MACIR’IN KÜRD’İ

MACIR’IN KÜRD’İ

Bursa bir göçmen şehri, her ne kadar nüfusun büyük çoğunluğunu Balkan göçmenleri oluşturuyor olsa da yurdun dört bir yanından gelerek bu şehre yerleşmiş insanların sayıları da az değil Beraberce kardeş-kardeş yaşıyorlarmış gibi görünür ama işin aslı pek de göründüğü gibi değildir, misafir misafiri istemez hesabı birbirlerinden de aslında hiç haz etmezler. Mesela Bulgaristan göçmenleri yani nam-ı diğer Macırlar, Kürtleri sevmezler, Kürtler de Macır’ları.

Muhacir diye yazılır, Macır diye okunur diyerek bir alt bilgi vermeyi de yeri gelmişken ihmal etmeyelim..

Bir içecek firmasında satış temsilcisi olarak çalıştığım yıllar, Kürt kökenli yurttaşlarımızın ikamet ettiği bir semte satış yapıyorum, ürünlerin düzenli dağıtımını yapan görevli bir Bulgaristan göçmeni, lakabı da zaten Macır Aga.

İşin enteresan tarafı şu ki, o bölge müşterileri pek seviyorlar bizim Macır Aga’yı.. Bir gün lafı geçti, dedim ki Abi ne iş, siz hiç sevmezsiniz bu Macırları ama maşallah Macır Aga’ya toz kondurmuyorsunuz. Kendine has şivesiyle cevap verdi;

– Yook, vallah o çok iyidir, o var ya Macır’ın Kürd’idir..

Macır’ın Kürt’ü oluyorsa Alman’ın da Türk’ü olur anasını satayım, aha o kişi de Max Kruse’dir..

Alman futbolu malum, Alman futbolcular da. Bir latin veya Afrikan kivraklığını beklemeyeceksiniz bir Alman futbolcudan, çalım, dribbling falan hak getire eyvallah ama panzer derler, kuvvetli ve dayanıklı olurlar öyle kolay kolay yıkılmazlar, işlerine olan saygısı ile dünyada bir numaradırlar desem sanırım itiraz eden olmaz. Alman futbolcu dediğin koşar, pres yapar, mücadele eder, hırs küpü olur, kaleyi karşıdan gördü mü topa bir yapıştırır bazuka gibi de içeri sokar.. Ben Kruse gibi bir Alman futbolcuyu ömrümde görmedim, saydıklarımın hiç biri yok bu Alman’da, profesyonellik anlayışı ise tam birTürk futbolcusu.

Fenerbahçe’yle ismi ilk anıldığında açık söyleyim tanımıyordum kendisini. Maç özetlerinden yüzeysel bilgi sahibiydim, hangi takımda oynadığını, ne mevkide oynadığını biliyordum o kadar. Imzayı attıktan sonra çok merak ettim ve üşenmeden iki maçının tekrarını Youtube’dan izledim, kafamda büyük soru işaretleri oluşturan iki 90 dakikayıdı, sebebini de açıklamam lazım ama önce şu soruya yanıt aramak daha doğru olur..

Kruse ne amaçla transfer edildi..?
Fenerbahçe’nin orta sahadaki sorunlarını çözsün diye mi, skor sorununu çözsün diye mi?

Fenerbahçe’nin orta sahadaki problemlerini çözebilecek meziyetlere sahip olmadığı aşikardı izlediğim iki maçta da, oturup 30 maçını izlemeye de gerek yok, o decece bariz yani.
Teknik heyetin beklentisi bu yöndeyse ortada büyük bir mantık hatası var o zaman..

Öte yandan Kruse’nin skora katkı istatistikleri gayet yeterli görünüyor, ben nasıl olsa Gustavo’yu alacağım, yanında da 40 yaşında Emre var, orta saham taş gibi, bana 10 numara lazım değil, golcü bir forvet arkası daha fazla işimi görür diyorsan ona eyvallah.

Eyvallah ama bu adam bir kontra takımından set oyunu oynayan bir takıma transfer olduğunda aynı istatistikleri tekrar edebilir mi diye de düşünmek lazım.. Bence burada da bir mantık hatası var. Kruse bu kadar gol atmış, bu kadar da asist yapmış ama nerede yapmış? Kontra oynayan bir takımda yapmış, sağında, solunda iki pırpır oyuncu, önünde bir atlet santrforla oynarken yapmış. Fenerbahçe böyle oynayabilecek bir takım değil ki? Giuliano da klasik bir 10 numara değildi ama skor katkısı verdi diyenler olabilir ve haklılar ama hatırlarsanız Giuliano da orta sahadaki sorunları çözememişti. Orta sahandaki sorunu çözmeden gol sorununu nasıl çözeceksin?

Max Kruse ligin başında, 6 haftada 5 asist yaparak böyle bir performans sergileyebileceğinin sinyallerini verdi aslında, oyun zekasının gerçekten çok iyi olduğunu gösterdi ama fiziken daha iyi durumda olduğu o 6 haftalık dönemde dahi son vuruş becerisinde çok eksik kaldı, negatif istatistik anlamında ligin zirvesine çıktığı gibi takım savunması anlamında da yetersiz kaldı. Giuliano ile ne vuruş kalitesini kıyaslarım ne de takım savunmasına katkısını. Bir tek oyun zekaları birbirine yakın.

32 yaşındaki bir oyuncunun 5 hafta sahadan uzak kalması neticesindeki dönüşü çok kolay değil, sonraki dönemde beklentiyi karşılayamaması bu anlamda normal ama anormal olan durum 5 haftada 7 kg almış olduğu iddiası. Gerçekten de 7 kg almış mıdır bilinmez ama çok kilo aldığı da bariz ortada..

Max Kruse ile ilgili bir diğer sıkıntı da sanıyorum sırtındaki forma numarasıyla alakalı. Orada 10 yazdı mı, beklenti de farklı oluyor. Belki biz fazla şeyler de bekliyor olabiliriz ama izlediğimiz kadarıyla son vuruş becerisi ve fiziksel yetersizliğinin haricinde hırs da yok, şut da yok hatta serbest vuruş kullanma becerisi dahi yok. Hadi koşmasın, agresif de olmasın, Fenerbahçe takımında bu işleri yapabilecek çok isim var diyelim, o zaman da yüksek tekniğiyle bir şeyler yapmasını beklerim ki; o bölge oyuncusu için olmazsa olmaz şart da bu yüksek teknik meselesi, o da zaten yok..

Madalyonun diğer yüzü ise daha enteresan, o yeterli bulmadığımız son pas becerisi ve tecrübesi itibariyle mevcut kadro içinde takıma en faydalı olabilecek oyuncu da yine Max Kruse gibi görünüyor.

Ben bu tarz oyuncunun alınmasını istemezdim çünkü bu ligde klasik 10 numaralar daha fazla işe yarıyor, kıçından bacaklı kalburüstü bir oyuncu ille bulunurdu, hatta benim için transferdeki ilk öncelik de hala böyle bir oyuncu, sol bekten de, kanat forvetten de daha acil ama elimizdeki malzeme bu, bütçede bu. Yapılması gereken şey Kruse’den faydalanmayı becermek. Umuyorum ki Ersun Yanal bunu başarır ama yine umut ediyorum ki başaramazsa da ısrar etmez. Çünkü Max Kruse’nin ligin ilk yarısında gösterdiği performansın fazlasını gösterebilecek iki yerli oyuncu sırasını bekliyor, Ferdi ve Deniz. Ama dediğim gibi MIN Kruse’den MAX performansı almayı başarırsa Ersun Yanal, taraftarın hasretle beklediği kupaya da uzanır..

mail: bruno.monte@abcspor.com

twitter: @BrunoMonte1907