Bu maç özelinde şunları söyleyebiliriz:
* Galatasaray’ın olmazsa olmazı Melo-Selçuk-Sneijder üçgenidir. Bu kadronun yapıtası budur. Sneijder bu ikilinin önünde ve merkezde, santrafor arkası oynar. Bu mevkide yaptıklarını gördükçe, O’nu ısrarla burada görevlendirmeyen ve ‘önlibero/4’lünün solaçığı’ olarak oynatan Prandelli ve Terim’in taktisyenliklerinin neden sorgulandığını anlayabiliyoruz.
* Olcan Adın solbekte ofansif manada Telles’ten aşağı değil ve de gole daha yakın, defansif olarak ise daha sert ve tecrübeli. Telles’in işi yabancı sınırından ötürü de zorlaştı çünkü kanatlı sistemde Hamzaoğlu Bruma’yı tercih edecektir.
* Tarık, defansif yetileri 0 (yazı ile SIFIR) olan bir bek olarak milli takıma dahi seçilebilmesinden ötürü ciddi bir hayranlık uyandırıyor! Dahası yerden kalkmayı denediği zamanlarda da! ofansif herhangi bir katkı sağlayamıyor.
* Bruma inanılmaz istekli ancak arkasındaki bekten hiç destek alamadığından ve Galatasaray hücumları genelde Sneijder-Olcan/Telles eksenli solkanattan şekillendiğinden oyunun içine giremiyor. Bu sebepten sıkça görev bölgesini terkettiğine şahit oluyoruz.
* Ve Sneijder… farklıydı, etkileyiciydi, top class idi! Attığı tipik 2 Wesley golüyle, asistleriyle ve de hırsıyla yine gözlerin pasını sildi. Acaba Avrupa’nın en büyük takımlarında oynamış, Champions League kupasını kaldırmış Hollanda Milli Takımı’nın 10 numarası hem de 28 yaşında bir daha ülkemize gelir mi? Buna “vizyon” diyorlar…
Gecenin sonunda Galatasaraylıların yüzünde Sneijder’e sahip olmanın verdiği tatlı bir tebessüm, akıllarında ise bu yeni kanatlı 4-2-3-1 formasyonu sürecek mi sorusu yeralıyordu.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
porta@portaporta700