FENERBAHÇE senelerdir hayalini kurduğu FINAL FOUR vizesini bu sezon almayı başardı ama misyonu daha bitmedi!
Obradovic’li kadrodan bir final hatta şampiyonluk beklentisi sadece sarı-lacivertli camiada değil, neredeyse tüm yerel basında dillendirilmekte ve ‘neden olmasın’ sorusu sıkça kullanılmakta dersek inanın abartmış olmayız.
İki takımı oyuncu bazında tek tek tartıya koyduğumuzda, özellikle 1 ve 5 numaralarda oldukça ağır bastıklarını söyleyebiliriz. İki Sergio’dan Llull ve Rodriguez hem tek başlarına hem de beraber oynadıklarında tutulması çok zor, çok yönlü bir kısa guard rotasyonu oluşturuyorlar. İkisi de asist ortalaması 5’in üstünde oyuncular ve top kayıpları sadece 2’lerde geziyor! Ayrıca iki Sergio’nun gölgesinde kalan Arjantinli genç pg Facundo Campazzo da yabana atılacak bir isim değil.
10 gün önce lig maçında ayağı burkulan ama F4 akıbeti hala belirsizliğini koruyan Rudy Fernandez içinse ne derece güçlü bir hücum silahı olduğunu belirtmemize gerek yok. Oynayıp oynamaması, hatta oynarsa ne derece randıman vereceği bu karşılaşmanın senaryosunu, bir bakıma da temsilcimizin Euroleague finali kaderini belli edecek en önemli etken olacaktır.
Bu arada Yunan pivot Bourousis ile her ne kadar savunması çok iyi olmasa da Meksikalı uzun Gustavo Ayon 5 gibi 5 tabirlerine bire bire örtüşen isimler.. Ve de pota altı rotasyonunda Felipe Reyes var ki, onun için de ‘hem 4 hem 5 oynayabilen çok zeki bir basketbolcu apoleti’ az bile !
Tabii ki sadece bu 7 isimle sınırlı değil Real Madrid kadrosu… Jaycee Carroll gibi alev aldı mı tutulması çok zor bir sniper, Nocioni gibi çok yönlü bir forvet ve atletizm kelimesinin Euroleague’deki sözlük anlamı Slaughter gibi uçan bir uzuna da sahipler. Litvanyalı tecrübe Jonas Maciulis, Amerikalı forvet K.C Rivers ve Tunuslu dev uzun Mejri Salah da cabası…
Real Madrid Euroleague’in açık ara en yüksek tempolu basketbolunu oynayan takımı. Bunda oyun kurucular ve kilit oyuncuların İspanyol olmasının etkisi büyük, yani yıllardır birlikte oynuyorlar ve birbirlerini tek yumurta ikizi gibi çok iyi tanıyorlar. Post oyunları takımdaki bütün uzunların iyi olduğu bir nokta. Top hızlı dönünce bu fark çok daha net ortaya çıkıyor diyebiliriz.
AMA Real Madrid net olarak bir hücum takımı olarak gözükse de, çok kötü savunma yapıyorlar demek gaddarlık olur! Çünkü özellikle ön alanda çok iyi baskı yapan Sergio Llull ile sert forvet Andres Nocioni ikilisi aynı anda oyundayken takımın savunma direnci ikiye katlanıyor.
Fenerbahçe ile en büyük farklarından biri; temsilcimiz çok iyi savunma yaptığında hücum kalitesi daha da artıyor ve alınan ribauntlarda rakip savunmayı dengesiz yakalayıp hemen cezayı kesebiliyorlar. Real Madrid’de ise tam tersine, basketle dönülen hücumlardan sonra savunma isteği bir kat daha artıyor.
En önemli özellikleri bir kez daha belirtelim çünkü maçın momentumunu belli edecek en önemli kelime bu; TEMPO! Ve her açıdan yüksek yüzdeyle attığını sokabilen dış oyuncuları.. Set hücumlarında hızlı top paylaşımı ile boş şutörü veya pota altındaki bitiricileri bulmak ilk sayı opsiyonları diyebiliriz.
Takım içine baktığımızda başka bir başımızı ağrıtacak konu da Real Madrid’deki dengeli dağılım. Los Blancos’da Rudy Fernandez, Felipe Reyes, Sergio Llull, Sergio Rodriguez ve Gustavo Ayon gibi sezon genelinde çift haneli index puanına sahip 5 oyuncuları var ve bu istatistik bizlere maalesef, bir kişiye önlem almanın yetersiz kalacağını gösteriyor!
Ama takım gibi takım kavramına daha uygun olanın ‘özellikle bugün itibariyle’ Fenerbahçe olduğunu düşünüyorum. Ligdeki son Daçka ve Beşiktaş maçlarındaki muhteşem savunma, makine düzeyindeki basketbol ile bugün itibariyle pik yapan takım biziz ve stres topu, Avrupanın 1 numaralı kupasında en son şampiyonluklarını 1995 senesinde kazanan ve son 2 senedir final maçlarından geri seken Madrid temsilcisinde…
Bizim açımızdan herkes takımın en skorer ismi Goudelock’un bayrağı eline almasını bekliyor ama bence x faktörler basketbol zekaları çok yüksek iki Sırp yıldızımız Bogdanovic ve Bjelica olacak!
Özellikle Avrupa’nın bu seneki en başarılı ve istikrarlı oyuncusu Bjelica sakatlıktan tam randıman döner ve sezon içindeki performansının bir benzerini Barclaycard’da da sergilerse, ibre net olarak bize döner.
Ve de bir diğer önemli eşleşmeler de; pota altındaki üç 5 numaramız Semih-Zoric-Oğuz’un boyalı alandaki konsantrasyonları ve ribaundlar…
Bizler şimdiden şafak saymaya başladık ve kaldı yaklaşık 4 gün, 100 saat! Cuma Akşamı bizi tarihi bir karşılaşma bekliyor.
Fenerbahçe bu sezon Avrupa’nın en güçlü takımları olan Barcelona, CSKA Moskova, Olympiakos ve Maccabi deplasmanlarından kazanarak döndü ve Barclaycard’da Real Madrid karşısında bir servis daha kırmak, neden olmasın diyoruz.
Zaten Fenerbahçe Ülker teke tek oyuncu kalitesi olarak olmasa da, takım kimyası ve ten uyumu olarak rakibinden aşağı kalır değil, ayrıca ellerinde Real Madrid’de olmayan bir koz var ki; zaten o koz Avrupa topraklarında hiçbir takımda bulunmuyor; Zeljko Obradovic!
Umarız basketbol şansı da bizim yanımızda olur ve hakem faktörünün etkilemeyeceği bir 40 dakika yaşarız.
Finale çıkabilir miyiz? Çıkarsak Pazar akşamı CSKA Moskova-Olympiakos galibini geçebilir miyiz ?
I have a dream yani bir rüyam var demişti 28 Ağustos 1963’de Martin Luther King. Umutlarından, düşüncelerinden ve hayallerinden bahsederken, arkasında giden hemen herkes inanmıştı ölümsüz efsaneye…Rüyalarını süsleyen şey uğruna savaşan ve mücadele eden insanların neler yapabileceğini kanıtlamışlardı bizlere, hatta daha da geniş düşünürsek tüm dünya tarihine…
O tarihten bugüne yarım asırdan fazla, neredeyse 52 sene geçti ve bizim de elimizde, ‘tamamen farklı kulvarlarda olsalar da teşbihte hata olmaz’ Avrupa Basketbolunun Martin Luther’i olan Obradovic var. Ve de O bir rüyam var diyip hayallerinden bahsediyorsa, onun her dediğine ve her yaptığına, yapacaklarına inanan milyonlar…
Başarılar Fenerbahçe, bütün dualarımız ve kalbimiz sizlerle…
Son günlerin moda deyişiyle; Güle güle gidin, efsane olun gelin !
Siz tarihi, tarih de sizi yazsın…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
burak.belgen@abcspor.com
@BurakBelgen