https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BOATENG KARDEŞLER

Okunması Gerekenler

Dünyada aynı kulüp ya da milli takımda forma giymiş olan pek çok kardeş futbolcu olduğu bilinen bir gerçek. Zaten bu yazı dizisinin amacı da bu kardeşlerin hikayesine biraz değişik bir açıdan bakmak.

Ancak dünyada “iki ayrı milli takımda forma giyen kardeş futbolcu” sayısı çok çok az. Hele bu iki milli takımın da üst düzey milli takımlar olması şartını da getirirsek elimizdeki seçenekler çok daha daralıyor.

Üstüne bir de bu iki milli takımın dünya kupasında karşı karşıya gelmeleri ve iki kardeşin de sahada yer almasını eklersek ve bu da yetmez, bu durum iki ayrı dünya kupasında da yaşanmış olsun dediğimiz zaman geriye bunu yaşamış tek bir kardeş futbolcu çifti kalıyor :

** Kevin-Prince ve Jerome Boateng Kardeşler…

Kariyer hikayeleri aynı kulüpten başlasa da, iki farklı milli takımın formasını giymeleriyle dikkati çeken Kevin-Prince (herkesin yaptığı ve formasında da yazıldığı gibi biz de ona kısaca Prince diyeceğiz) ve Jerome Boateng Kardeşler…

Ganalı bir baba ve iki farklı alman anneden dünyaya gelen Prince ve Jerome kariyerlerine doğdukları şehir olan Berlin’de başladılar. Farklı amatör kulüplerde futbola başlasalar da kısa sürede dikkat çekerek Hertha Berlin ilk 11’ine demir attılar ve 2007 sezonunda Hertha formasını beraber giydiler.

2012-13 sezonunda Bayern Münih ile kazanılabilecek tüm kupaları kazanan Jerome‘un kariyerinden farklı olarak, Prince, bir Serie A şampiyonluğu dışında, her hangi bir büyük basari yaşayamadığı 15 yıllık kulüp kariyerinde 15 ayrı takımda forma giyerken, en uzun süre Milan’da (3 sene) tutunabildi.

Daha akılcı bir kariyer planı izleyen Jerome ise bir yıl forma giydiği Hertha’da önüne uzatılan profesyonel kontratların hic birine imza atmayı kabul etmedi ve ilk sezonunun sonunda 1.1 milyon Euro gibi cüzi bir bonservis bedeliyle Hamburg’a yelken açtı.

Dünyada “hem aynı milli formalarla, hem de rakip milli formalarla sahada yer almış” olan ilk ve tek kardeş oyuncular olan Prince ve Jerome‘un kariyerlerinde esas belirleyici olan da yine bu ilginç milli tercihleri oldu.

** Yollar ayrılıyor…

Almanya U21 milli takımına kadar bir kaç kez bir arada Alman milli formasını ıslatan Prince ve Jerome‘un yolları Prince‘in 22 yaşındayken “Artık Alman milli takımında oynamayacağım, Gana futbol federasyonu yetkilileriyle her konuda anlaştım”  demesiyle ayrıldı.

Prince‘in bu kararının Jerome‘un da Gana forması giymesine yol açacağı düşünüldüyse de Jerome oralı bile olmadı. Almanya’da doğmuş, büyümüş ve hayatında Gana’ya hiç gitmemişti, gitmeye de niyeti yoktu. Gana onun için omzundaki dövmeden ibaretti. Evet, Gana’yı sevdiğini her zaman söylemişti ama, işte, hepsi o kadardı.

 

** ve 2010 Dünya Kupası… 

O zamana kadar bir kaç kulüp dolaşmış olan Prince, Portsmouth’tan gelen bir orta saha oyuncusu olarak Gana Milli Takımı ile 2010 Dünya Kupası’ndaki yerini alırken, Jerome aynı turnuvaya iki sene üst üste Avrupa’da yarı final oynamış Hamburg’un, gelecek vaat eden yıldız adayı olarak katılıyordu.

İyi bir jenerasyon yakalayan Gana’da, yakından tanıdığımız, Stephan Appiah ve Richard Kingson’un yani sıra Essien, Muntari, Asamoah ve Ayew’in de aralarında bulunduğu pek çok kalbur üstü isim bir araya toplanmıştı. 2010 Dünya Kupası’na sakatlığı sebebiyle katılamayan Michael Essien’in boşluğunu doldurmak da Kevin-Prince Boateng‘e düşmüştü. Oynadığı hiç bir kulüpte bir sezonda 20 maçın üzerinde forma giyemeyen Kingson’un (bizim Faruk Gürsoy) bu takımın kalesini nasıl olup da koruduğu bilinmez ama takımdaki diğer isimlerin hemen hepsi Avrupa liglerinde rüştünü ispat etmiş oyunculardı. Gana’dan çok şey bekleniliyordu ama, Essien de yoktu işte..

Diğer taraftan usluca alman milli takımı formasını sırtına geçiren Jerome da 2010 Dünya Kupası’nda, Almanların uzun yıllardır üzerinde çalıştıkları, “göçmenleri futbola entegre etme” programının bir mahsulü olarak, Mesut, Khedira, Podolski, Klose ve Cacau ile birlikte yer alıyordu. Neuer, Muller, Schweinsteiger ve Kroos ile birlikte alman milli tahkiminin neredeyse tamamı 20-27 yas aralığında ve çoğu da -Hitler’i hırsından ağlatacak kadar- “aryan olmayan” gençlerden oluşuyordu.

Prince‘in turnuva boyunca Gana formasıyla oynadığı futbol, ikinci turda ABD’ye attığı turnuvanın en güzel gollerinden biri ile taçlanırken, Jerome da standardı yüksek ve hatasız oyunuyla göz doldurmuştu.

İkisi de alman ya da ikisi de Gana milli takımında oynasalar bu performansı yakalayabilirler miydi, söylemek mümkün değil ama turnuva sonunda Prince Milan’ın, Jerome ise Manchester City’nin yolunu tutmuşlardı bile..

Bundan sonrasını, en azından Prince için yine milli takım kariyeri belirledi. Daha doğrusu milli takımda yaptıkları, kulüp kariyerindeki pırıltı eksikliğinin de açıklayıcısı oldu.

2011’de, 24 yaşındayken, daha fazla milli takımda oynamak istemediğini beyan eden Prince, şaşkın bakışlar altında gerçekten de Gana milli takımı ile 2012 ve 2013 Afrika Kupası’na katılmadı. 2013 sonunda takım ve yakın arkadaşı olan Ayew’in “Prince‘in kararından dönebileceğini” ima etmesiyle Gana Futbol Federasyonu Prince‘i tekrar milli takıma davet etti.

** 2014’te bir kez daha…

2014 Dünya Kupası’nda kader yine oyununu oynamış, Almanya ve Gana yine aynı gruba düşmüşler, ve iki kardeş ikinci kez bir Dünya Kupası’nda karşı karşıya oynamışlardı. İlk iki grup maçından tek bir puanı, 2-2 berabere biten Almanya maçından çıkarabilen Gana, Portekiz’le oynanacak grubun son maçından hemen önce yeni bir Prince bombasıyla sarsıldı. Takım toplantısında yöneticilerden birine hakaret ettikleri gerekçesiyle Kevin-Prince Boateng ve Sully Muntari kamptan gönderildiler. Portekiz’e yenilen Gana grupta sonuncu olarak kupaya veda etti. Prince daha sonra Gana futbol yetkililerini amatörlükle itham etse de o gün bugündür milli formayı giy(e)miyor.

3 sezonluk, pek de parlak geçmeyen Milan macerasından sonra iki sezonluğuna Schalke04’un yolunu tutan Prince, sezon sonunda tekrar Milan’a döndüyse de ligde sadece 11 maçta forma şansı bulabildi.

** Jerome’un yükselişi…

1.1 milyon Euro’ya transfer olduğu Hamburg’dan 10.5 milyon pound karşılığında M. City’ye transfer olarak Hamburg’un kasasını dolduran Jerome ise Ada’da yaşadığı sakatlıklar sebebiyle fazla verimli olamadı ve FA Cup kazanılan bir sezonun sonunda Bayern Münih’e transfer oldu.

Buradaki kariyeri ağabeyininkinden çok daha parlak geçti. Geldiği ilk sezonda Borussia Dortmund’a kaptırılan Bundesliga şampiyonluğunun ardından gelen 4 sezonda, 1 Şampiyonlar Ligi, 4 Bundesliga Şampiyonluğu, 3 Almanya Kupası ve 2 de Almanya Süper Kupası kazanan Jerome, 2014 Dünya Kupası’nı da bileziklerinin arasına ekleyerek, o dönemde aktif olarak futbol oynayan en pahalı 3-4 defans oyuncusu arasına adını yazdırdı.

Bu noktadan sonra kariyeri biraz durağanlaştı. Bayern Münih sürekli Bundesliga şampiyonu oluyor, Jerome da sürekli ilk 11’de yer alıyordu.

2019-20 sezonunda çok genç bir kadro ile kazanılan Şampiyonlar Ligi’nde Jerome takımın abilerinden olarak Müller ve Lewandowski’ye eşlik ediyordu.

** Aslında iyi çocuklar…

Prince‘in kulüp kariyeri gibi özel yaşamı da çalkantılı geçti. Erken evlendiği ilk eşinden boşandı, geride oğlu Jermaine-Prince kalmıştı. 2016’da evlendiği İtalyan top-model Melissa Satta’dan da Maddox-Prince adında bir oğlu olan Prince‘in özel hayatı biraz durulmuşa benziyor. Meraklılarının geçmişte Christan Vieri ile yaşadığı uzun sureli ilişkiden hatırlayabilecekleri Melissa Satta’nın, top-model ve aktrisliğin yani sıra, eski bir profesyonel futbolcu ve eski İtalya Karate Şampiyonu oluşunun da bu durulmada payı olduğu aşikâr.

Almanca, İngilizce, Türkçe ve İtalyanca konuşan Prince, Fransızca ve Arapçayı da konuşamıyor ama anlayabiliyor. Berlin’deki kozmopolit çocukluk döneminden kalma olan bu çok dillilik ise Boateng kardeşlerin Türkçe ve Türkler ile tek yol kesişmesi değil.

Jerome‘un uzun süreli nişanlısı ve ikiz kızlarının annesi Şirin Şenler de Berlinli bir Türk kızı. Onların ilişkisi de bir dönem çalkantılar yaşadıysa da 2013’te tekrar bir araya gelmelerinden beri biraz daha açık ve toleranslı bir şekilde devam ediyor. Öyle ki Jerome 2015’te dünyaya gelen oğlunun annesinin kim olduğunu açıklamıyor. 2018’e kadar kendi sosyal medyasında oğlunu hiç yayınlamayan Jerome ilk defa bu tarihte Jermar adında bir oğlu olduğunu ve oğlunun adının kendi ve annesinin isimlerinin ilk hecelerinden oluştuğunu açıklamıştı. Bir yandan da gözlük tasarımcılığı ile uğraşan Jerome tasarladığı gözlüklerden üçüne çocuklarının adını verdi: Lamia, Soley ve Jermar

Berlin gettolarında geçen çocukluk döneminden sonra Prince’in hayatındaki Türklerle olan ikinci kesişmesi ise 2020 yılında Fiorentina’dan kiralık olarak geldiği Beşiktaş’ta oldu. Sadece 11 maç ve 3 golle yine boşa giden bu kesişme Prince’in pandemi döneminde takımdan ayrılmasıyla son buldu.

Bunun yani sıra, her şeye umursamaz yaklaşmasıyla tanınan, Prince’in, ırkçılık konusunda kayıtsız kalmaması, FIFA ve Birleşmiş Milletler ‘in anti-ırkçılık kurullarında aktif olarak yer alması da kayda değer..

Her iki kardeşin aktif futbol yaşamı devam ettiği için ileri bir tarihte bu yazıyı güncellemek gerekebilir mi bilinmez ama bir dünya kupası maçında iki ayrı milli takım formasıyla karşı karşıya oynayan, biri deli-dolu diğeri daha uslu bu iki kardeşi yad etmeden de sanırım bu yazı dizisi eksik kalırdı.

mail: tayfun.gerdan@abcspor.com

twitter: @tgerdan

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular