Bu akşamki 78-63’lük galibiyetle 10/12 ve üst üste 9/9 oldu! Obradovic’li Fenerbahçe, inanmış oyuncu topluluğu ve seyircisiyle beraber dolu dizgin yoluna devam ediyor.
Oynadığı son 8 TOP16 maçını da kazanan sarı-lacivertliler, gruptan çıkma şansı mucizelere kalmış Unicaja Malaga engelini de 15.000 taraftarıyla geçerek ana hedef olan rotaya, yani Madrid’e doğru tam gaz ilerliyorlar.
Bu tip, ‘maç öncesi kafada kazanılmış’ karşılaşmalar çok zordur. Bunun 100’lerce örneğini gördük ve yaşadık. Sonuçta rakip her ne kadar grubun dibinde diye gözükse de, Avrupa’nın zorluk derecesi en yüksek ve 1 numaralı ligi olan ACB’de lider durumda oldukları unutulmamalı!
Joan Plaza yönetimindeki Endülüs takımı, teke tek baktığımızda tehlikeli 2-3 silaha sahip ama özellikle savunma anlamında dezorganize bir ekip. Son 3 Euroleague maçında da 90 ve üstü sayılar yemeleri bunu kanıtı…
Fenerbahçe Ülker de hep dediğimiz gibi, maç at-at moduna girerse, birbirinden kaliteli hücum silahları ile tutulması çok zor bir ekip ve bir de bu ofans kalitelerinin yanına, takım halinde defansif direnci de eklediklerinde, tutulması çok çok zor, tam bir FINAL FOUR ekibi hüvviyetine ‘aynen Milano maçı son çeyreğinde olduğu gibi’ bürünüyorlar.
Bu akşamdan tek korkum, Armani Milano maçının 2.çeyreği gibi, nasılsa kazanırız moduna girip vitesi boşa almalarıydı ve karşılaşma da tam korkutuğum gibi aynen bu şekilde; 3 top kaybı ve 0-7’lik seriyle başladı! Sonrasındaki TV molası ile maça ilk çeyreğin ortasından itibaren ‘resmi anlamda başlayan’ sarı-lacivertliler, ilk çeyreği 21-19 geride kapasalar da, ikinci periyodun ortalarına doğru ‘Uçan Helikopter’ Vesely smaçıyla 24-23 öne geçtiler. Sonrasındaki 26 dakikada ‘bir saniye bile geri düşmeden’ devreyi, Bogdanovic’in jeneriklik 3’lüğüyle 39-33, 3.ceyreği 63-45, karşılaşmayı da 78-63 önde bitirdiler.
Maçın geniş bir analizine gerek yok. Fenerbahçe çok da iyi oynamadığı karşılaşmayı, güle oynayan kazandı diyebiliriz. Sadece 2 ve 3.periyodların belli dakikalarında işi sıkı tuttular ve bu da galibiyete yetti! Zaten final periyoduna girdiğimize 18 sayıya çıkan farkla maç, 10 dakika kala bitmişti bile…
Bjelica 15 sayı/11 ribaund ile TOP16’da 5.kez double double yaparken, ki 3 kez de 9’da kalıp sadece 1 rakamla kaçırdı, Goudelock da 22 sayıyla TOP16’da 7.kez 19 sayı barajını geçmeyi başardı.
Kalan 2 maçta alacakları 1 galibiyetle, CSKA Moskova-Oly ne yaptıya bakmaksızın grubu ilk 2’de bitirecekler ve F8’de saha avantajı sarı-lacivertlilerde olacak.
Hatta benim bakışımla, Pire ekibi şu sıralarda oynanan karşılaşmada bir diğer temsilcimiz Anadolu Efes’i geçecektir ama haftaya 3 Nisan Cuma akşamı Moskova’da kazanamayacaklardır, bu da Fenerbahçe Ülker’in grubu her halükarda ilk 2 içinde bitirmesi anlamına geliyor!
Ben hala iddaa ediyorum, sarı-lacivertliler Avrupa’nın en iyi kadrosu değil. Kimse kızıp, darılmasın ama onlardan kağıt üstünde daha iyi 3 takım ‘Real-Barca-Cska’ ve aynı ayarda Oly ve Maccabi var ama ellerinde kimsede olmayan ve olmayacak birşey var ki, işte terazide Fenerbahçe lehine asıl farkı yaratan da bu; Zeljko Obradovic! Ve de Fenerbahçe’den daha iyi 3 takım var dedim ama aynı grupta yer aldıkları CSKA Moskova ile karşılaşma ihtimalleri zaten yok. Yarın akşam da Real Madrid Maccabi’yi kendi sahasındaki karşılaşmada yenerse, iki İspanyol deviyle de ‘best of five serisinde’ eşleşmeyeceklerini hesaba katarsak, Final Four yolunda önleri çok açık diye düşünüyorum.
Bu takım çok kaliteli oyuncuları var ama en önemli ismi Obradovic!. Bu toprakların gördüğü ve çok büyük olasılık da göreceği en büyük basketbol dehası Sırp koç, oyun okuma, oyuncudan maksimum verim alma ve parkelerdeki psikolojik harp konusunda tek kelimeyle bu işin piri…
Kadroya baktığımızda F4 adayı diğer rakiplere nazaran 1 ve 5 numaralarda, oyuncu kalitesi olarak biraz eksik kalıyorlar ama 2-3-4 rotasyonları belki de Avrupa’nın en iyisi! Özellikle Vesely gibi uçan, Bjelica gibi atan, ikisi de ribaund canavarı iki 4 numaraya ve Goudelock gibi Avrupa’nın en keskin şutörüne ve Bogdanovic gibi ‘All Around’ bir silaha sahipler.
Kusursuz bir takım mı, eksikleri yok mu? Tabii ki hayır ama Sarı lacivertliler senelerdir yönetimi-oyuncusu-taraftarı-basını, kısaca tüm birimleriyle hayalini kurduğu Final Four’un kokusunu bu kez maaile almış durumda ve aç bir kurt gibi, tam gaz ava doğru ilerliyor. Hatta sadece camia olarak değil, taraflı tarafsız herkesce de ‘bu sene o sene’ nidaları yükselmeye başladı bile…
Fenerbahçe toplamda 8, son 5 senedir de üst üste TOP16’ya kalıyor ama sadece 1 kez, o da 2007-08 sezonunda Tanjevic zamanında 2.gruplardan çıkmayı başarmışlardı. O zamanki rakip, o senelerin flaş takımlarından Montepaschi Siena idi ve saha avantajı İtalyan ekibindeydi.
Bu sene ise home-court avantajını ellerine alacaklar ve geçmişe nazaran kadro olarak çok daha geniş ve kaliteli isimlere, hepsinde de önemlisi, takımca çok daha iyi bir ten uyumuna sahipler. Direksiyonda da basketbolun Avrupa’daki peygamberi ZOC var.
Kısaca tünelin ucu bu sezon çok daha açık ve F4 yapamazlarsa cidden çok yazık olacak!
Tabii ki spor bu, hiçbir maç sahaya çıkmadan kazanılmaz ve çok kötü gününde yakalandıkları bir karşılaşma ya da ‘Allah korusun’ olası 1-2 kilit sakatlık, bir anda bugünkü cenneti cehenneme de çevirebilir! Ama olağan gidişat; tüm verileri üst üste koyduğumuzda, 15-17 Mayıs tarihlerinde Madrid/ Barclaycard Center’da yer alacak 4 koltuktan birinin sarı-lacivertlilere gideceğini gösteriyor.
Bu arada 3.çeyreğin sonlarına doğru sakatlanıp çıkan Ricky Hickman’ın umarız ciddi bir problemi yoktur. Çünkü son 2-3 haftadır Maccabi günlerine, bir bakıma fabrika ayarlarına geri dönen Amerikalı guard, bu takımın hücum setlerinde olmasa da, dış alan savunmasında en kilit oyuncuların başında geliyor!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
burak.belgen@abcspor.com