Bu haftaki yazımda Serie A’nın dev kulübü Juventus’un Avrupa’nın “1” numarası haline gelmeyi nasıl hedeflediğini anlatmaya çalışacağım.
Son dönemde Matthijs De Light, Arthur, Cristiano Ronaldo transferleri ile Juventus dünyaya Avrupa’nın “1” numarası olmaya adayım mesajlarını vermeye başladı. Son 9 yılın Serie A şampiyonu Juventus’un bu iddiada olması da bence çok doğal. Neticede en büyük rakipleri Milan’ın 18, Inter’in ise yine 18 şampiyonluğu bulunuyor. Yani, en büyük iki rakibinin şampiyonluk sayısı toplamı ancak Juventus ediyor. Ne kadar büyük bir ezici üstünlük! Bu arada size şaşırtıcı bir detay daha vereyim, Serie A’da en fazla şampiyon olan 4. Kulüp ise Genoa. Genoa’nın ise 9 şampiyonluğu bulunuyor.
Juventus, 2006 yılında eski genel menajer Luciano Moggi’nin de dahil olduğu Calciopoli şike skandalı sonunda kulübün Serie B’ye düşmesine ve 2005 ve 2006 Serie A şampiyonluklarının elinden alınıp Inter’e verilmesine karar verilmişti. Serie B’ye 9 puanı silinmiş olarak başlamasına rağmen şampiyon olup ertesi yıl Serie A’ya yükseldi. Bir kaç yıl yaşanan sıkıntılardan sonra 2010’da kulübün başkanlığına Andrea Agnelli’nin gelmesi ile yeni bir dönem başlamış oldu. Juventus’taki rönesansın en kilit anı muhtemel olarak 11 Eylül 2011 olarak belirlenebilir. Bu, 41.000 koltuk kapasiteli Juventus Arena’nın resmi açılış tarihidir. O gün Parma’yı 4-1 yenmişlerdi. Juventus kulübünün maçlarını oynadığı Delle Alpi stadının, gerek mimari açıdan çok eskimesi, gerekse dolmaması nedeni ve gelişen dünya şartları sonrası futbolun endüstrileşmesi sonucu yeni bir stadyum projesinde karar kılınmıştı. Yeni yapılan stadyum İngiltere’deki stadyumlara çok benzemekte idi. Tribünler sanki sahanın içinde gibi dizayn edilmişti ve Juventus’un kendisine ait olacaktı. Bu İtalya’da bir ilkti ve kendisine ait olan bu stadyum taraftarlar ve kulüp arasında çok önemli bağların tekrar kazanılmasına sebebiyet verdi. Juventus stadının açılışı kulübün yeniden dirilişinin temel kilometre taşlarından birisi olarak kabul edilir. Yeni bir çağın da başlangıcı olarak görülür. Kulübün sahibi olduğu bir stadyum ticari anlamda da çok şey ifade ediyordu. Maç günü hasılatı, sponsorluklar, reklam ve tesislerden elde edilen tüm gelir kulübün kasasına gidiyordu. İlk yıllarda stad hıncahınç doldu ve artık atmosfer eski günlere göre çok daha iyi idi.
2017 yılında, geçen haftaki yazımda bahsetmiş olduğum gibi çok geleneksel olan logolarını çok modern bir logo ile değiştirdiler. Bu geleneksel Juventus taraftarları tarafından hiç hoş karşılanmadı. Logo artık çocuklar tarafından bile kolaylıkla algılanacak ve çizebilecek kolaylıkta idi. Hatta Lionel Messi’nin oğlu logoyu kağıda çizerek epey eğlenmişti.
Logonun bu kadar basit olmasının sebebi tüm dünyada “J” harfinin “Juventus” ile ilişkilendirilmesinin amaçlanmış olması idi. Yeni logo ticari bir markanın gelişimini sembolize ediyordu. “J” logolu gömlekler, paltolar, mayolar ve günlük kıyafetler için Juventus kulübünün pazarlama ekibi işinin başında idi. Bu son derece “avangarte”, “cool” ve “trendy” bir yaklaşım idi. Burada sözü gelmişken ve geçen haftaki yazımda siz değerli okurlarımın görüşüne bıraktığım kulüplerimizin logoları ile ilgili bir kaç fikrimi sizinle paylaşmak isterim. Bu paylaşımım tamamen bir pazarlamacı gözü iledir. Yani, olabildiğince objektiftir. Tepki alacağımı da biliyorum. Türkiye’de logoların tabu olduğunu da biliyorum. Ama bence Beşiktaş JK ve Fenerbahçe kısa vade içinde logolarını revize edebilirler. Özlerini kaybetmeden önemli dokunuşların fayda getireceğini düşünüyorum. Yani Juventus’un yapığı gibi değil belki ama Liverpool ya da Tottenham gibi daha basit çözümlere başvurabilirler. Galatasaray için fikrim mevcut ile devam şeklindedir. Belki çok çok küçük revizyon olabilir. O kadar. Neticede oldukça basit bir logo.
Belki bu fikirlerim Beşiktaş ve Fenerbahçe’li taraftarların hoşuna gitmeyecek olabilir ama bence kesinlikle pazarlama ekiplerinin gündem maddelerine girmelidir. Her iki logo da çok günümüze uygun hale getirilerek, ticari ürünler üzerinde çok daha şık durabilir. Ama, yine üzerine basa basa söylüyorum, her iki kulübümüzün şu anda kullanmakta oldukları logolar sembol logolarıdır. Arşivlerde çok değerli olarak kullanılabilir. Ama, kurumsal hayatımızda pek çok markanın (YouTube, Uber, Formula 1, Converse, Calvin Klein, Vodofone, Fanta, Pinterest, Audi…) logosunu revize ettiği gibi kulüplerimiz de logolarını revize edebilirler. Unutmayalım ki, son dönemde sadece Juventus değil, Manchester City, Leeds United, West Ham United, PSG, ve Lille de logolarını revize eden dünya kulüpleridir… Şimdi, Juventus’a dönüyorum. Juventus’un son yıllardaki başarısının arkasında başkan Angelli’nin genel müdür olarak kulübün başına getirdiği Beppe Morata olduğu söyleniyor. Beppe Moratta İtalyan medyası tarafından “ücretsiz transferlerin kralı” olarak anılıyor. Ancak Beppe Moratta 2018 yılında Juventus’tan ayrılarak Inter’e geçti ve Juventus’taki işi 3 kişi arasında paylaşıldı.
Moratta, kulüpteki ilk yıllarında, kulübün şu anki teknik direktörü Andrea Pirlo’yu, şu anda Manchester United’da oynayan Paul Pogba’yı, Sao Paulo’da oynayan Dani Alves’i ve Dortmund’da oynayan Emre Can’ı ücretsiz olarak Juventus kadrosuna kattı. Leonardo Bonucci, 2019 yılında futbol hayatını sonlandıran Andrea Barzagli ve şu anda Inter’de forma giyen Arturo Vidal gibi önemli oyuncular ile de anlaşma sağladı. Şu anda Moratta’nın tahtında Fabio Paratici var. Kendisi, De Ligt ve Cristiano Ronaldo transferlerini üstlendi. Aaron Ramsey ve Adrien Rabiot’u da ücretsiz olarak Juventus’un kadrosuna katmasını sağladı. Hepsinden önemlisi, Serie A’da güç dengelerinin belirleyicisi rolünde Juventus bulunmaktadır. Transfer stratejileri basittir. Juventus önce ücretsiz olarak iyi transferleri yapmaya çalışır ve rakiplerinden önce yapmak en büyük hedefleridir. En sona ise büyük paralar yatıracağı transferler kalır. Amaç büyük para yatıracağı transfer sayısını az tutmaktır. O yüzden önce bedelsiz transferler ile mümkün olacak en iyi kadro kurulmaya çalışılır. Juventus’un önceliği, markalarının küresel ölçekte büyümesidir. Bu öncelikli olarak kaliteli oyuncular ile sözleşme imzalamaktan geçer. Sonra da sahada maçları kazanarak elde edilir. Sahada kazanmak için üstün kaliteli oyuncu gerekir. İşte bu işin başlangıç noktasıdır. Bunun içinde yönetim ekipleri birinci derecede sorumludur. ABC SPOR’daki nerede ise tüm yazılarımda aktarmış olduğum gibi futbolda herşey yönetim kadrolarının yetkiliği ile başlar. Juventus’ta da bu aynen 2011 yılından itibaren bu şekilde başladı. 105 milyon £’lik Cristiano Ronaldo transferi bunun en önemli göstergesidir. Ama şunu da unutmamak gerekir, bedelsiz olarak kadrosuna katmış olduğu Paul Pogba’yı 2016 yılında 94,5 milyon £’a Manchester United’a satmışlardır. İşte bu yönetim becesidir.
Cristiano Ronaldo’nun Juventus ile yapılan anlaşmasının duyurumundan 24 saat sonra Instagram, Facebook ve Twitter hesaplarında yaklaşık 1,5 milyon takipçi kazandı ve beş ay sonra tüm platformlarda takipçi sayısında % 99 artış elde etti. Torino’nun artık Cristiano Ronaldo’nun şehri olduğunu söyleyebiliriz. Bugün Cristiano Ronaldo sayesinde Torino dünya üzerinde bilinirliğini artırdı. Juventus’un en büyük isteği UEFA Şampiyonlar ligini kazanmaktır. En son 1995-1996 sezonunda kazanabilmişlerdi. Ronaldo transferi ile artık bunun için çaba gösteriyorlar. Şu anda şampiyonlar liginde Barcelona, Dinamo Kiev ve Frençvaroş’un da bulunduğu G Grubu’nda Barcelona ile birlikte gruptan çıkmayı garantilediler. Tabii Juventus için hepsinden önemlisi ticari açıdan büyüyerek Avrupa’nın en fazla gelir elde eden 4 kulübünden biri olmaktır. Deloitte 2019 raporuna göre ilk 4, Barcelona, Real Madrid, Manchester United ve Bayern Munich şeklindedir. İlk 10’a 10. sıradan PSG, Manchester City, Liverpool, Tottenham, Chelsea’nın ardından 460 m € ile girmektedirler. 1. sırada yer alan Barcelona’nın 2018-2019 geliri ise 841 milyon €’dur. Andrea Agnelli 2011 yılında kulübün başına geçtiğinde kulübün geliri 154 milyon € idi. Son 8 yılda Juventus gelirini 3’e katlamış durumdadır ancak gidecekleri daha epey yolda vardır. Hedef ilk 4’dür. Juventus karşımızda çok önemli bir örnektir. 2011 yılında A’dan Z’ye yeniden yapılanmıştır. Herşey yönetim kadrolarının kulübün özüne uygun doğru stratejiler belirleyip uygulaması ile başlıyor. Stratejiler belirlendikten sonra da uygulanmasında ne olur ise olsun israrcı olunması gerekiyor.
Saygılarımla,
mail: halit.giray@abcspor.com
twitter: @halitselimgiray