Önceki yazılarımın birinde, Galatasaray için geçen sezon topladığı 69 puanın yeterli olamayabileceğinden, Trabzonspor’un oynadığı oyunla 70 puan barajına ulaşabileceğinden bahsetmiştim. Bu öngörümde yanıldığımı itiraf etmem gerek. Çünkü, Başakşehir’in şampiyonluk mücadelesi içinde bulunabileceğini hesap etmemiş, 70 puan barajını geçebilecek bir takım olabileceklerini düşünmemiştim. Geçen sezon 8 puanlık avantajdan şampiyonluğu kaybetmelerinin yarattığı tahribat, Abdullah Avcı ve Emre Belözoğlu ile yollarını ayırmaları sonucunda, ligin sonlarına yaklaşılan haftalarda bu noktada olmaları, Avrupa Ligi’nde yollarına devam etmeleri gerçekten de takdiri hak ediyor. Bu sezon da tıpkı geçen sezon gibi otuzlu haftalara kadar Galatasaray’ı zorlayacaklardır. Kalan dokuz haftadaki fikstüre göz gezdirince bu durum bariz belli oluyor. Kalan dokuz hafta dedim ancak şampiyon dokuz hafta sonra mı yoksa daha erken mi belli olur bilemem. Çünkü Galatasaray sağı solu belli olmayan, ne zaman, nerede, hangi şehirde, hangi stadda şampiyon olabileceği kestirilemeyen bir kulüp. Bu sebeple, yeni bir öngörüde bulunmaktan imtina ediyorum.
Maça Sivasspor baskılı başladı ve hem oynadı hem de Galatasaray’ı oynatmadı. Maçın başında da hak ettikleri şekilde 1-0 öne geçtiler. Galatasaray, ilk 10-15 dakikayı gol yemeden atlatıp baskıyı kırabilseydi maçın geri kalanını daha kolay geçirebilirdi. Bence, Sivasspor’un erken bulduğu gol aleyhine gelişen bir oyunun oynanmasına sebep oldu. Golden sonra geri çekildiler ve kaçınılmaz olarak da çok geçmeden skor 1-1’e geldi. Galatasaray, hücum organizasyonlarında etkili olamadığı dakikalarda duran top sonucu golü buldu ve ilk yarı boyunca oyuna hükmetti. Golün yendiği 7. dakikadan ilk yarının sonuna kadar geçen sürede görmek istenilen, keyif veren, oyun üstünlüğünü elde eden ve bunun sonucunda soyunma odasına 2-1’lik üstünlükle giden bir Galatasaray vardı. Mariano-Feghouli uyumu birçok futbolseverin malumu. Atılan gollere bakılacak olunursa, Falcao-Feghouli uyumundan da bahsedilebilir.
İkinci yarı ise karşılıklı ataklarla, net bir oyun üstünlüğü elde edilemeden sonlandı. Emre Kılınç yerine Yasin’le oyuna başlamak Rıza Çalımbay’ın hatasıydı. Hatasını erken anladı, Emre Kılınç ikinci yarının başında oyuna dahil oldu ve maçın olmasa da oyunun kırılma anı yaşandı. O dakikadan sonra Sivasspor önce oyunda sonra da skorda dengeyi yakaladı. Ardından da Galatasaray açısından üç deplasman galibiyetinin akabinde deplasmanda ilk puan kaybı yaşandı. Bu durum aynı zamanda Galatasaray için ligin ikinci yarısında gerçekleşen ilk puan kaybıydı. Maçın ikinci yarısında oynanan oyuna bakılırsa beraberliğin adil bir sonuç olduğundan, ilk yarısındaki oyuna bakılacak olursa Galatasaray’ın iki puan kaybettiğinden bahsedilebilir. İlk yarıda oynanan oyun Galatasaray açısından diğer maçlar için referans olmalı. Aynı oyun, zorlu maçlarda sergilendiği takdirde sonuçlar da kendiliğinden gelecektir. Tıpkı, geçtiğimiz haftalarda güzel oyunla ve oyun üstünlüğüyle sonuçların kendiliğinden gelmesi gibi Galatasaray’ın son haftalarda sergilediği oyun, Galatasaraylı futbolcuların sahaya yansıttığı oyun anlayışı, mümkün olduğu kadar fazla gol pozisyonuna girip, rakibe mümkün olduğu kadar az pozisyon verme üzerine kurulu denilebilir.
Durumun böyle olmasında orta saha üstünlüğünün elde edilmesinin, orta saha üçlüsünün, yani Lemina, Seri ve Ömer’in büyük katkısı var. Bu isimlere Feghouli’yi de ekleyebiliriz, zira o da merkez orta saha oyuncusu gibi oynuyor ve Galatasaray’ın dizilişi sürekli değişkenlik gösteriyor. Sezonun ilk yarısında, özellikle de Şampiyonlar Ligi maçlarında Galatasaray çok rahat gözlenebilen 4-1-4-1 dizilişiyle, statik bir şekilde oynuyordu ve gol pozisyonuna girmede zorluk çekiyordu. Sezonun ikinci yarısında ise bazen Ömer’in kendini sol kanada atıp, Onyekuru’nun Falcao’nun yanına gelmesiyle 4-4-2 gibi bir diziliş ortaya çıkıyor. Bazen, çok net bir şekilde 4-3-3 dizilişi gözlemleniyor, bazense Sivasspor maçının sonlarında Emre Akbaba ve Adem’in oyuna girmesiyle baklava orta sahalı bir 4-4-2 dizilişi ortaya çıkıyor. Dizilişin sürekli değişkenlik göstermesi, Galatasaraylı oyuncuların sahada sürekli yer değiştirmesi rakipleri zorlayan en önemli faktörlerden biri olarak göze çarpıyor.
Sivasspor maçında, defansın önünde, stoper ikilisinin arasına girip oyun kurulumuna yardımcı olan oyuncu genellikle Lemina, bazen ise Seri oldu. Bana kalırsa tam tersi olup, stoperlerin arasına giren oyuncu genellikle Seri olmalı. Seri, Lemina’nın sahada olmadığı son haftalarda stoperlerin hemen önünde, defansif orta saha olarak tabir ettiğimiz mevkide oynadı ve üst düzey performans gösterdi. Bunun sebebini defansif orta sahada, merkez orta sahaya nazaran daha az baskıyla karşılaşmış olması ve rakiplerin kalabalık orta sahasından daha uzakta olmasına bağlıyorum. Lemina defansif orta sahaya geçince ise hem box to box rolünden uzaklaşıyor hem kale önündeki yaratabileceği tehlikelerden olunuyor hem de Seri’nin etkinliği azalıyor.
Son olarak, Galatasaray’ın oynadığı oyun rakipler tarafından çözülebilse bile Galatasaray takımı önlem alınması ve durdurulması zor bir takım. Kanatlara önlem alınsa merkezden, merkeze önlem alınsa kanatlardan tehlike yaratabilen bir ekip. Tamamen önlem almaya odaklanılsa, kilidi açabilecek ve rakibi baskı altına alabilecek oyunculara sahip. Galatasaray takımı, yeri geldiğinde oyunu sete çeviriyor, yeri geldiğinde tempoyu yükseltip dikine oynuyor, yeri geldiğinde ise etkili kontra ataklar gerçekleştiriyor. Son haftalarda, skordan bağımsız taraflı tarafsız tüm izleyenlere oynadığı oyunla keyif veriyor ve maçları heyecanlı geçiyor. Tüm bunlar ve daha fazlası son haftalarda, kramponun değil formanın konuşacağı haftalarda Galatasaray’a önemli avantaj sağlıyor.
mail: emre.cihangir@abcspor.com
twitter: @emrecihangirr