https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

SOCRATES VE RAI KARDEŞLER

Okunması Gerekenler

Socrates ve Rai Kardeşler

Kardeş futbolcularda bir kural vardır, ister istemez, bir kardeşin kariyeri diğerini az da olsa geride bırakır. Michael Laudrup, Brian’ın; Karl Heinz Rummenigge, Michael’in, Yaya Toure, Kolo’nun az da olsa önündedir. Haliyle de o kardeşlerin adı anıldığında akla ilk olarak, az da olsa önde olan kardeşin adı gelir.

Socrates ve Rai de Oliveira kardeşlerde ise durum farklıdır. Hem kulüp hem de milli takım kariyerlerinde Rai’nin müzesi kupalarla doluyken, Socrates’ten geriye hemen hemen hiç kupa kalmamıştır. Küçük kardeş, Rai, kıtalararası şampiyonluktan tutun dünya kupasına kadar her seviyeden madalyayı boynuna asmışken, Socrates madalya yönünden küçük kardeşinin çok gerisindedir.
Ama akıllarda yer eden O’dur.

Bunun pek çok sebebi var elbette. Socrates futbol yaşamının dışında da aktif politik yaşamı ve demokrasi aşığı duruşuyla, askeri rejimlerden bıkmış olan Brezilya halkının gözünde efsaneleşmistir. Tıp fakültesi mezunu olduğu halde kısa bir süre dışında tıp pratiği yapmamış olmasına rağmen Dr. Socrates olarak hatırlanırken, uzun saçları, sakalları ve saç bandı ile sahada ‘cool’ olmanın simgesi, uzun boyu ve düzgün fiziğiyle dönemin genç kızlarının ilahıdır.

** Benzeyen futbol stilleri…

Aralarındaki 11 yaş fark yüzünden olsa gerek, iki kardeşin kariyerleri 1988-89 sezonu dışında hiç kesişmedi. O sezon kariyerinin son günlerini Santos’ta geçirmekte olan Socrates ile kariyerinin ikinci sezonunu Sao Paulo ile geçirmekte olan Rai, Paulista liginin ilk grubunda karşı karşıya oynadılar.

1970’den beri Dünya Kupası açlığı çeken Brezilya’da bu açlığı giderecek takımın 1978 Dünya Kupası’ndaki hüsrandan sonra yeniden şekillendirilen 1979-86 dönemi takım olacağı düşünülse de, bu başarıyı Rai’nin liderlik ettiği 1992-1998 jenerasyonu elde edebilecekti.
Dünyanın en güzel futbolunu oynayan 80’lerin Brezilya’sında süperstar Zico olsa da takımın beyni kesinlikle Socrates’ti. Ataklar orta sahada onda kesişir ve onun ayaklarından kanatlara aktarılırdı. Bazen ensesinde de gözü olduğunu düşündürecek topuk pasları, bazen de bir anda bacaklarını acçıp topu arkasından gelen oyuncuya bırakması ve göze hoş gelen dikine oyunuyla Socrates herhangi bir kupa kazanamamış olsa da unutulmazlar arasına adını yazdırmıştı.

1986 Dünya Kupası’nda Polonya kalesine gönderdiği “gerilmeden” yaptigi penaltı vuruşu ve havaya kaldırdığı yumruğu akıllara kazınsa da çeyrek finalde Fransa karşısında aynı vuruşu, aynı köşeye yapmayı tercih etmesi, Fransa kalecisi Joel Bats’in ellerinde eriyen bir başka dünya kupası hayaline dönüşüyordu.

Rai ise takımın lideri olarak geldiği 1994 Dünya Kupası’nın ilk maçında Rusya’ya bir gol atmasına rağmen, gruptaki diğer maçlarda zayıf bir performans sergileyince Carlos Alberto Parreira’nın yedek tercihi haline dönüşüyor, çeyrek ve yarı final maçlarında sonradan oyuna girse de final maçında oynayamamanın burukluğunu içinden hic bir zaman atamıyordu. Kaptan olarak başladığı turnuvanın sonunda kupayı kaldırmayı hayal ederken, final maçında oyuna bile girememiş olması onu yaralamıştı. Turnuva sonunda gelen Dünya Kupası tacı yarasını hafifletti mi bilinmez ama daha sonraları o dönem sorulduğunda, Parreira’nin haklı olduğunu ve gerçekten kötü bir dönem geçirmekte olduğunu kabullenecekti.
Zagallo tarafından 1998 kadrosuna alınmadığında ise kendisiyle beraber milyonlarca Brezilya taraftarı da şaşkınlığını gizleyemiyordu. Ancak tarih mezunu ve bir felsefe meraklısı olan Rai, kariyerinin zirvesinde bulunduğu o dönemde bile bu durumu olgunlukla karşılamıştı.

** Kulup Kariyerleri’nde de Durum Farklı Değil…

Socrates profesyonel hayatına Botafogo’da başlayıp gerçek efsaneleşme sürecini Corinthians’da tamamlarken, kardeşi Rai kendisinden tam 10 yıl sonra ilk kez Botafogo forması ile sahaya çıkıyor ama yönünü abisinin bir efsane kabul edildiği Corinthians’a değil, ezeli rakip, Sao Paolo’ya çeviriyordu.

Önceleri basketbol ile ilgilenen Rai 14 yaşında başladığı futbolda çok yetenekli olsa da kariyerinin en başında futbola konsantre gözükmüyordu. Bu durum 18 yaşında ilk kızının doğumundan sonra değişti ve Rai de kariyerinde yükselmeye başladı.

Corinthians Socrates ile sadece 3 kez eyalet sampiyonu olurken, Rai Sao Paolo ile Brezilya şampiyonlugu başta olmak üzere Libertadores ve kıtalararası şampiyonluk da dahil alınabilecek her kupayı alıyordu.

Bununla da yetinmeyen Rai, doğru planlanmış bir kariyer hamlesiyle Fransa’ya yelken açıyor ve PSG’nin zirveye yükseliş hikayesinin ilk kahramanlarından biri haline dönüşüyor, Paris’te geçirdigi 5 sezonda, kupa kolleksiyonuna Fransa Kupa ve şampiyonluğunun yanı sıra Kupa Galipleri Kupası’nı da ekliyordu. Kupa Galipleri Kupası’na giden yolda Galatasaray’ı elerken oynadığı futbol bizim hafızalarımızda yer etse de kendisi ikinci maçın sonunda sahada çıkan kargaşa dışında bu maçları pek hatırlamadığını itiraf ediyordu.
Socrates’in ilk ve son Avrupa denemesi ise Brezilya yönetimine cektiği bir rest sonucu gerçekleşiyordu. 1984’te destek verdiği Diretas Ja (Özgür seçim, şimdi) hareketinin bir gösterisinde yaptığı konuşmada, iki milyon kişi önünde, restini çekiyordu : “Eğer başkanlık seçimlerinde gerekli düzenleme yapılmazsa, ben de gidip İtalya’da oynayacağım”. Tahmin edebileceğiniz üzere, hükümet resti görüyor, Socrates de rotasını Fiorentina’ya doğru çeviriyordu.

İtalya’da, ülkesinden uzakta, mutsuz geçirdiği tek bir sezonda attığı 6 gol dışında kayda değer bir başarı elde edemese de, vefat ettiğinde Fiorentina-Roma maçına iki takım da siyah pazubandı ile çıkıyor ve bir dakikalık saygı duruşu yapılıyordu.
Rai ise 1997-98 sezonu sonunda PSG ile sözleşme yenilememe kararı almış ve o yıllarda geçerli olan bir kanun boşluğunu kullanarak Paulista Ligi’nin final maçında ağabeyinin Corinthians’ına karşı tek maçlığına da olsa forma giyip müzesine bir kupa daha eklemişti.

** Futbol sonrası hayatları politika ve aktivite ile geçti…

İtalya’dan ülkesinden uzakta olmaktan duyduğu mutsuzluk sebebiyle bir sezon sonra geri dönen Socrates oyunculuğu sırasında da pek ara vermediği aktivistliğe devam etti. Corinthians ile oynarken başlattığı Democracia Corinthiana hareketi ile ülkeyi yöneten askeri rejime kafa tutan Socrates ve arkadaşlarını askeri rejimin pençelerinden kurtaran tek şey, tanınmış futbolcular olmalarıydı. Ve buna sarıldılar, her maça üzerinde Demokrasi yazan t-shirtlerle çıkıp her fırsatta “Brezilya demokratikleşmelidir” diye haykırdılar.
Üç üniversite bitirmiş, tarih ve felsefe aşığı bir babanın 6 erkek çocuğunun en küçüğü olan Rai’nin çocukluk hayatı ağabeylerinin zulmü altında geçse de, aslında eğitimli ve görece varlıklı bir aileye mensuptular. Babalarının ilk üç oğluna verdiği Socrates, Sostenes ve Sofokles isimlerinin son üç oğlunda konvansiyonel isimlere dönüşmesi, babalarının tarih ve felsefe merakının zamanla azaldığını gösterir mi bilinmez ama Raimundo, Raimar ve Rai de ağabeyleri gibi üniversite egitimi aldılar.

Erken evlenip 3 kız çocuk ve bir de kız torun sahibi olan Rai, erkekler arasında gecen çocukluğuna nispet yaparcasına şimdi de kadınlar arasında bir yaşam sürüyor. Tahsil hayatına neredeyse hiç ara vermeyen Rai 2006-2007 yıllarında Londra’da aldığı ekonomi ve spor yönetimi eğitimlerini de altın bilezikleri arasına ekliyordu.

Rai de, ağabeyi gibi, futboldan sonra politika ve sosyal aktivitelerden uzak durmadı. Milan efsanesi Leonardo ile başlattıkları Gol de Letra (Alfabe Golü) hareketi ile Sao Paolo ve Rio De Jenerio banliyölerinde yetişmiş ve okuma imkani bulunmayan binlerce çocuğa el uzattılar.

Ayrıca 35 ünlü sporcu ile beraber başlattıkları Athletes for Citizenship hareketi ile yine binlerce genci ilk mesleklerini edinmeleri için hazırladılar.

Pek çok gazete ve dergide spor ve politika üzerine yazılar yazan ve entellektüel yönünün yanı sıra ağır bir alkol ve sigara tiryakisi de olan Socrates’in sağlığı ise gitgide bozuluyor, 57 yıllık renkli hayatı, tam da vasiyet ettiği gibi, Corinthians’in şampiyon olduğu bir Pazar günü, 4 Aralık 2011’de sona eriyordu.

Tıp fakültesini aktif olarak futbol oynarken bitiren Dr. Socrates’i, 1982 Dünya Kupası’ndaki rakibi Paolo Rossi “onunla birlikte tarihimizin bir parçası da koptu ve gitti” sözleriyle anacak ve “o” takımı canlı izleme şansı bulmuş tüm futbolseverlerin duygularına tercüman olacaktı.

mail: tayfun.gerdan@abcspor.com

twitter: @tgerdan

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

LA QUINTA DEL BUITRE, AKBABA BEŞLİSİ

80'lerde İspanyol futboluna damgasını vuran, zamanın ünlü Real Madrid efsanesi Emilio Butragueno'nun başını çektiği, Manolo Sanchis, Martin Vazquez, Michel...

Benzer Konular