O kadar kötü oynamıştı ki Fenerbahçe Akhisar deplasmanında, ciddi bir hayalkırıklığı yaşamıştı taraftar. Pozisyonsuz, temposuz yan pas ve geri pas dolu oyun moralleri çok bozmuştu. Bugün ise tam tersine çok iştahlı başladı takım maça, bu da hem oyuna hem de skora hemen yansıdı.
Şimdi gözünüzün önüne getirin Akhisar maçını, nasıl topu eveleyip gevelediğimizi, rakip ceza alanına bile giremediğimizi. Halbuki Malatya karşısında ilk dakikadan itibaren önde bastık. Her şeyden önce hızlı paslaştık. Olabildiğince dikine oynadık. Hiç üstüste 4-5 kez Jozef-Ozan paslaşması gördünüz mü sağdan sola,soldan sağa? Görmediniz çünkü hareketli oynadı bugün ilk yarıda Fenerbahçe. Topu alan kafayı kaldırıp öne doğru oynadı. Hücumda çoğalmak için de büyük çaba sarfetti oyuncular.
Özellikle Dirar ve Ozan Tufan sağ iç ve sol iç gibi oynadılar, hem pas trafiğinde hem de hücum aksiyonlarında çok aktiftiler. Dirar’ı ben sezon başı çok eleştirdim ama sanki Aykut Kocaman’ın ona verdiği yeni rol üzerine daha iyi oturdu. İlk goldeki ”al da at” ortasıyla önce benim gibi kendisini eleştirenlere güzel bir cevap verdi. Sonrasında hem defansa müthiş katkısı vardı, hem de sağ kanat aksiyonlarında yer aldı. Ozan ise yaptığı ceza alanı içine koşularla hep pozisyonların içindeydi, ilk yarıdakı orta saha baskısında da başroldeydi.
Bu iki oyuncunun katkısı yanında Hasan Ali ve Isla da mümkün olduğunca ataklara destek verdiler, etkili de oldular. Guliano da geldiğinden beri en etkili 45 dakikasını oynadı. Onun vereceği katkı takım için çok önemli. İyi oynadıkça özgüveni artacaktır, özgüveni artınca da daha fazla sorumluluk alacak, bugün olduğu gibi hızlı paslaşmaların merkezinde yeralacaktır. Bu da Valbuena’nın üzerindeki yükü azaltır. Tamamen Valbuena’ya endeksli bir takım olmaktan çıkartır Fenerbahçe’yi.
Özgüven demişken bugün hem Hasan Ali hem Ozan Tufan’ın oyunlarına değinmeden geçmek olmaz. İkisi de sezon başı taraftarla büyük sıkıntı yaşadılar. Protesto edildiler. İkisi de işini yapmaya devam ettiler, çalıştılar, bugün attıkları gollerin yanında , özgüvenlerinin de yükselmesiyle hiç saklanmadılar, hep top istediler, risk te aldılar, kendilerine güvenleri geri geldiği için de başarılı oldular. Futbolda ”özgüvenin” ne kadar önemli olduğunu kanıtladılar.
Tabii erken alınan farklı skor bir miktar rehavet yarattı takımda. İster istemez kafalarda ”aman kazasız belasız şu maçı bitirelim,Galatasaray maçı öncesi bir sakatlık veya ceza olmasın” düşüncesi oluştu. Bu düşünce ikinci devre Malatya’ya daha fazla top yapma imkanı verdi. Defans göbeğimizin de bir miktar savunma sertliği eksikliği göze çarptı. Duran toplarda da rakibe fazla vuruş imkanı verdiler. Skrtel’in de bazı eksikleri var ama yine de onun sertliği ve hava toplarındaki üstünlüğüne belli ki ihtiyacımız var.
Şimdi önümüzdeki maç Galatasaray deplasmanı. Bugünkü skoru abartmayalım ama ilk devredeki hızlı, tempolu ve baskılı oyunun da üzerine koyarak devam edelim. O maçı alırsak rakiplerin de daha zorlu bir fikstürü olduğundan üst sıralara yaklaşmak için ciddi bir fırsat yakalayabiliriz ama önce kendi işimizi görüp Galatasaray maçı da dahil, seri galibiyetler almamız lazım.
Son olarak ta bir çift sözüm Kadiköy’deki Malatyaspor taraftarına. Maçın ikinci yarısını Fenerbahçe’nin atak yaptığı kaleye yakın olmak adına yerimi değiştirerek çok sevdiğim arkadaşlarımın yanında , deplasman tribününün çok yakınında seyrettim. Sürekli Fenerbahçe’ye ana avrat küfür eden, sarı lacivertli taraftarları tahrik etmeye çalışan, kendi takımını desteklemekten uzak tamamen provokasyon amaçlı Kadiköy’e gelmiş bir grup gördüm. Yıllar sonra Süper Lige çıkmanın keyfini çıkartmak varken bu davranış içinde olmalarına hem çok şaşırdım hem de çok üzüldüm. Açıkçası gelenlerin Malatyaspor taraftarı olduğundan da şüpheliyim. Çok yadırgadığım bu durumu, umarım araştıran bir yetkili çıkar.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72