Kevin Wayne Durant ama biz ona en bilindik şekilde ‘’Kevin Durant’’ diyelim. Çocukluğunda ‘’sıska’’ ve ‘’cılız’’ ama sonrasında kariyerini en yüksek noktalara taşıyan bir isim. Bu ‘’adam’’ hakkında bir şeyler karalayacağım…
Kevin Durant, 29 Eylül 1988’de Amerika’nın Washington DC kentinde dünyaya geldi. O da basketbolu betondan, parkelere taşıyan isimlerden bir tanesi. Fiziğinin birçok koç tarafından yeterli görülmemesi, boyunun aşırı uzun olması onun amatör basketbol kariyerinin başlangıcını olumsuz etkiledi, ta ki AAU koçu Charles Craig ile tanışana kadar! Koç Craig, Durant’i baştan yaratır adeta.. Koç Craig Durant’in basketbol antrenörü olmasıyla beraber, aynı zamanda onun akıl hocası da olmuştur ama ne yazık ki Craig 35 yaşında ‘’para’’ merkezli bir cinayete kurban olarak gitti. Duygusal bir kişiliğe sahip olan Durant bu olaydan derinden etkilenir. Koç Craig’in 35 yaşında vefat etmesi, Durant’in kariyerinde hep ‘’35’’ numaralı formayı giyinmesine sebep oldu. AAU’daki son günü olması ve Durant için önemli birisinin ölümü ciddi şekilde üzüntü yoğunluğu barındırıyordu.
Ve Durant’in lise yılları başlar… Durant, NBA’de forma giyinen veya giyinmiş olan Michael Beasley ve Ty Lawson ile birlikte lisede oynadı. Lise kariyeri boyunca oynadığı takımların adeta ‘’göz bebeği’’ olan Durant ayrıca çoğu zaman ‘’sayı kralı’’ seçilmiştir. Koç Craig’in katkılarıyla beraber oyunu estetik ve göze hoş gelen bir biçim almıştı ki zaten üstüne koymaya devam etti. Lise döneminde sahada hatta saha dışında oldukça sevilen birisi oldu ki sempatik bir kişiliğe sahip olduğunu hepimiz biliriz.
Lise sonrası, kolej kariyerine Teksas Üniversitesi’yle başladı. Tek sezonluk üniversite kariyerinde, 25.8 sayı ortalaması yakalayarak adından oldukça söz ettirdi ki bu dominant oyunuyla beraber henüz profesyonel olmadan Nike ile bir sponsorluk sözleşmesi imzaladı. Sözleşmenin değeri ise 7 yıl için tam 60 milyon $’dır! Dikkat böyle çekilir işte, çoğu NBA oyuncusunun bile anlaşması olmadığı Nike ile henüz üniversite yıllarında anlaşmak… Büyük iş!
Ulaşılacak en büyük noktaya gelen Durant, 2007 NBA Draftı’nda o zamanki adıyla Seattle Supersonics tarafından 1. tur 2. sıradan draft edildi. Hemen önünden seçilen Greg Oden da Durant gibi bir ‘’star’’ adayıydı ama daha parlamadan söndü. Çaylak sezonunda 20.3 sayı ve 4.4 ribaund ortalaması yakalamıştı ki bu etkileyici bir başlangıç olmuştu. Bu performansı ‘’Yılın Çaylağı’’ ödülüyle beraber süslemiş oldu. İstatistiklere ve başarılara karşın, NBA otoritelerine göre fiziği yeterli görülmüyordu ama açığını üstün yeteneğiyle kapatıyordu. Fiziğinin de gelişmesi şarttı tabii ki de…
Çaylak sezonuna Seattle şehrinde başlayan Durant, bir sezon sonra takımın şehir değiştirmesiyle beraber Oklahoma City’e taşındı… Bu değişiklikle beraber takımın yeni ismi ‘’Oklahoma City Thunder’’ oldu. 2008 senesinde ileride süper bir ikilinin parçası olacak Russell Westbrook draft edildi. Bu sezonda NBA-All Star haftası kapsamında oynanan ‘’All-Star Çaylaklar Maçı’’nda 46 sayıyla oynayarak bir rekor kırmış oldu.
Kariyerinin yükseliş döneminde olan Durant artık oyununu çok farklı boyuta taşımıştı ki 2009-2010 sezonunda takıma 2-3 sezon sonrası adına en iyi skorerlerden birisi olacak James Harden draft olmuştu. Ayrıca Durant bu sezon ilk defa All-Star olmaya hak kazanmıştı. Durant-Westbrook-Harden üçlüsünün genç dönemlerinde bir araya gelmesi cidden çok farklı bir durumdu. Kader işte… Bu üçlüyle beraber Thunder, Batı Konferans’ını 8. Sırada tamamlayarak Play-off oynama şansı yakaladı. Play-off’larda ilk turda Los Angeles Lakers ile karşılaşan Thunder, 4-1 mağlup olarak Play-off’lara veda etmişti. ‘’Big Three’’nin büyük çabası, o zamanlardaki Lakers büyüsüne yetemezdi tabii ki de.
2010-2011 sezonu yaz döneminde Durant, Thunder ile 5 yıllık sözleşme imzaladı ve sezona ‘’flaş’’ bir giriş yaptı. Önce kariyer rekorunu Denver Nuggets karşısında kırarak sonrasında ise ‘’Sayı Kralı’’ olarak yoluna devam etti. Thunder ve Durant’in Play-off’larda aradığı kalıcı başarı yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştı ki ilk turda Nuggets’ı ve sonrasında Memphis Grizzlies’ı geçerek konferans finaline yükseldi. O sezon şampiyon olan Dallas Mavericks ile karşılaşan Thunder, 4-1 kaybetti.
2011-2012 sezonu Durant’in o büyük sıçrayışından önceki son düzlüklerden birisiydi belkide… Bu sezonu 28 sayı ve 8 ribaund ortalamalarıyla tamamladı. Durant ve Westbrook önderliğinde Thunder’ın ilerleyişi devam ederken kendilerini bir anda NBA Finalleri’nde buldular ama ne yazık ki finalde Miami Heat, Thunder’ı 4-2 ile geçti.
Sezon başında Harden’ı, Houston Rockets’a takaslayan Thunder ‘’radikal’’ bir karar almıştı. 2012-2013 sezonu Durant adına oldukça ‘’başarılı’’ geçti. 10 bin sayı barajını aştıktan sonra Golden State Warriors karşısında kariyerinin ilk triple-double’ını yaptı. Hatta 50-40-90 kulübe giren ‘’en genç’’ oyuncu oldu. Batı Konferansı birincisi olarak Play-off’lara katılan Thunder, ilk turda Rockets’ı geçti. Bir sonraki turda ise rakip Memphis’di. Westbrook sakatlanarak seriyi kapatmıştı ki bu Durant’in çok daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söylüyordu bizlere.. Ne yazık ki ‘’tek başına’’ direnemeyen Durant ve onun önderliğindeki Thunder ikinci turda Play-off defterini kapattı.
Gelelim o büyük sezona! (Yazarken en heyecanlandığımın kısım kesinlikle burası oldu…) 2013-2014 sezonunda kendini tam anlamıyla kanıtlamış olan Durant, 32 sayı, 7.4 ribaund ve 5.5 asist ortalamalarıyla sezonu tamamlarken MVP ödülünün sahibi olmuş oldu. Görkemli performanslarını, üstün yeteneklerini bir kenara bırakalım Durant’in… MVP ödülünü alırken yaptığı konuşma ve ‘’Gerçek MVP sensin anne..’’ deyişiyle karakteriyle ve düşünceleriyle de gerçekten takdir edilmesi gereken bir ‘’oyuncu’’ olduğunu da göstermiş oldu.
Büyüleyici 2013-2014 sezonu sonrası, 2014-2015 sezonu Durant adına adeta bir kabus oldu. 2014-2015 sezonunda sadece 27 maçta forma giyebilen Durant’in yakasına ‘’sakatlık’’lar yapışmıştı âdeta. Bu sezonda 2 sakatlık geçiren Durant’in ikinci sakatlığı oldukça talihsizdi. Golden State’e karşı 30 sayıyla oynarken, Marreese Speights ile çarpışarak ayağını burktu. O sezon tek başına kalan Westbrook, üstün performanslarla takımını Play-off mücadelesine sokmaya çalışsa da başaramadı.
Geçen sezon ise yine beklenen işleri ortaya koyan Durant, normal sezonu Westbrook ile beraber büyük çabalarla takımı taşıyarak tamamladılar ki Thunder, Batı Konferansı’nı üçüncü sırada tamamladı. Normal sezonda 55 galibiyet ve 27 mağlubiyet almışlardı. Play-off’larda (Batı Konferansı Finali) ise geçen sezonun flaş takımı Golden State’e elenerek sezonu kapattılar.
Her şeyi bir kenara bırakırsak kendi yorumlarım şu şekilde; Durant şu anda ‘’en iyi olma’’ potansiyeli olan sınırlı iki kişiden (Kevin Durant-Kawhi Leonard) birisi.. Bu potansiyel ve bu yetenekle belki kendisinin bu oyunun ‘’en iyisi’’ olarak tanıtıldığını duyabiliriz gelecek zamanlarda. Kariyeri boyunca hep skorer kimliği ile dominant bir oyun ortaya koyan Durant, aynı zaman takımının lideriydi. Geçen sezonu Golden State mağlubiyetiyle kapatılmıştı ki Golden State finale kadar çıkmıştı. Bu olay sonrası, Durant’in serbest oyuncu konumundayken tercihinin Golden State olması çoğu kişi tarafından ‘’korkaklık’’ olarak adlandırıldı ki, bir o kadar da ‘’profesyonellik’’ dendi. Kolayı seçmemesi gerekirdi… Burası NBA, yüzüğü nerede kazandığının önemi çok büyük. Durant çoğu kişinin sevgisini bu hareketiyle kaybetti ama kendi kararı, saygı duymak gerekir. Unutmayalım, Durant’i ‘’tarafsız’’ şekilde izlersek çok daha fazla keyif alırız, en azından ben böyle yapacağım.
İşte ‘’cılız’’ adam! Biraz şut, biraz atletizm biraz da dans…
mail: can.duz@abcspor.com
twitter: @CanDuz
CAN DÜZ