. Bir de oyuna müdahale konusunda da hoca bu akşamki kadar atalet içinde kalırsa kendi evimizde oynayacağımız Başakşehir maçı çok sıkıntılı geçebilir. Daha önce çok şikayetçi olduğumuz hücumda verimlilik konusunu da sağdan-soldan kafasını kaldırmadan orta bombardımanı yapan Quaresma’ya bağımlı kalmadan çözdük gibi görünüyor. 11 şutta 11 isabet yakalayıp 7 gol atmak gerçekten etkileyici bir performans.
Son bir haftadır seçimle ve sayımla yatıp kalkan bünyeme bu maçtaki adrenalini de ekleyince iyice zafer sarhoşu oldum diyebilirim. Umarım TFF 5 farkı yeterli bulmayıp maçı tekrarlatmaz çünkü golleri sayarken bile yorulduk oyları sayarken yorulduğumuz gibi. Son sözüm de ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa’ diye bağıran yiğit Beşiktaş taraftarına; size helal olsun. Rize taraftarı da yaptığı tezahüratla şaşırtmadığı gibi Beşiktaşlı olmakla bir kez daha gurur duyup Rizeli olmadığım için de mutlu oldum.
Il Virtuoso: Virtüöz
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305