Öncelikle olarak sizinle sohbetimize başlamak isterim. Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nezdinde bizlere kendinizden bahseder misiniz?
Yönetim bilimleri doktoru ve bilimleri uzmanıyım. Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Anabilim dalı ve Egzersiz ve Spor Psikolojisi Derneğinin Kurucu başkanıyım aynı zamanda. Birçok uluslararası sempozyum ve kongrelerde bilimsel çalışmalarda bulundum, oturum başkanlığı yaptım ve birçok bilimsel dergide çalışmalar yayınladım.
2000- 2004 yılları arasında TRT 2’de yapımcılığını sevili Neşe Bilginer’in üstlendiği, yönetmenliği Feridun Keşir’in yaptığı ülkemiz alanında önderlik yapan kişilerin başarı öykülerini model alan ‘Başarı Basamakları’ adlı programı, Ayşe İter Tümer ile birlikte dört yıl boyunca hem yapımcılığını hem de sunuculuğunu yaptım. Ayrıca Radyospor’da iki yıl boyunca da Turgay Biçer’le Futbol ve İnsan programını hayat geçirdim.
Turgay Biçer olarak Türkiye’de Spor Psikolojisi ve mentorluk alanında uzun yıllardır çalışıyorum. UEFA Kupasını kazanan Galatasaray, Dünya ve Konfederasyon 3. olan A Milli Futbol, Dünya şampiyonu olan Yelken Milli, 2004 Atina Olimpiyatlarında madalya alan Olimpik Sporcularının; Fenerbahçe Futbol, Efes Pilsen, Ülker Spor Basketbol, Vakıfbank Voleybol, Voleybol Kadın Milli Takım, Yüzme Milli Takımı ve Enka Tenis Kulübünün yanı sıra farklı dallarda birçok spor kulübü ve sporcunun mentorluğunu yaptım ve yapmaya da devam etmekteyim. Aynı zamanda ulusal ve uluslararası alanda liderlik, takım olma ve motivasyon alanlarında eğitimler veriyorum. Üst düzey lider ve yöneticilerin danışmanlığını ve koçluğunu yapmaktayım. Futbol Vakfı Mütevelli Heyeti üyesiyim. Basketbol Federasyonunda Eğitim, Golf Federasyonunda Sağlık, Yüzme, Kano, Karate Federasyonlarında Kurul üyeliği yaptım yapmaya da devem ediyorum. Ayrıca Avrupa ve Uluslararası Spor Psikologları, TMOK, Spor Bilimleri Derneği, ANLP, ISCHPER gibi yurt içi ve yurt dışındaki birçok meslek kuruluşlarının da üyesiyim.
Bugüne kadar toplamda 10 kitap yazdım ve 12 kitabının da editörlüğünü yaptım.
Ülkeye bu alanda yapmış olduğunuz hizmetleriniz ortada. Hangi alan sizin için daha ilham verici?
Uzun yıllar bu mesleğe emek veren birisiyim. Bizden önce büyük isimler vardı bu alanda teorik olarak çalışan ama ben uygulamacı olarak öne çıktım ve tanındım. Benim uygulamalarım fark getirdikten sonra beni bu alanın öncüsü olarak kabul ettiler. 22 senedir bu mesleği yapıyorum ve çok seviyorum.
Türkiye’de spor psikolojisi yoktu denebilir, bu alanda bir spor bilimci olarak ben biraz uygulamalarla tanınır hale getirdim; direnç olmasın diye psikolog yerine “mentor” dedim. ve böyle kabul gördü ve halkımızda “mentor” lazım bizim takımlara diyerek mentorluğu kabul ettiler.
Bu alanda uygulamalı olarak baktığımızda sizin getirdiğiniz yenilikler neydi?
Spornpsikolojisinin temel ilklerini hayata geçirdim. Bunun yanı sıra NPL yani nöro dilbilimsel progralama tekniğini ile de zenginleştirdim ve başarılar kendiliğinden gelmeye başladı; eski bir antrenör ve sporcu olmamım da buna büyük etkisi var.
NLP;yi Türkiye’de 1989’dan beride tanıştırdım; Önce üniversitede derslerde uyguladık ve çok başarılı oldu. Televizyona aktardık ve Başarı Basamakları adlı program TRT de 169 hafta yayınlandı; bu bir rekordur kendi alanında; Yazdığım NLP Kişisel Liderlik kitabı NLP kitapları arasında en çok satanlar listesinde oldu haftalarca ve hala devam ediyor. Ben bunu sadece sporculara değil, iş, eğitim, spor dünyasına aktardım ve orada da fark yarattı.
Turgay Biçer ’in spor psikolojisinde en büyük misyonu nedir?
Benim en büyük görevim ‘insanların rüyalarını gerçekleştirmelerine katkı yaratmak ve mutlu olmalarını sağlamak; sevgili Kaan. İnsanlar mutlu oldukça dünya daha yaşanılır yer olacaktır. Sonra da spor psikolojisini Türkiye’nin gündemine somak ve bu alanda kurumlaşmasını sağlamak; zira şu an da egzersiz ve spor psikolojisi derneğini ( ESPDER) kurduk ve kurucu başkanı olarak 3. dönemdir başkanlığını yapıyorum.Bizimdernek hem Uluslararası hem de Avrupa Psikologları derneğinin bir üyesidir.
Sizi bu mesleğe çeken, bu mesleği yapmaya iten neden veya nedenler neydi?
Ben eski sporcuyum, eski basketbolcuyum. Uzun yıllar ligde oynadım daha sonra antrenörlük yaptım. Beninde zamanında en büyük eksikliğim psikolojiydi. Özgüven, odaklanma, kendini ifade etme, baskı altında soğukkanlılık vs vs. Bizde bu konularda sporcuyken eksiktik çünkü spor psikoloğu ya da mentorumuz yoktu. Üniversitede hocam olan Turgay Renklikurt hocamdan çok etkilendim ve ikinci Turgay olacağım demiştim Turgay hocama…
Psikoloji ve felsefeye çok ilgili duyardım. Yurt dışına doktoraya gittim İngiltere’ye. Spor Bilimleri üzerine gittim ve ‘ spor psikolojisi’ üzerine odaklandım. Kendi imkânlarımla Amerika’ya gittim orada Brooklyn Kolejinde antrenmanlar izledim, antrenmanlara katıldım ve Türkiye’ye geldikten sonrada ümit milli takım serüvenim başladı
Bu mesleği tercih ettikten sonra ilk en önemli konuşmanızı hangi şartlarda ve ortamda yaptınız?
Futbol Federasyonunda uzun yıllar antrenörlük eğitimi verdim. Rıza Çalımbay ve Cem Pamiroğlu benim kurstan talebelerimdi Beni 20 dakikalık konuşmaya çağırdılar Riva’ya bir maç öncesinde, ben o konuşmadan 1.5 saat sonra çıktım, Sevgili Rıza Çalımbay ve Cem Pamiroğlu beni merak etmişler (Gülerek) Bu konuşmama ümit milli takım oyuncuları çok ilgili göstermişlerdi ve konuşmam çok beğenilmişti benim için en önemli anlarımdan biriydi.
Hatta bu süreçte sevgili Kaan, oyuncular antrenörlerinden izin alıp benim için Turgay hoca bizi soyunma odasında motive etsin demişlerdi. O dönemde bende yeni bir şeyler yapıyorum o zamanlar benim için uygulama daha yeniydi. Spor psikolojisini ben o oyuncular üzerinde uyguladım ve birlikte çok güzel işlere imza attık.
Spor Psikolojisiyle – Normal Psikoloji arasındaki farklar neler? İkisi birbirlerine çok karıştırılan kavramlar neler söylemek istersiniz?
Senin de söylemiş olduğun gibi karıştırılan iki kavram. Spor psikolojisi melez bir alandır, performans üzerine odaklanır. Yani patolojiyle, terapiyle uğraşmaz. Normal sporcuyu daha mükemmele götürmek için uğraşır, mühendis gibi çalışır.
Galatasaray’da da çalıştınız… Sayın Fatih Terim hocamızla tanışma hikâyeniz nasıldı?
Federasyonda çalışırken antrenörlük kurslarında spor psikolojisi, iletişim ve liderlik dersleri veriyordum. O dönemden tanışıyorduk hocayla. Çok saygı duyduğum insanlardan birisidir. Euro 96’da hocamızla birlikte değildim. Şampiyona sonrası Fatih hoca Galatasaray’ın başına geldi ve projeler ses getirmeye başlayınca Fatih hoca benden rica etti gel birlikte çalışalım dedi ve birlikte çalışmaya başladık; GS benim hayatımda önemli bir dönüm noktasıdır ve Fatih Hocama bu konuda minnettarım.
Neler yapıyordunuz Galatasaray’da. Bu süreçte kendinize belirlediğiniz vizyon, misyon ve metotlarınızla ulaşmaya çalıştıklarınız nelerdi?
Net bir şekilde ifade etmeliyim ki en büyük felsefem ‘Fatih hocanın felsefesini sporcuların aktarmaya çalışırken, onları karışılacakları güç ve zor mücadelelere kafa ve ruh olarak hazırlamaktı.’’
Uyguladığım metotlara oyuncular üzerinde ulaşmaya çalıştıklarım ise;
- Sporcu ne zaman gününde olur?
- Baskı altında nasıl davranmalıdır?
- Özgüven – Özsaygıyı nasıl geliştirebilir?
- Odaklanma becerisini nasıl geliştirebilir?
- Öz motivasyonunu nasıl geliştirebilir?
- Takım ruhu nasıl geliştirilir?
- Takım içi takım dışı iletişim nasıl sağlanır?
- Sporcu hayat kalitesini nasıl geliştirir? ve buna benzer şeyler.
Biz yukarıda saydığım etmenlerle ilgili antrenmanlar yapıyorduk. Dolaysıyla bir ‘psikolojik beceri geliştirme’ çalışması yapıyoruz sevgili Kaan. Sırf konuşmak veya motivasyon değil zaten gerek yok, sporcu zaten motive olmuş. Biz onun önündeki engelleri kaldırıyoruz.
Peki, sporcunuzdan bu saydığınız parametreler dışında en çok beklediğiniz olgu nedir?
Benim sporcum baskı altındaysa soğukkanlı kalmayı öğrenmek zorunda, kapasitesinin %100’nü vermeyi öğrenmek zorunda şartlar ne olursa olsun…
Oyuncularla aranız nasıldı?
Harikaydı; zaten çoğunluğu ile ümit milli takımla çalışıyordum ve birbirimizi tanıyor ve anlıyorduk. Bu arada GS da muhteşem bir ekip vardı Galatasaray’da, yabancılarla da çok iyi çalışıyorduk. Ben bir aşçı gibiydim yemeği sundum ancak içindekiler bende saklıydı. Her zaman söylerim Fatih hoca olmasaydı bu işler kolay olmazdı zira bir antrenör sizi kabul etmezse işiniz zordur. Dolayısıyla, Fatih hoca bana muhteşem bir çalışma imkânı sağladı işte Fatih hocanın en büyük farklarından biri bu.
Karpatların Maradona’sıyla sevgili Hagi ile bir anınız var onu bizlerle paylaşır mısınız?
Her zaman iyi olmuştur yabancılarla aram ve çok rahat çalıştım; bana çok saygılıydılar. Örnek. Hagi bir maçta kırmızı kart görmüştü rakibine dirsek atarak; önce şunu da belirteyim Hagi, zor adamdır ancak muhteşem bir futbol adamıdır. Ben Hagi’nin inanç sistemini model yapmaya çalıştım. Bizim sporcularını Hagi gibi düşünmeye yönlendirdim ‘zihinsel anlamda’. Hagi’nin inanç sistemi benim için çok önemliydi. Diyaloğumuza gelirsek;
Turgay Biçer: Kırmızı kart gördün takım 10 kişi kaldı; neden böyle yaptığını merak ediyorum?”
Georgi Hagi: Bana vuruyorlar, tekme atıyorlar ne yapabilirim?
Turgay Biçer: Seni başka türlü durdurabilirler mi? daha başka bir seçeneğin olabilir miydi?”
George Hagi: “Olabilir.”
Turgay Biçer: Peki neden başka davranmadın o halde?
Turgay Biçer; Seni durdurmayı amaç edinen sporcu başka ne yapabilir ki; Sana vurması bazan kaçınılmaz ama senin ona karşı başka bir davranışın mümkündür değil mi?
George Hagi: Haklısınız, Sir dedi; burada acemilik etmişim” dedi ve biz sonra daha farklı ne yapacağımız üzerine odaklandık.
O dönemden açıkçası benim en çok merak ettiğim bir konu Leeds United maçı. Bu maçın ilk rauntta İstanbul’da 2-0 kazanan bir Galatasaray vardı ancak maç öncesinde Taksimde yaşanan vahim olaydan dolayı Elleand Road’da ki maç Galatasaray için kolay geçmeyecekti. Sayın Fatih hocanın maçtan 1 hafta önce oraya gittiğini biliyorum. Peki, siz bir spor psikoloğu olarak oyuncuları o atmosfere nasıl hazırladınız?
Biz bu maça gerçekten çok özel hazırlandık. Fatih hocayla görüş alışverişlerinde bulunmuştuk. Ben özellikle bu maç için ‘zihinde canlandırma’ yaparak ses kasetlerini kullanarak orada olacakları yaşattım. Orada bizi ne bekliyordu ‘sertlik, baskı, uğultu, vs …’ Ben çalışmalarımda bunları kullandım. Biz bütün olabilecekleri bilerek oraya gittik. Bu sürecin bizim istediğimiz gibi gitmesine olanak sağlayan en önemli olgu tabii ki de Fatih hocanın ve ekibi muhteşem uyumuydu bence. Bülent Ünder bambaşka bir abidedir tam bir strateji dehasıdır. Müfit Hoca işleri idare etme konusunda başka bir uzmandır. Eser Hoca da müthiştir. Bu isimler zaten her zaman müthiş işler çıkardı. Biz bütün hedeflerimize orada ulaştık
Buradan bir takviye var mıydı?
Dr. Burhan Uslu, Kondisyoner Cemal Hoca, Turgay Vardar ( rahmetli) ve adını sayamayacağım çok kişi var.
Spor Psikolojisine geri dönmek istiyorum. Bu alan sektörel bazda kaça ayrılmakta ve şuan ki tabloda nerelerde? Bu işi yapmak isteyen isimler içinde bir referans kaynağı olacağı kanaatindeyim söyleyeceklerinizin?
Teşekkür ediyorum bu sorun için öncelikle. Spor Psikolojisinin 3 alanı vardır.
- Uygulamacılar
- Akademisyenler
- Araştırmacılar
Uygulamacılar çok az. Uzun süre bir araya gelemediler. Ben bunları bir araya getirdim en sonunda 10 kişilik bir akademisyenle ESPDER i kurduk. Marmara Üniversitesi olarak da aynı zamanda spor psikoloğu yüksek lisans programını açtık Türkiye’de ilk defa. Türkiye’de halen spor psikolojisinin önemini anlaşılmış değil. Bunun birçok çok nedeni var ama bizim de kendi hatalarımız var. Bizim sektördeki arkadaşlarımız ( bazıları) henüz yeni olduğu için yeterli olgunluğa ulaşmadılar, Yani belirli bir meslekte oturabilmek için süreye ve sürece ihtiyacınız vardır. Bir yere gittiğini zaman insanlar olgun, pişmiş ve hemen fark yaratacak birini görmek istiyorlar. Bu biraz zor; B arkadaşların hata yapmaya ihtiyaçları var, hepsi çok iyi çocuklar. bu bazan rol çatışması yaratıyor . Bir de antrenörlerin hala bizlerle çalışma konusunda sıkıntıları var. Bunu da aşmak zorundayız. Sporcular da spor psikolojisini tam anlamış veya önemsemiş değil. Sporcularda bilinç arttıkça işimiz daha kolay olacak. Ama TFF de bizim işimizi alt yapıdan başlayarak mecbur kılarak süreci hızlandırabilir.
Ön plana çıkmayı biraz daha açarsak peki siz fazla ön plana çıktığınızı hissediyor musunuz?
Antrenörlük kurslarında eğitim verdiğim için beni iyi tanıyorlar. Şuan ligde çalışan benim katkı sağladığım bir antrenör benimle çalışmak istedi ama o şansı olmamıştı. Daha sonra şans buldu bana söylediği şey şuydu ‘Hocam senin çenen çok kuvvetli, ağzın çok iyi laf yapıyor çalışalım da futbolcu sana mı inanacak bana mı inanacak demişti’’… Ben o zaman anladım biz çok fazla ön plana çıkmışız. Bizim işimiz tam tersi antrenörlere yardımcı olmak, ön plana çıkmak, kimseyi korkutmak, kimsenin görevine talip olmak değil. Bizim görevimiz ‘antrenörün işini kolaylaştırmak’
Diğer ülkelerle kıyasladığınız zaman spor psikoloji alanında biz neredeyiz?
Mesele Almanya çok büyük bir hatadan döndü ve bugünlere geldi. Almanlar, normal psikologlarla çalıştı bu çok büyük hataydı. Burada normal psikologlar antrenörlerle çok sorun yaşadı. Normal psikologlar klinik olarak çalışır yani psiko terapistlerdir, daha çok hastalık bazlı çalışıyorlar. Sporcuyu terapi etmek amaç değil eğer böyle bir sorun varsa sporcu, kliniğe gider desteği alır. Almanya bunu kendi içerisinde çok iyi törpüledi ve bugünlere geldi.
Almanya modeline baktığımızda sevgili Kaan, alt yapıda en az 3 spor psikologları var. Üst yapıda zaten var onu söylemeye bile gerek yok. Bizde alt yapıda maalesef doğru bir yapılanma yok. Biz gerçekten çok geriden geliyoruz. Belki tek tük ufku geniş bir antrenörümüz alt yapıda bu konular üzerinde çalıyor olabilir ama çoğu kişi maalesef çalışmıyor. İhtiyacı biliyor ama çalışmıyor. Federasyon bunu ne mutlu ki zorunlu hale getirdi ve uygulamaya koydu. Sırf bu futbolda zorunlu kılınmasın diğer tüm branşlarda da zorunlu kılınması içinde federasyonlarla çalışıyoruz.
Spor Psikolojisinin girmediği alanlar nelerdir? Bu da en çok merak ettiğimiz konulardan biri.
- Kişilik problemleri
- Kişilik bozuklukları
- Cinsel sorunlar
- Uyku bozuklukları
Kısacası ‘bozukluklarla ilgili hiç bir şeye girmez, spor psikolojisi.
Peki, saymış problemleri sporcularda gördüğünüzde nasıl bir süreç izliyorsunuz?
Çok güzel bir soru daha… Biz bu sorunları hissettiğimiz zaman takım doktoruyla uyumlu çalışıp sporcuyu olması gereken uzamana veya kliniğe yönlendiriyoruz. Bunu çokça yaptık çünkü bizi aşan durumlar bunlar.
Yakın gelecekte sizin ve ekibinizin altında imzası olan proje veya projeleriniz var mı?
Avrupa Psikolog Birliği ile Marmara Üniversitesinde uygulamalı spor psikoloğu açmak istiyoruz.
Marmara Üniversitesinde durum nedir, modüler çalışmalarınızın içeriği neler?
Kendi bünyemizde sayısız spor ve psikolojisi derslerimiz var. Biz bunları kendi spor bilimleri fakültemizde artık veriyoruz. Eskiden bizde de yoktu ancak artık var.
Spor alanında ilerlemeyle ilgili bazı bürokratik süreçlerden ve bazı eşiklerden geçmeniz gerekiyor. Zorlandığınız noktalar oluyor mu?
İl Spor Genel Müdürlüğü psikolog aldığında psikoloji kökenli istiyor bu olmaz. Dernek olarak konuyla ilgili gerekli yazışmaları önümüzdeki günlerde kendileriyle yapacağız. Burada bir kör nokta var bunu halletmek zorundayız. Yani biz üniversite olarak spor bilimleri fakültesinden öğrencimizi mezun ettiğimizde almayacak mısınız? Bunu düzeltmek gerekiyor.
Sizinle ilgili sormak isterim hocam. Futbol dışında özel olarak hangi sporcularla çalışmaktasınız?
Bilindiği gibi olimpiyatlar başlayacak. Ve orada boy göstererek olan sevgili Tutya Yılmaz benim öğrencim. Türkiye’de ilk defa bu yaş aralığında bir sporcu katılacak gurur verici kendisine bir kez daha yürekten ve gönülden başarılar.
A Milli Futbol Takımımızdan size gelen teklif var mı?
Şuan için yok gelirse de seve seve çalışırım, özledim. (Gülerek)
Peki, ülke futbolu için hedefiniz mutlaka vardır? Bizlerle paylaşırsanız neler söylemek istersiniz?
Benim hedefim özellikle milli takımlardan başlayarak üst yapıda ve alt yapıda dünyada ne oluyorsa buralarda da aynısını oluşturmak. Alt yapıda antrenörler fazla yıpranıyor, fazla baskı yapılıyor hem antrenörlerimizi hem de çocuklarımızı koruyacak birileri olmalı.
Ben bu konuyla ilgili değerli büyüğüm Türkiye Futbol Federasyonu Gelişim Direktörü Sayın Cezmi Turhan hocamla bir röportaj gerçekleştirdim ve inanılmaz geri dönüşler aldım. Sayın Cezmi hocamızla sizin geçmişten gelen bir dostluğunuz var. Neler söylemek istersiniz?
Öncelikle muhteşem bir insan ve olağanüstü birisidir. Senin de belirtmiş olduğun gibi benim kendisiyle uzun yıllara dayanan dostluğum var, muhteşem bilgilidir ve muhteşem bir kalbi vardır. Sayın Cezmi Turhan’ın buralarda olması çok güzel. Kendisiyle de röportaj yapmak tam isabet olmuş sevgili Kaan (Gülerek)
TEKZİP
Sohbetimizi sizin de çok üzüldüğünüz bir konuyu aydınlatmanızı isteyerek kapatmak istiyorum. Geçtiğimiz yıllarda bir siteye vermiş olduğunuz röportajda cümlelerinizin çarpıtılarak Sayın Fatih Terim hakkında farklı bir tanımlamalar yaptığınız ortaya atıldı. Ben bu haberi gördükten sonra bunun doğru olmaması için adeta diken üstündeydim. Sizi aradım ve bana konuyu çok net bir şekilde açıkladınız. Bir kez daha bütün okurlarımıza konuyu açıklar mısınız?
Sana öncelikle çok teşekkür ediyorum Kaan bu iyi niyetin için. Bu konuda benim için çok önemlidir… Kendisini yazar olarak addeden bir kendini bilmez, zamanında bende röportaj talep etti. Kendisini bize programcı, yazar vs diye tanıttı. O günkü röportajımız sadece futbol üzerine değil her şey üzerineydi. Her şeyi sordu bence cevapladım. Türk antrenörlerini sordu, Sayın Fatih Terim’i sordu Ben Fatih hocayla ilgili sadece 2009 yılının hocamız için çok zor geçtiğini ve sanki heyecanının biraz eksildiğini gördüğümü söyledim. Ertesi sabah bir baktım, atılan başlık ‘Fatih Terim’in miadı doldu’ Böyle saçmalık olabilir mi? Bu yazar müsveddesini aradım bulamadım daha sonra buldum ve bana bunu ben yapmadım editör yaptı dedi. Sonra bana ben bu kadar da başlık atarım dedi. Bu böyle kalınca bende zor durumda kaldım. Ben her zaman her platformda Fatih Terim hocama duyduğumu saygıyı ve sevgiyi belirtirim Bu köşen içinde sana ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum Kaan’cığım.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: kaan.ilhan@abcspor.com
twitter: @kaanilhan_