https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET 2015 – MADALYA MAÇLARI İNCELEMESİ

Okunması Gerekenler

efeBu iş, bugün bitiyor… Evet, bugün! Her güzel şey gibi, bu turnuvanın da bir sonu var. Spanoulis, Antetokounmpo, Zaza, Sanadze, Sanikidze, Fesenko, Ersan, Cedi, Sinan, Schröder, Nowitzki, Belinelli, Gentile, Gallinari, Bargnani, Lojeski, Gillet, Casspi, Fischer, Eliyahu, Kadir, Mekel, Stipanovic, Kikanovic, Gortat, Fridzon, Vorontsevich, Khvostov, Koponen, Salin, Huff, Palsson, Stefansson, Kloof, Norel, W. De Jong, Saric, Bogdanovic, Hezonja, Simon, Zoran Dragic, Blazic, Omic, Samardziski, Ilievski, Berzins, Bertans, Strelnieks, Freimanis, Janicenoks, Vene, Kangur, Veideman, Arbet, Satoransky ve Vesely derken, final vakti geldi çattı.  Tüm safhaları çetin bir rekabet içerisinde geçen onca maçın ardından, nihayete eriyoruz. Önce madalyalardan bronz olanı, sonra da kupa ve diğer iki büyük madalya sahibini bulacak. Bakalım kimin eli daha kuvvetli?

 

SEN AĞLAT BEN SEVERİM SENİ (BRONZ MADALYA MAÇI): 

 

FRASIR FRANSA – SIRBİSTAN:

Esasen, turnuvaya mutlak favori olarak gelen iki dev ekibin ancak bronz madalya maçına hak kazanması, bu ülkelerin taraftarlarında biraz hayal kırıklığı yarattı. Üstelik, iki ekip de, (grup maçlarında bir-iki kez yürekleri ağızlarına gelse bile) yarı finale kazasız belasız, namağlup varmayı başarmışlardı. Tabi bir de Fransa hem son Avrupa şampiyonu ve son Dünya Şampiyonası 3.sü, hem evsahibi, hem de Tony Parker’lıydı; Sırbistan ise Djordjevic sayesinde radikal bir değişim yaşamış, Teodosic’i kazanmış, sistemini güncellemiş ve Dünya 2.liğinin sahibi olmuştu. Ama basketbol, sahaya çıkmadan kazanılacak türden bir mucize değil. Öyle ya, 35’indeki bir Gasol’ün “Siz kimsiniz ki!” üslubunu benimseyeceğini hangi Fransız beklerdi? Veya Sırplar, grupta, Top 16’da ve çeyrek finallerde hep ermişlerin yardımıyla elenmekten kurtulmuş bir Litvanya’nın kendisine kafa tutabileceğini kestirebilir miydi? Bu sadece teknik ekip basiretiyle, tecrübeyle, kibirle veya kendini beğenmişlikle, ya da rakibi küçümsemekle/tanımamakla alakalı bir durum değil. Bazen, ne yaparsanız yapın, başınıza gelecekleri öngöremezsiniz…

 

8. Nemanja Bjelica (Serbia)Bu maçta, hız ve sistematik organizasyonlar, Sırbistan’a ait; sert defans, düşük tempo, az pas ve delici penetreler ise, Fransa’nın işi. Pota altında sahip olduğu açığı, iki adet 4 numaraya dönüp sistemle ve pas trafiğiyle çözmeye çalışan bir Sırbistan, boyalı alanda bir adet ikili oyun savunmacısı dev, bir adet oyun kurma sihirbazı ve bir adet de dış şut ustası ile boy gösteren bir Fransa’ya karşı oynayacak. Özellikle Fransa’nın bol faul yapmasını bekliyorum (minik bir dipnot: koç Vincent Collet, geçen maçtan sonra Gasol lehine çıkan faul düdüklerinin sayısından yakınmış; fakat maç boyu düdüklerin kahir ekseriyetinin Fransa lehine çıktığını kolayca unutuveriyor. Gasol’ün her yerde ve yaştaki taktiğidir rakibe pota altında bol bol faul aldırtmak). Böylesi fauller neticesinde, Raduljica yine ancak çizgiden bulduğu sayılarla çift haneleri görür. Erceg ve özellikle Bjelica’nın sahip olacakları iç – dış şut ve boy avantajlarını kolayca sayıya tahvil edebileceklerini hiç kimse ummasın; zira Fransız rakipleri onlardan kısa olsa bile, çok daha sert, kurt, bilgin ve etkili savunmacılardan oluşuyor. Mesela Gelabale, Diaw, hatta belki Pietrus ve Kahudi bile, Sırplar’ın verimli pas trafiğine ket vurabilir. Ki zaten Sırplar’ın nasıl durdurulacağını Litvanya’lılardan iyice öğrendiler.
Bronze Medal Game Preview: France v SerbiaKısalarda ise, her iki takımın da ilginç sorunları var. Batum ve Parker’ın iyi birer şutör olmadığını zaten biliyoruz; fakat Sırplar’ın tüm guardları bu turnuvada felaket seviyede üçlük atıyor ve takımlarını zora sokuyorlar. Şu anda Teodosic, Parker’dan iyi. Fakat De Colo da Teo’dan daha “çok yönlü” ve savunma açısından daha muteber bir isim. Batum’a Markovic veya Kalinic’i tayin edip, Bogdanovic ve Nedovic ile de Parker’ı yavaşlatabilirler, ama De Colo’yu sadece Markovic durdurabilir. Tabi bu sefer de, Batum açıkta kalmasın diye Kalinic oraya sevk edilecek. Bu da 3 ve 4 numarada Fransa’nın elini rahatlatacak. Bakalım nasıl eşleşecekler? Bench yönünden Sırplar hep çok daha üstündü rakiplerinden; burada ise Fournier ve Lauvergne ile Fransa bu işi (istediği ölçüde) dengeleyebilecek. Her iki takım da, çok sayı atıyor, az sayı yiyor. Her ikisi de hızlı hücumda usta. Fakat birbirlerinden alabildiğine farklı sistemleri benimsemişler. Koçların etki düzeylerini de hesaba katarsak…

 

Tahmin: Üçlükler yine kaçacak. Bol bol faul çizgisine gelinecek. Penetre eden, ve rakibinden sadece 2 adet fazla dış şut sokan taraf, kazanır. Savunmaları daha sert ve yıpratıcı olduğu için, benim pusulam Fransa yarım adım önde, diyor.

Anahtar oyuncu: Parker, De Colo ve Lauvergne. Diaw zaten harikalar yaratacaktır. Ama bu diğer üç oyuncu maçın kaderini tayin edecek. Sırplar’da ise Bjelica, Nedovic ve Bogdanovic. Bilhassa dış şutlara bir çare bulmalılar.

 

Neticede, her iki takım da, ancak “gönüllerin şampiyonu” olabilecek. Olimpiyatlar için, elemeleri geçmeleri gerekecek..

 

KALBİMİN SARAYLARI SENİN (FİNAL MAÇI):

 

İSPLİTİSPANYA – LİTVANYA:

Sene 2003.. Türkiye’de düzenlenen bir önceki EuroBasket’te, kabuk değişimi yapmaya başlayan bu iki ekipten Litvanya, sürpriz şekilde Kambala’lı Letonya’ya toslayarak elenmiş, 2002 Indianapolis’ten de mahrum bırakılmıştı. Öte yandan İspanya, Gasol, Carlos Jimenez, Garbajosa, Raul Lopez ve Navarro ile yeni bir yapı kurmuş, Paraiso, Angulo, Alfonso Reyes, Cabezas, Kornegay, Ignacio Rodriguez, Duenas ve Herreros’u da yeni kadroya bekçi yapmanın ödülünü Bronz madalya ile almıştı. Ve 2003’te Litvanya yeni sistemini iyiden iyiye Jasikevicius üzerine yüklemeyi akıl edince, bu iki ekip, finalde karşı karşıya gelmişti. O zaman, 99’daki Çeyrek Final’den daha yüksek bir turda ilk kez karşılaşıyordu bu rakipler, ve karne hep İspanya’dan yanaydı. Ama Kaukenas’ın sürpriz şekilde turnuva dışı bırakılmasına rağmen, yeni yıldız Macijauskas, iki adet “Avrupa’nın Pippen’ı” ile, yani Stombergas ve Siskauskas gibi neferlerle, Jasikevicius-E.Zukauskas ikili oyun mekaniğiyle, Litvanya rakibini finalde adeta ezmişti. Ne Herreros, ne Calderon, ne Reyes kardeşler ne de Navarro; direnen tek bir isim vardı orada Litvanya’ya; Pau Gasol. Tam 36 sayı atsa bile, madalyanın gümüş kalmasına mani olamamıştı. Bugün, 2015’te, 2003 finalini soluksuz seyreden ve Gasol’e büyük sempati duyan bu gözler, aynı efsanenin enginlere sığmayıp taştığı bir turnuvanın finalinde, aynı Gasol’ün destanına tanıklık edecekler…

 

4. Pau Gasol (Spain)Aslında, bu iki ekibin bu turnuvadaki hikayesi birbirine çok benziyor. Ama Litvanya’nınki biraz daha 2001’in 12 Dev Adamı’nı, İspanya’nınki ise daha ziyade 1993’ün Almanya’sını anımsatıyor. Nasıl ki 2001’de İbo, Hido, Memo, Mirsad, Harun, Kerem, Haluk ve Hüseyin’in takım (ya da, yarı-takım) halinde başardığı şekilde, ittire kaktıra ama favorileri aşarak Türkiye finale çıkmıştı; işte Litvanya da burada benzer kalibredeki isimlerden oluşturduğu “takım” ile aynısını başardı. Elenmekten her seferinde zor kurtuldu – 2001’deki Biz gibi. İspanya’da ise tek bir lider vardı: Gasol. Tıpkı, kalburüstü bir takıma sahip olmasına karşın, ikinci tur sonrasında sadece (rahmetli) Christian Welp’in insanüstü çabası ile hedefe yürümeyi başaran Almanya misali. Ve şimdi, her ikisi de, kaybede kaybede finale vardı.

 

Litvanya 2003’ten beridir bir EuroBasket altını göremedi. Ama geçen şampiyonada Kleiza ve Kalnietis ile bir altın madalyaya çok yaklaşmışlardı. Peki, nasıl olur da, 2010’un ABD’ye kafa tutan Dünya 3.sü, 2013’ün finalisti ve 2014 Dünya 4.sü, bu şampiyonanın favorisi olarak görülmez? Sadece Kleiza’nın kaybı mıdır bunun sebebi? Hayır. Ortaya apaçık bir farklılık koyamadıkları için olsa gerek. Daha da ötesi, eğer favori olarak gösterilselerdi, gruptan bu yana oynadıkları tüm maçların neticesi apaçık hayal kırıklığı addedilirdi. Belki de bu yüzden iddiasız, sessiz sedasız ve “basketbolun dediği olur” olgunluğuyla gelmeyi seçtiler. Rakiplerini de ilginç bir ruh haline sokup, kafalarını allak bullak ettiler. İşlerini biliyorlar, kuşkusuz. Dahası, 2003’teki kadrodan kimse kalmadığı için geriye, bu yeni nesil muhakkak bir altın madalya isteyecek ve 2013 gümüşü ile yetinmeyecektir. Üstelik, Kleiza da yokken, bir süper yıldıza sahip olmadan bile, birkaç muteber yıldız isimle ve takım basketboluya bunu başarmayı her şeyden evla görürler.

 

8. Jonas Maciulis (Lithuania)Burada Kalnietis’in menkul kıymetler borsasından hallice formu yüzünden (ve de alternatifsizliği dolayısıyla) ya herro ya merro demek zorundalar. Aslında, şu dakikaya dek, 2014’te Kalnietis’in görevini devralıp çok iyi işler çıkartan Seibutis’in de bir oyun kurucu olarak oynayabilmesi sayesinde geldiler. Öyle ki, Kalnietis’ten ziyade, bu takımın esas oyun kurucusu Seibutis oldu. Oyunları hep 2 numaradan kurdular. Ki zaten, Kalnietis pek çoklarının iddia ettiğinin aksine, sakatlık sonrasında, 2013’tekinden alabildiğine farklı bir oyuncu haline gelmiş. Zira asistlerinin tamamını Valanciunas’a yapıyor ve sadece ikili oyunlar üzerinden (pick&roll veya pota altına top indirme) asist üretebiliyor. Geri kalan her tür asist girişimi, kötü tercihler ve top kayıplarıyla neticeleniyor. Şut konusunda ise, ne o’na ne de Seibutis’e güvenebilecek durumda değiller; bu iki guard, sadece penetrelerde ve pota altında alacakları fırsat paslarını bitirirken güven teşkil ediyor. Gerçi Kalnietis’in ara sıra kritik üçlükleri olabiliyor, ama adı üzerinde, “güven teşkil etmiyor”. 2013’ün aksine burada, maçı kurtaracak şutun Kalnietis’ten gelmesini bekleyemezler. Hele ki bu kadar fazla top kaybını (bu kadar kritik anlarda) yapıyorken.

 

19. Mindaugas Kuzminskas (Lithuania)Belki Pocius gibi bir şutörü çok arıyorlar, hatta Milaknis ve Maciulis olmasa, hakikaten üçlük sokamaz hale geleceklerdi (geçen maç, ne Sırplar ne de Litvanya, üç sayı gerisinden pek oynamak istemediyse, sebebi şutörsüzlüktür). Ama Kuzminskas, Jankunas ve Maciulis gibi sert, atletik, zeki ve fırsatçı 3-4 numaralara sahip oldukları için, boyalı alan ve yay içerisinde çok güçlüler. Ben şahsen hem müdafaada hem de hücumda bu maç Kuzminskas ve Maciulis’in epey öne çıkacağını düşünüyorum. Neden mi? Rudy, Mirotic, San Emeterio, Claver ve hatta Felipe Reyes gibi isimlerin tamamını, bu üç oyuncu, layıkıyla savunur. Hücumda da zekalarıyla bu isimlere büyük üstünlük kurarlar ve en azından Valanciunas’a, yani has bitiricilerine bol miktarda asist çıkartırlar. Kuzminskas’ın faul çizgisinde çok rahat olmadığını biliyoruz, ama yine de rakibi faul problemine sokmaktan çekinmeyecektir. Kuzminskas ve Maciulis’in güç ve atletizmine, Jankunas’ın da fırsatçılığına büyük iş düşecek.

 

17. Jonas Valanciunas (Lithuania)Biraz da İspanya açısından bakalım: Llull, Rudy ve S-Rod ve de Ribas, kötü şut atıyorlar. Bu yüzden icabında Gasol çıkıp dış şut katkısı veriyor. Mirotic bile hiç ritmini bulamadı, kendi gibi oynayamıyor. Buna karşın, bilhassa Llull’ün yüreği, S-Rod’un zekası ve Rudy’nin yırtıcılığı ile, büyük oynuyorlar. Burada, alternatifsiz Kalnietis ve Seibutis’i bir an olsun faul problemine sokarlarsa, Valanciunas ve Maciulis ne yaparsa yapsın, maçı İspanya alır. Ki zaten, Gasol’ün Valanciunas, Kavaliauskas ve Javtokas’ın her birine 4’er faul aldırması çok kolay. Peki, Valanciunas aynısını Gasol’e yapabilir mi? Bu tamamen, nerede ve kimden pas alacağına bağlı. Çünkü topu nasıl bitireceğini, tümden buna göre seçiyor Valanciunas. Eğer pota altından oynarsa, Gasol 4’e, Reyes 5’e çekilir ve tüm faul riski Reyes’e yüklenir. Biraz olsun boyalı alan etrafına çekilirse Valanciunas, işte o zaman Gasol’ün faullerini arttırabilir. Claver’in penetreleri ise, Kuzminskas, Javtokas, Jankunas ve Maciulis’i bir nebze olsun faul problemine sokmak için birebir olacaktır. Mirotic, içeriden oynarken ayrı, dışarıdan oynarken ayrı bir dert; ama her dert, çift yönlü. Ribauntlarda etkili, ama bitiriciliği ve yakın mesafe şutu normal kalitesinde değil. Dış şutu iyi, ama o bölgede top kaybına çok yatkın ve dışarı çıktığında, 5 numarayı pota altındaki ribaunt mücadelesinde çok yalnız bırakıyor. Burada kritik anlar haricinde Mirotic hep Litvanya’nın yararına çalışacak. Gerçi Ribas ve Llull biraz olsun istikrarlı şut sokarsa, Mirotic’e ihtiyaç kalmayabilir. Ama onlar da şu an Kalnietis ve Seibutis gibi, şutörlükte güven vermiyorlar.

 

Öyleyse, uzatmayalım daha fazla:

 

Tahmin: Scariolo’ya rağmen, İspanya kazanır. Niye mi? İki takım da çok yıprandı, ama Gasol başka bir seviyede oynuyor. Karşı takımda ise, Maciulis’in bir maçlık mucizesi dışında, topu eline alıp harikalar yaratacak hiç kimse yok. Herkes sistem oyuncusu, ve sistem Kalnietis ve Seibutis’in ellerinde. Seibutis’te çok sorun yok, ama Kalnietis’te var. Ve tabi her İspanya guardı, Kalnietis’e çok top kaybı yaptırıp, bunları hızlı hücum basketlerine çevirecek kalitede. Yani İspanya, Litvanya’ya bir ivme kazandırmamak için gereken silahlara sahip. Dış şut olmasa bile, fast break ile ve savunma ile Rudy, S-Rod ve Llull yollarını bulacaklar. Faullerden yana da İspanya’nın üstünlüğü var. Kuzminskas, Jankunas ve Maciulis dışında, İspanya her bölgede rakibinden üstün. Ayrıca, hiçbir Litvanya’lı bu şampiyonluğu Gasol kadar isteyemez. Gasol maçta sakatlanmadıkça, İspanya son periyodun bitimine doğru (çaldığı toplarla) farkı açar ve 8-10 sayı farkla şampiyon olur. Değişmeli savunma Sırplar’a söker, Kazlauskas’ın dehası da öyle; ama İspanya, bu şekilde durdurulmak için artık fazla “motive”. Yine de, basketbol bu. Şu dakikadan sonra tahmin yapmak da tutturmak da çok zor.

Anahtar oyuncu: Gasol, Claver, Llull ve Rudy, İspanya adına kilit isimler. X-Faktörlük içinse Ribas, Reyes ve oynatılırsa, San Emeterio. Litvanya’da ise, hep saydığımız üçlü, Kuzminskas, Maciulis ve Jankunas kilit noktalar. X-Faktör ise, Kavaliauskas. Evet, Milaknis değil. Kavaliauskas. Hatta belki, Javtokas.

 

Şampiyona bitiyor. Herkese, iyi seyirler. Tadını çıkartalım bu iki ziyafetin!

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

 

 

Son Haberler

EKSİKLERLE

Abdi İpekçi spor salonu demeye devam edeceğiz. Bir yerin yıkılıp yeniden imar edilmesi ve son yıllarda isminin değiştirilmesi özellikle "Mustafa...

Benzer Konular