Fenerbahçe 1998/99 sezonunda, o meşhur, Abdul Rauf, Tabac, Milic, İbrahim Kutluay ve rahmetli McRae’li kadrosuyla başladığı Euroleague serüveni tarihinde ilk kez Final Four oynadı. İki maçı da kaybederek turnuvayı 4.olarak bitirdik ama üzülecek birşey yok.
Diğer 3 takımın toplamda 27 kez yer aldığı bu platformda, senelerdir bu sularda yüzen, basketbol kültürü, geleneği olan rakiplerine karşı, daha ilk kez katıldığı F4’de kupayı kazanması fazlasıyla peri masalı olurdu sarı lacivertlilerin…
Bu seviyeler çok farklı. Rakımı farklı, havası farklı, rüzgarı hatta denizin dalgası, derinliği farklı. Lobin kuvvetli olacak, oyuncuların sadece çok iyi değil, aynı zamanda kaçın kurrası denecek şekilde zeki, hatta amiyane tabirle kaşar olacak. Hatta Madrid’in 20 senelik özleme son vermek için yaptığı gibi, organizasyonu kendi salonuna aldıracaksın. Kısaca iyi 12 oyuncuyu ve iyi bir koçu bulmak yetmez, herşeyinle bu seviyelerde olman, parke içi kadar dışında da güçlü bir sistem gerekiyor.
Obradovic’in FB’de kalacağı açıklandı ki zaten başka bir ihtimal düşünülemez bile… Bu toprakların gördüğü ve göreceği en büyük basketbol dehası ile devam kararı almamak tek kelimeyle intihar olurdu! ZOC eksik halkaları sene boyunca görmüştür ve yeni sezonda puzzle’daki boşluklar tamamlanacaktır diye düşünüyorum.
Real yarı final maçı sonrası da yazdığım gibi, çok iyi bir organizasyonu, mükemmel ötesi bir koçu ve aynı kalitede bir süper beyin GM’i olan ‘Gherardini’, isterse sana Jüpiteri getirebilecek maddi güçteki sponsor, NBA standartlarında salonu ile bu sene daha ilk yürüyüşte, kupa gelmedi ama bundan sonra bu çark bozulmadığı sürece 2-3 seneye kalmadan geleceğinden zerre kuşkum yok!
Zaten önemli olan 1 kez kupayı kazanıp sonrasında buhar olmak değil, 10 senede 7-8 Final Four yapabilmek ve hep bu 4 kişilik şovun içinde bulunabilmek. Buraların abonesi olan kulüpler belli; İki yunan devi Oly ve Pana, İki İspanyol devi Real ve Barca, İsrail’den Maccabi ve Rusya’dan CSKA Moskova.
Son 7 senede sadece 1’er kez Partizan ve Siena bu yörüngeye girebilmiş, bu sene de biz. Sadece o değil, son 10 senedeki 10 final de bu 6 demirbaş arasında oynanmış. Yani öncelikli hedef, bu çarkın 7.halkası olabilmek, DEVAMLILIK!
Ama biz bugün için parke dışına çıkmayalım ve eksiklerden bahsedelim. Benim için sezon 17 Mayıs Pazar akşamı Madrid’de bitti. Daha play-off’lar başlamadı ve önümüzde zor bir TBL şampiyonluğu var ama artık FB camiasını domestik başarılar kesmez diye düşünüyorum. Ben de analizimi Edirne dışına çıkıp, ‘Euroleague Şampiyonluğu ve Avrupa’nın en büyüğü olmak üzerine’ yapıyorum.
Onun için de ilk şart; seneye çok bir kadro kurup, eksik yerleri doldurmak. Cuma ve Pazar günü oynadığı 2 rakibinin guard rotasyonuna bakıyoruz, şampiyon olan Madrid’de iki Sergio ‘Llull ve Rodriguez’ ile CSKA Moskova’da Teodosic-Aaron Jackson-De Colo… Bu 5 ismin 5’i de FB Ülker’de çok net ilk 5 çıkacak kalitede point guard’lar. Uzun rotasyonlarına göz atıyoruz aynı şekilde. Forvetlere bakıyoruz. Hepsi çok yönlü oyuncular. Fenerbahçe kadrosunda da bu ayarda oyuncular var ama 12 kişilik bütün olarak baktığımızda, maalesef ‘yarısına yakını’ ne Real ne de CSKA kadrosunda rotasyona bile giremeyecek isimler.
Tek tek kadrodaki isimlerden başlayalım; NIKOS ZISIS tecrübeli, kariyerli ve takım disipliline bağlı, her koçun seveceği tarzda bir oyun kurucu ama F4 şampiyonluğu hedefleyen bir takımın ‘esas oğlanı’ olacak kalitede değil diye düşünüyorum. Kısaca Zisis kadroda kalmalı ama 1 numaraya, çok iyi bir nokta vuruşu transfer şart! RICKY HICKMAN desek, dış alan savunması çok iyi, delici özelliği de var ama ‘1 gibi 1 tanımına uymadığı’ hepimizin malumu…Ayrıca geçirdiği 2 çok ağır sakatlık ve parkelere ne zaman, ne şekilde döneceği de başka bir soru işareti. KENAN SIPAHİ için de daha yolun başı ve tepe seviyedeki takımların direksiyonun başına geçecek 1 numaralı opsiyonu olması ‘en azından şu an için’ çok erken.
Gelelim, 2-3 rotasyonuna; GOUDELOCK ofansif yönden Avrupa’nın belki en iyisi ama attığı kadar, tuttuğu oyuncu da sayı buluyor, yani savunma zaafı çok önemli. Hem bireysel performans açısından hem de takım savunmasını erozyona uğratmasıyla…Tam anlamıyla iki ucu kesin bıçak! Takımın 1 numaralı skor posiyonuna gitsin demek nankörlük olur belki ama Bogdan 2 numaraya kaydırılır ve çok çok iyi bir 3 numara alınır, ya da Gou yerine hücum gücü yüksek ve savunması çok kuvvetli bir isim gelirse, radikal bir karar da olsa, ‘kimse kızıp darılmasın’, mantıksız bir hamle olmayacağı kanaatindeyim.
Bu kadronun dış rotasyonundaki en ‘All Around’ oyuncusu olan BOGDAN BOGDANOVIC ise; F4’de belki ilk kez katılması, belki de gençliğinin verdiği stres ile beklenen performansın altında kaldı ama çok önemli bir isim ve seneye çok daha iyi olacaktır. Bu kadro içindeki en güvendiğim isimlerin başında geliyor.
NEMANJA BJELICA’ya gelirsek; umarım sözleşmesindeki 1.1 Milyon Euro buy-out’u ödeyip NBA’in yolunu tutmaz çünkü bu sezonun MVP’si, Avrupa’daki en önemli iki-üc 4 numaradan biri durumunda…Oyun kurucu zekasına ve keskin şutör guard bileğine sahip, ribaundlarda başarılı, çok yönlü oyuncu en azından NBA öncesi 1 sene daha bu formayı giyer, giymeli diye düşünüyorum.
Uçan Helikopter JAN VESELY ile devam edilecektir, yoruma bile açık olmayacak şekilde edilmelidir de ama LUKA ZORIC için maalesef aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Bu takıma seneye onun yerine mutlaka ama mutlaka, boyalı alanı karartacak, ribaund alan, sırtı dönük oynayabilen çok çok iyi bir 5 numara alınmalı!
Sonuçta unutulmasın ki, Türk Takımları için yabancı sınırı var ve istediğin kadar maddi kaynağın olsun, diğer başa süreşen kulüpler gibi uçanı kaçanı alma lüksümüz yok, TBL’de 12 kişilik rotasyonun yarısı yerli olmak zorunda. Yerli oyuncular ise maalesef kanayan yara! Mesela iki Euroleague finalisti takım örneğinden gidersek; yabancı oyuncular takıma kalite katıyor doğru ama ‘bir takımı takım yapan en önemli unsurların başında yerli isimler gelir. Real ve Oly’deki yerlilerin takıma katkılarına bakalım, bir de bizim kadrodakilere…
SEMİH ERDEN ve OĞUZ SAVAŞ, farklı farklı birçok zaafı olan ve Avrupa’nın kalbursütü 5-6 pivotu arasına giremeyecek isimler ama en negatif bakışla bile! yerlerine koyacak yerli uzun olmamasından dolayı kadroda muhakkak kalmalılar. MELİH ve EMİR’in de kalacağını düşünüyorum. Melih hem gençliği, hem sorunsuz kişiliği ve takıma uyumu ile 12 kişilik kadroda adının olması şart yerlilerden biri. Emir için ise ondan en az 1 vites önde devşirme oyuncu alınmadığı sürece, gitsin demek de ne derece doğru olur tartışılır.
SERHAT ÇETİN’in de bu ülkenin ilk 5 için olmasa da, rotasyon anlamında önemli yerli portföyü taşlarından biri olduğunu düşünüyorum. Seneye de yine Avrupa’da 25 civarı, lig ve kupada da 40’a yakın yani toplamda 65 maçlık bir uzun maratonda sakatlık, cezalar, oyuncu dinlendirme gibi faktörleri göz önüne katarsak, 15 kişilik geniş kadro içinde bulunmasının hiçbir zararı olmayacağı kanaatindeyim. BERK UĞURLU ve ÖMER FARUK YURTSEVEN için düşüncem ise; seneye daha da genişleyecek kaliteli rotasyonla süre bulmaları iyice zorlaşacak, yani en az 25-30 dakika süre alabilecekleri bir takıma kiralık verilip, pişmeleri gerektiği yönünde…
Tabii ki bir İspanya ya da Yunanistan’da olan basketbol geleneği ve geniş yerli oyuncu portföyü bizde yok, olan en iyi isimler de NBA’de oynuyor ama bir şekilde winner yerli oyuncu takviyesi gerekiyor. Bu kim olur, işte orası muamma! Türkiye’ye döneceği söylenen HİDAYET TÜRKOĞLU artık ilerleyen yaşı, gitmeyen ayakları ve maddi, manevi her başarıya doymuş demotive yapısıyla takım kimyasını bozabilir mi, o konuda benim de şüphelerim var.
Ömer Aşık, Enes Kanter ve Ersan İlasyova, hatta Gürcü vatandaşı olsa da, 15 yaşında basketbola Ülker formasıyla start veren, yerli statüsündeki Zaza Pachulia’nın gelme olasılıklarının ne kadar az olduğu hepimizin malumu… Kısaca bence de Hedo bir kumar ama yerli ve lider oyuncu olması, tecrübesi, kalitesi, Fenerbahçeliliği ve ZOC’un ondan maksimum verim alabileceğinden yola çıkarsak, alınabilecek bir risk diye düşünüyorum. NBA’de bugünkü haliyle first class oyunculara nazaran 1-2 boy küçük gözükebilir ama Avrupa’da ölüsü bile iş yapacaktır. Yeter ki; isteği, konsantrasyonu ve takım kimyasına ten uyumunda problem olmasın!
Fazla uzatmadan; karar mercii ben olsam, bu kadroya 1 ve 5 numaralara muhakkak takviye yaparım. Hatta mümkünse 2-3 oynayabilecek, savunması sert, dış şut yüzdesi yüksek bir oyuncu daha…
Bu seneki kadrolara baktığımızda; kimse kızıp darılmasın, bence Real-CSKA Moskova ve F4 vizesi almayan Barcelona ‘kağıt üstünde’ bizden iyi takımlardı. Bu yapılacak 3 nokta vuruşu takviye, bu takımı da Avrupa’nın en iyileri seviyesine çıkartacak hatta ten uyumu sağlanırsa en iyisi yapacaktır..
Zaten elimizde yeterli derecede un ve şeker olduktan sonra, helvanın kralını yapacak isim bench’te oturuyor ve inşallah uzun seneler daha da oturacak.
Hepimizin içinde, çok zor olduğunu bilsek de acaba mı düşüncesi ve Madrid’de kupayı alabilir miyiz hayali vardı. Olmadı, sağlık olsun…
Bu yürüyüş daha bu sene başladı ve geçen yazımdaki gibi peri masalı bitmedi. Daha çok alacak kupa ve yazacak hikayeleri var bu organizasyonun… Yeter ki çok iyi oturmuş çarkı bozmayıp, üstüne tuğlaları 1’er 1’er koyarak, sabırla inşaata devam etsinler!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : burak.belgen@abcspor.com
twitter : @BurakBelgen72