Lig yarışında son düzlüğe girerken kısa zaman öncesine kadar ikincilik yarışı vereceği düşünülen Beşiktaş ve Galatasaray’ın bir anda kendilerini şampiyonluk iddiası içinde bulmaları lige bambaşka bir heyecan ve tat kattı. 3-3’lük Fenerbahçe maçından beri Siyah-Beyazlı camiada kaybolmuş olan şampiyonluk ümidi bu hafta itibariyle yeniden ortaya çıkmıştı, bu da maç öncesinde hem semtte hem de maç saatine doğru girdiğimiz stadyumda fazlasıyla hissediliyordu.
Ligin ilk yarısındaki maç öncesinde başkanının Galatasaray başkanını arayıp icazet almasıyla hatırladığımız Ankaragücü kulübü, düşme tehlikesinden belli ölçüde uzak olmasına karşın sanki can derdindeymiş gibi bir mücadele sergiledi. Ayağa pas oyununu sezon boyunca bu kadar iyi uygulayabilselerdi eminim şu an UEFA yarışı içinde olurlardı, ama böyle ölümüne performansları genellikle Beşiktaş karşısında göstermesine alışkınız zaten Ankaragücü’nün! Kardeş takımları Bursaspor ile en büyük ortak noktaları da bu zaten. Maç sonrası Ankaragücü’nün teknik direktörünün de farklı mağlubiyeti bir kenara bırakıp dakikalarca Burak’ın sarı kart görmesi gerektiğini, görse haftaya cezalı olacağını vurgulaması çok manidardı! Adama sorarlar, bundan sana ne? Hani kırmızı kart beklesen eyvallah, lakin sadece önümüzdeki haftaki rakibimiz Galatasaray’ı ilgilendiren bir konuyu siz neden bu kadar irdeliyorsunuz ki? Yoksa bu konuda da Mustafa Cengiz’den bir icazet mi geldi? Gerçekten 1993’ten beri süregelen çok garip bir ilişki var bu iki camia arasında!
Beşiktaş’ın yapması gereken şu ortamda elbette sadece kendi oyununu oynamak, rakibine kazanma ümidini bile vermemekti. Ancak bu derece domine eden bir oyun göremedik evsahibi takımdan. Lig yarışlarında zaten son çeyreğe girildiğinde artık iyi futbol gitgide önemini kaybeder, daha çok isteyen ve daha iyi konsantre olan, bir de taraftarıyla daha iyi bütünleşip zafere ulaşacağına en çok inanan takım kimse, ipi göğüsleyen o olur. Şu an itibariyle şampiyonluk iddiası olan takımların hiçbiri çok çok iyi bir futbol oynuyorum iddiasında bulunacak durumda değiller. Beşiktaş açısından bakarsak, yıllar sonra başarılan Başakşehir galibiyetinden sonra camianın inancının arttığını ve sonraki haftalarda Başakşehir’in bir daha belini doğrultamamasıyla puan farkının azalmasının umutları arttırdığını görebiliyoruz.
Tabii şu anda şampiyonluğu telaffuz etmek için erken. Haftaya oynanacak derbi bu konuda belirleyici olacak. Geçen sezon da ligin ikinci yarısında müthiş bir grafik çizen Beşiktaş şampiyonluk fırsatının ayağına kadar geldiği Galatasaray deplasmanında son darbeyi vuramayınca şansını yitirmişti. O gün ileri uçta vurucu bir gücü olmamasının acısını çekmişti Kartal, bugün ise o noktada eksiği yok. Transferi ciddi tartışmalara yol açan Burak Yılmaz kariyerinin en etkileyici performansını gösteriyor, son 6 hafta her maçta gol atarak -üstelik maç kazandıran kritik ve etkileyici goller- Beşiktaş’ı buralara kadar getiren oyuncuların başında geldiğini söyleyebiliriz. Tabii ki derbide de Kartal’ın en büyük kozu Burak olacak. Bugün kendisine bir sarı kart uydurulması için tüm G.saray’lıların dualar ettiği aşikardı, bunun için Ankaragücü’lü futbolcular da -haklarını yemeyelim- az gayret vermedi! Tartışmalara yol açan pozisyonda Burak’ın sırtı dönükken arkadan gelip hızla ona çarpan ve burnunu çarptığı için dakikalarca yerden kalkmayan oyuncu da bunun örneğiydi. Bir faul varsa Beşiktaş lehine verilmesi gereken bu pozisyonla birilerinin ağzına yeterli malzeme verilmiş oldu. Çok net söylüyorum ki dirsekle falan uzaktan yakından ilgisi olmayan bir pozisyondu, neyse ki hakem bunu yemedi.
İki takıma da verilen penaltılar ise doğruydu diye düşünüyorum. Ankaragücü’nün kaçırdığı, daha doğrusu maçın Burak’la birlikte diğer yıldızı Karius’un kurtardığı penaltı da tartışmalara yol açtı. Bu penaltı tekrarı esasen doğru karardı, dönen topa vurulmasına engel olan Vida ceza sahasına erken girmişti. Lakin diğer penaltılarda bu kuralın uygulanmasına hiç hassasiyet gösterilmediği iyi bildiğimiz için, VAR hakemi Cüneyt Çakır’ın bu konuda atılganlığını garipsedik. Lafı gelmişken, en başarılı hakem olarak kabul edilen Çakır’ın VAR’da görev aldığı maçlarda her pozisyona müdahale edip düzelttirme gayreti ve özellikle çok tecrübeli olmayan hakemlerin bundan etkilenmesi dikkatlerimizden kaçmıyor. Bunun zaman ilerledikçe ciddi bir zafiyet doğuracağını düşünüyorum.
Bugün futboldan çok fazla bahsedemedik, çünkü Beşiktaş sadece skor olarak şahaneydi, oyunuyla değil. Karius, Vida, Gökhan, Atiba, Ljajic ve Burak her zamanki standartlarındaydı, ancak Mirin, Caner, Dorukhan ve Güven için vasatın altında kaldıklarını söylemek durumundayım. Lens ise yine takımın en kötüsüydü, bu halini sürdürürse korktuğumuz başımıza gelecek ve Quaresma’nın dönüp takımın oyununuu sabote ettiği günlere döneceğiz! Umarım Şenol hoca kalan haftalarda yine evladına sarılmaz!
Bugün hocanın yine kendisinden başka kimsenin akıl erdiremediği bir diğer tercihi ise farkın 2’ye çıkmasından sonra Burak’ı oyundan çıkartmamasıydı. Hadi maçı garanti görmedi diyelim, Burak’ın penaltısıyla gelen 3. golden sonra bile çıkartmaması, sonrasında Burak’ın ciddi bir sakatlık tehlikesini atlattığı pozisyonun yaşanması tribünde bizleri hayret ettirdi. Elindeki en büyük kozu, zaten kopmuş olan bir maçta 88. dakikaya kadar riske etmek akla mantığa uymayan bir davranıştı, neyse ki şansı yaver gitti.
Beşiktaşımız üst üste 6. galibiyetini alırken tribünler “Şampiyon” sesleriyle inliyordu maç sonunda. Artık dananın kuyruğunun kopacağı hafta geldi çattı. Geçen sezonki hesabı kapatmak elimizde, git rakibini evinde devir ve uçuruma yuvarla. Sonrasında tüm İstanbul boğazını Siyah-Beyaz’a çevirmesi bizden!.. Beşiktaş umuttur, umut dimdik ayakta!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu