İngilizler ikiye ayrılır ama herkes bilmez bunu.. Her İngiliz de bilmez bunu; mesela Manchester’lılar bilmez. Where are you from sorusunu Londra’lılar, I’m from London diye yanıtlar, diğerleri I’m from England diye.. Tipik bir taşra muamelesi yani.. İnceden inceye, yandan yandan.. Aynı şekilde Türkiye’deki futbol takımları da ikiye ayrılır, herkes bilir ama kabul etmez, Fenerbahçe ve diğerleri. Evet, inceden inceden, yandan yandan..İşine gelmeyen okumasın!
Evet, kötü günler geçiriyoruz, bizimle aynı kaderi yaşamakta olan bir dünya deviyle oynayacağız ki; tek şansları kaldı; Avrupa Kupası. Büyük ihtimal bu maça asılacaklar diye düşünüyorum ama öte yandan Türkiye’nin en büyük kulübüne karşı oynayacaklarının da farkındalar. Bu maçta beraberliği de yeterli görebilir Jose. Aaa…Uuuu demesin rakip takımın okurları. O büyüklük her zaman puan tablosu ile ölçülmez kardeşim, bir futbol stadyumuna 52,000 kadını doldurabilecek kaç kulüp var dünyada ? Başka söze hacet var mı ?
Manchester da büyük kulüp ve zor bir dönemden geçiyor. Oluyor böyle şeyler. Bunlar maç öncesi kaleme aldıklarım. Maça döneyim. Maşallah dediğim 3 gün yaşamıyor, Dick Advocaat tuhaf bir şekilde Sow’la başlamış, Rvp yedek. Çok doğru bır kararla orta sahada Alper’e görev vermiş. Tribünler ise ilk kez istenilen seviyede her anlamda. Teknik direktör balı dedikleri bu olsa gerek ikinci dakikada Hasan Ali ceza sahasındaki tek Fenerli oyuncu Sow’a kesti, O da bastı röveşatayı ve top çataldan içeri girdi. Avrupa’da yılın golü olur.
Golün ardından maç başka bir maç haline geldi. Fenerbahçe biraz daha topu kendi sahasında karşılayan taraf oldu. Haklı da, iki tane hızlı kanat oyuncusu var, basar kontrayı. Diğer yandan defans göbeğinde de iki tane ağır oyuncu var, tedbirli olmak lazım. Manchester gibi takımlara kontra şansı verirsen cezayı keserler. Orta sahadan veya ceza alanı civarından Fenerbahçe’nin kaptığı toplar hızlı bir şekilde ileri uca aktarılmak istendi. Ozan’ın yokluğunda olduğu kadar.
Özellikle 77 numaralı formanın en çok yakıştığı ADAM Lens’in sağdan, Volkan’ın soldan etkili bindirmeleri gol getirmese de Mourinho’nun yüreğini ağzına getirdi zaman zaman. Alper, JL77 ve Volkan ileride de çok iyi bastı. Presleri seyirciyi coşturdu. Fenerbahçe defansta da fena bir sınav vermedi ilk yarıda. Defanstan çıkarken kaptırılan bir iki top yürekleri hoplattı ama genel anlamda kademe hep yerindeydi ilk yarıda. Tabii ki rakip yıldızlarla dolu, ikiye birleri falan oldukça etkili.
Golden sonra hakem de takdir haklarını İngiliz’ler lehine kullanınca ve Fenerbahçe de ileride top tutamayınca 10 dakikalık bir periyotta Manchester United topun arkasına iyi geçti, baskı da kurdu ama kademedeki son adamı geçemediler. Kalabalık Fenerbahçe orta sahası ve kademeli savunma Manchester’lı oyuncuların sinirini de bozdu zaman zaman. Birebirde sert müdahaleler oldu, çirkinleştiler de. Belli ki; maçı epey ciddiye almışlar. Kıran kırana da maç oldu ilk yarıda. Sakatlanıp çıkan Pogba’nın yerine İbrahimoviç’in oyuna girmesi cok şeyi anlatıyor aslında.
Öyle bir takıma karşı oynuyorsun ve Volkan kurtarış yapmadı doğru düzgün. İkinci yarı beklendiği gibi başladı, ManU daha agresif başladı diyebilirim, Fenerbahçe ise yine hızlı adamlarına güvenen bir anlayışta ama hücuma çıkarken o topun kanat adamlarıyla buluşması lazım. Orta sahadan top geç çıkıyor çünkü. Fenerbahçe ikinci yarıda bir kez çabuk çıkmayı başardı, 58.dakikada; onda da frikik kazandı ve Lens kaleci De Gea’yı muhteşem avladı ve gecenin atmosferine yakışan golü attı.
Fenerbahçe’nin itici gücü seyircisi, bu bir gerçek. Coşkulu oyunun en büyük sebebi seyirci ve tabii ki Allah’ın bir lütfu JL77. 2-0 sonrası trübünlerden yükselen Balina sesleri eşliğinde morallenen bir Fenerbahçe ve şuursuzca ataklar yapmaya çalışan bir Manchester vardı sahada. Dick Advocaat 67 de Volkan-Emenike değişikliğine gitti. Çok gereksiz bir hamle, maç tam istediğin kıvama gelmiş. Tam Volkan ve Lens’in maçı. Al Sow’u gitsin. Golün dışında pek ses bir şey yapmadı sahada.
Bir dakika sonra JL77 sağdan müthiş getirdi, Emenike’ye de al da at dedi, o da topu acemice ayağına dolandırdı. Emenike’nin neden bir baltaya sap olamadığının ispatı. Dengesiz bir oyuncu. İki dakika sonra biraz boş alan buldu, attı sprintini, bu kez de kaleye vurdu. Lens’in sıfıra inip çıkardığı topa yaptığı koşuda duraklamasa bir gol daha atardı boş kaleye. Emenike bu Fenerbahçe’de iş yapar şimdilik, hepsi bu.
Maç 3-0 olsa tarihi bir skor da gelir. Adam tam da kendini bulmuşken, kontrayı da istediğin gibi basıyorken, alan boşaltacak, pas atacak bir oyuncuya ihtiyacın varken nasıl olur da RVP kenarda oturur, anlaşılır gibi değil. Alper çıkıyor, Neustadter giriyor. Sow çıkıyor, İsmail giriyor. Belli ki ilk maçtaki tedirginliğin müsebbibi Advocaat’mış. Aslında 2-0 dan sonra Manchester maça havluyu attı. Top kayıpları arttı, Lens epey bir hırpaladı ama bu seviyede bu kadar gol kaçmaz, Rooney 35 metreden gönderdiği füzeyle farkı bire indirince Fenerbahçe için son dakikalar sıkıntılı geçti.
Volkan, Rvp, Alper ve Lens sahada olsa bence başka olurdu. Fenerbahçe seyircisinin de desteğiyle ve coşkulu bir oyunla önemli bir galibiyet aldı. Fenerbahçe’yi büyük yapan da taraftarı. Büyük takımlar zor dönemlerden geçse de hafife alınmamalı. Derbiler öncesi herkese mesaj olsun.
Anladın sen onu!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907