https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET 2015 B GRUBU – İZLANDA

Okunması Gerekenler

efeİZLANDA:

 

İtalya tam takım geliyor; topu da iyi pay ettikleri için koç Pianigiani’nin bayramları yakındır (gerçi nazar değmesin, Datome ve Bargniani’nin minik sakatlıkları var); İspanya’da kodamanlar yok ama kazanma gelenekleri sayesinde yine kocamanlar; Sırplar’ın uzun adamı Marjanovic ne yazık ki erken terhis edildi ama nasılsa bol keseden kazancaklar; Almanya’da Nowitzki var, Pleiss var; Türkiye deseniz tam bir muamma (her zamanki huyumuzdur); pekii, ya grubun “öteki” takımı? İzlanda’dan ne haberler var?

 

Finlandiya 2011’de Mottola önderliğinde ne yaptıysa, bu sefer de NBA geçmişli Stefansson liderliğinde İzlanda onu yapıyor, yapacak. İzlanda, elemelerde herkesi tek bir unsurla şaşırttı: takım oyunu… Yok, aslında yaptıkları şeyin yeni veya şaşırtıcı bir yanı yok; şaşırtıcı olan, birbirlerinin zihinlerini okurcasına güzel takım oyunu oynamaları, yılmamaları, kenetlenmeleri. Stefansson da liderlikten, daha doğrusu sürükleyici parça olmaktan ziyade, takımın kurtarıcısı, ağabeyi rolünü ifa ediyor. Arkadaşlarının arkasını topluyor, tecrübesiyle tat katıyor. Ama nasıl ki 2011 Finlandiya’sında herkes Mottola’ya bakarken aradan Koponen çıktıysa, burada da herkes Stefansson’a bakarken aradan Haukur Palsson sıyrılacak. Asıl joker, Palsson.

 

Palsson’un güzelliği, skora çok geniş bir yelpazeyle gidebilmesi. Silahlarının hiçbirisi tam anlamıyla mükemmel değil belki, ama şimdilik bir Ponkrashov seviyesinde gezinse de İzlanda için kafi. Neyi hedefliyor İzlanda? Kendini ezdirmeyip, rüştünü ispatlamayı. Avrupa’nın kalburüstü liglerinde mücadele eden çok az oyuncusu olan İzlanda’nın burada portföyünü parlatmak ve deneyim kazanmak adına muazzam bir fırsat bulduğunu dile getirelim. Bir defa bu grupta yer almak bence onlar için olumsuz değil, aksine çok müspet bir durum. Çünkü yenilecekler, ama en iyilere karşı yenilecekler ve hep en güçlülere karşı kendilerini gösterme imkanı bulacaklar. Çiçeği burnunda bir Eurobasket takımına daha büyük ne yardım yapılabilir ki? Zira “kazanmayı öğrenmek için, evvela kaybetmesini öğrenmek gerekir”...

 

UntitledBaktığımızda, kısalar açısından çok da dezavantajlı değiller. Eurocup ve Eurochallenge takımlarının muhakkak şampiyona sonrasında peşlerine düşeceği pırıl pırıl gençler, Steinarsson ve NCAA’lerde boy gösteren Martin Hermannsson, burada eşsiz deneyimler tatbik edecekler. Bu isimlerden en çok da Hermannsson benim dikkatimi çekti hazırlık maçlarında. Aslında onların en büyük şansları, takımda (biraz da zorunluluktan) belirli rollerin sadece bazı oyunculara dağıtılmamış olması. Dolayısıyla, takım oyunu oynanırken herkes ribaunt, asist, top çalma ve yararlılık hanelerini genişletiyor. Steinarsson ve Hermannsson’un da üzerindeki baskı kalkıyor. Yine de, Hermannsson istatistik kağıdına daha fazla yansıyan işler yaparken, Steinarsson daha ziyade işin savunma ve oyun kurma kısımlarıyla ilgili. Bu yüzden, değişmeli olarak farklı maçlarda farklı ağırlıkta süreler alacaklardır. Hermannsson’un dış şutlarda birkaç adım önde olduğunu da hatırlatalım.

 

Bu isimler kadroda şu oyuncuları kesmeye çalışacak: Sigudarson ve Vilhjalmsson. Neden mi? Çünkü kadronun esas sıkıntısı, uzunlarda; bilhassa da pota altında ve bu yüzden bol bol kısa oyuncu oynatıyorlar her pozisyonda. Takımın yegane pivotu, takımın aynı zamanda açık ara en uzun ismi: 2.18’lik Nathanaelsson. Yetenekleri son derece kısıtlı olan, mücadele bakımından da takıma pek uymayan bu dev ismin kifayetsizliği yüzünden, genellikle 4 – 5 kısa ile oynamak zorunda kalıyor İzlanda. Tek devinin modern basketbola isyan eder bir yapıda olması da, İzlanda’ya tüm rakipleri karşısında bir ebat dezavantajı yaratıyor. Bunu örtme görevi de, takımı uçar tempo oynatmaya gayret eden bu iki oyun kurucuya, yani Sigudarson ve Vilhjalmsson’a düşüyor. Bu iki ismin ortak özellikleri, ikili oyun üzerinden gerek kendilerine gerek de takım arkadaşlarına yarattıkları pozisyonlar ve nokta atışı hızlı pas kabiliyeti. Bol bol dış şut kaçırsalar bile, her daim, o şutları atma ihtimali mevcut. Asiste yönelik değil, Isolation’a yönelik oyun yapıları onların hitap edecekleri kulüpleri de kısıtlıyor, takımın “takım oyununu” da. Ama, etkililer neticede… Zaten muhtemelen Hermannsson her ikisini de şutör guard mevkiine doğru itecektir.

 

Stefansson ve Palsson varken kısa forvet de, şutör guard pozisyonu da güzel insanlara emanet. Fakat savunma yönünden çabalayan bir tek Stefansson var, o da savunmayı sevdiğinden değil, tecrübesi uyarınca savunma yapmanın bir zorunluluk olduğunu bildiğinden (yoksa, NBA’de kalıcı olurdu). Logi Gunnarsson ise, swingman oynamaya pek hevesli, ama cüssesi sert basketbola da, çabuk basketbola da yetemeyen bir “mancınık”. Dolayısıyla, sadece skor sıkıntısı çekilirken riske edilip oyunda tutulacak birisi. Gelelim, zorunluluktan 4 numara oynamak durumunda kalan, undersized Baeringsson’a. Takımda double-double eksenine en yakın isim, o. Özellikle hücum ribauntlarında bir başka etkili. Komple bir oyuncu olduğu için, bir nebze iç – dış pas trafiğini iyi yönlendiriyor ve takıma hücumda büyük katkısı oluyor. Savunmada da sırıtmadığını söyleyebiliriz. Fakat boy dezavantajı yüzünden turnuvada birebir hücumu çok kadük kalacaktır.

 

Benzeri bir hadise, Gürcü sertliğiyle oynadığı için kadrodan Brynar Björnsson’u kesebilen ve son 12’ye kalan Ermolinskij için geçerli. Ekibin ikinci en uzun ismi olan bu oyuncunun boyunun sadece 2.02 olduğunu ve aslen oyun kurucu mevkisinde oynamasına rağmen bu takımda uzun forvet olarak bile boy göstermesi gerekeceğini söylersek, sanırım takımın fizik dezavantajı daha bir netleşir. Kısa forvet tabiatlı Magnusson ile ikisi, açık alanda doğru pozisyon alarak ribauntlara hükmedip asistler üretiyor, savunmada ise “kasaplık” yapıyorlar. Hülasa, takımın onlara bol bol ihtiyacı olacak.

 

Ne yaparlar? Bu oyun düzeninde, bizi iki – üç periyot zorlarlar. İtalyan’ları muhtemelen ikinci yarıda zorlar, ama yıkamazlar. Sırbistan, İspanya ve Almanya karşısında da, rakiplerinin yıldız uzunlarını tutamayacakları için, hezimet yaşarlar. Ama zaten amaç, 1 galibiyet elde edebilmek, veya eşdeğer deneyimler kazanmak. Stefansson’un da gözleri açık gitmez artık. Eğer ki aradan sıyrılabilirlerse, bunu İtalya maçı sayesinde yapacaklardır. Keşke bir diğer NCAA nefeleri Fridriksson da burada olabilseydi…

 

Yazar’ın notu: Bu satırlar yazılırken, Anadolu Efes’ten Eurobasket davetiyesine binaen müsaade almayı beceremeyen Heurtel’in yerine, Leo Westermann Fransa kadrosuna çağırıldı. Bir diğer değişiklik de, sakatlanan Todic’in yerine alınan Drasko Albijanic oldu. Westermann, rolünü büyütmez de takımı oynatmayı amaçlarsa, katkı yapar. Todic’in yokluğu ise Boşnaklar’ın pota altını iyiden iyiye zayıflattı..

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

 

 

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular