19. Şampiyonluğu kutlayan sarı lacivertliler daha kupa sevincini üzerlerinde yaşarlarken gelecek yılın planını şimdiden kafasında oluşturmuş buna paralel olarak da kendilerinde ilk hedef olarak 20. Şampiyonluk ve bu doğrultuda 4. Yıldızı takma hedefi koymuşlardı. Hem Ersun Yanal hem Aziz Yıldırım hem de oyuncular bu yönde beyanat vererek bu işi ne kadar istediklerini ve işi nasıl sıkı tutacaklarını her fırsatta dile getirerek bu işin söylem değil eylem olarak yapılacağını bizlere fazlasıyla belli ediyorlar.
İşte bu doğrultuda sarı lacivertlilerin pekte alışık olmadığı bir durum oluştu ve daha transfer sezonu bile açılmamışken küllenen aşk misali Diego ile görüşüldüğü KAP’a bildirildi. Esasında biz bu aşk filmini defalarca fragman şeklinde izlemiştik ama maalesef bu kısa film bugüne kadar mutlu sonla sonuçlanmamış sarı lacivert formayla Diego’yu seyretmek Fenerbahçe taraftarına nasip olmamıştı. İşte tam da burada Patron devreye girdi ve işi şansa bırakmamaya karar vererek herkesi ters köşeye yatırdı ve Diego ile büyük ölçüde anlaşıldı. Werder Bremen’de yıldızını parlattığı günlerden beridir her transfer döneminin vazgeçilmez oyuncusu olan Diego Ribas sanırım bu kez Patron’unda isteğiyle İstanbul semalarına inişe geçecek.
Hep adını duyduğumuz bu Brezilya’lıyı biraz da yakından tanıyalım;
Werder Bremen’in hocası Thomas Schaaf tarafından Porto’dan transfer edilen Diego aslında Porto macerasında hiç de beklenileni verememiş yüksek beklenti içerisinde alınmasına rağmen pekte parlak bir grafik çizememişti. Oysaki Porto onu Santos’tan aldığı vakit büyük bir beklenti içerisindeydi ve büyük paralar ve başarılar kazanacağı düşünülüyordu. Fakat geçen 2 yıl Diego’yu ve Porto’yu pek tatmin etmiyordu ve genç oyuncu büyük umutlarla geldiği Porto’da satış listesine konuluyordu. Dönemin hocası Schaaf 6 Milyon gibi bir bonservisle onu Bremen’e getirdiğinde ise Bremen tarihinin en pahalı transferi olarak kulüp tarihine geçiyordu bile. İyi bir mentör olan Thomas Schaaf’ın yönetiminde Diego 3 iyi yıl geçirerek yine kulüp tarihinde bir rekorla 24 milyon Euro bedelle bu kez İtalya’nın yolunu tutuyor ve Juventus’la sözleşme imzalıyordu. İtalya’da oynanan sert ve katı futbola pekte adapte olamayan Diego burada tutunamıyor ve Juventus yönetimi tarafından 1 yıl sonra 16 milyon Euro’ya Wolfsburg’a satılıyordu. Tabi burada Diego’nun da istekli olmasının etkisi çok fazla zira yıldız oyuncu vergiler çıktığı haliyle yıllık net 6 milyon Euro gibi bir bedele evet diyordu ve bir nebzede olsa kariyerinde bir tık alta gitmeyi kabul ediyordu. Burada geçirdiği iyi yıllar onu iyiden iyiye Dünya basınında konuşulur hale gelen bir futbolcu yapıyor ve bu durum ona Atletico Madrid forması giymesini sağlıyordu. 1 Yıllık Atletico macerasından sonra yeniden Almanya’nın yolunu tutuyor ve yine iyi işler yapmaya devam ediyordu. 2013-2014 sezonunun yarısında Atletico Madrid ile 6 aylık yeni bir kontrat düzenleyen Diego burada özellikle Barcelona’ya attığı inanılmaz gol ile Atletico taraftarları tarafından ayakta alkışlanarak adını en fazla söylettiren futbolculardan birisi olmayı başardı. Çok büyük bir aksilik çıkmazsa yeni sezonda Diego’yu sarı lacivert renklere hizmet ederken göreceğiz ve eminim şimdiden havaalanında görüneceği an iple çekilmeye başlandı bile.
Peki Diego’yu tercih sebebi yapan şey neydi ?
Yumuşak bir bileğe sahip olan Diego iyi bir 10 numaranın meziyetlerini fazlasıyla bünyesinde bulunduran bir futbolcu iyi pas vermesi ve iyi frikik kullanması onun özelliklerinden sadece birkaçı. Fenerbahçe’de orta sahanın ortası için 9 tane futbolcu adayı var yalnız bu 9 futbolcudan Emre hariç diğerleri daha fazla defansif oyuncu ve sürekliliği olmayan oyunculardan oluşuyor. Emre iyi günündeyse ya da sakat olmadığı zamanlarda çok fazla sıkıntı yaşamayan sarı lacivertliler diğer türlü durumlarda ya orada oynayan oyuncunun anlık performansıyla iyi bir sonuç alıyorlar ya da bireysel oyuncu performanslarıyla etkili oluyorlardı ama oyunun sıkıştığı anlarda bir anahtar oyuncu eksikliği fazlasıyla belli oluyordu. Bu durumlar alt alta yazıldığında kariyeri ve oyun zekasıyla Diego alınabilecek en iyi alternatiflerden birisi olarak göze batıyor. Zira sarı lacivertlilerin diğer alternatif adayları hem Diego kadar tecrübeye sahip değiller hemde bonservis bedeli vs durumlarında ciddi maliyetlere sahipler.
Ufak tefek bir vücuda sahip görüntü veren Diego bu görüntüsüne rağmen tam tersi bir istatistiğe sahip bir futbolcu topla rakibinin arasında vücudunu siper eden Diego Almanya’da en fazla faul yapılan oyuncu olarak dikkatleri üzerine çeken birisi. Topu iyi saklayan oyunu iyi açan birebirde etkili bir oyuncu olan Diego hızlı düşünme ve hızlı uygulamasıyla da bence rakiplerinden bir adım önde bir oyun anlayışına sahip.
Bir futbolcu için en olgun yaş diye tabir edilen yaşta olan Diego’nun Fenerbahçe’ye ve Türk futboluna çok fazla değer katacağı kanaatindeyim. Ersun Hoca’nın oyun felfesini benimser takım içerisindeki takımdaşlık ve arkadaşlık olaylarını da benimserse futbolculuğu ve karakteriyle Fenerbahçe’yi 1 tık yukarı götüreceği düşüncesindeyim. Umarım Sarı Lacivert renklere gönül verenlerin yıllardır düşlediği Diego Ribas rüyası mutlu sonla biter ve herkes mutlu olur. 4. Yıldızı takma yolunda emin adımlarla giden Fenerbahçe 2 mutluluğu bir arada yaşamanın sonsuz hazzını yaşar. Hem rüyası Diego’ya kavuşmanın hazzını hemde 4. Yıldızın tarifsiz mutluluğunu aynı anda yaşarlar.
Eeeee Boşa Demedik Patron Mutlu Son İstiyor diye, Aziz Yıldırım bu kafasına koyduysa muhakkak yapar!
Herkese İyi Haftalar..