Öncelikli hedef, başta iki uzun Vesely-Udoh olmak üzere tarihe geçen kadroyu korumaktı ve hem NBA, hem de başa güreşen dev Euroleague kulüplerinin sağlı-sollu saldırılarına rağmen bu muhteşem ikiliyi ”biraz tuzlu da olsa” takımda tutmayı başardılar.
Kadrodan verilen tek fire; zaten geçirdiği ağır sakatlık sonrası eski günlerine dönemeyen Ricky Hickman olurken, sezonu Karşıyakada kiralık olarak geçiren Kenan Sipahi ile de devam etmeme kararı alındı.
Kenan ”hemen her 16-17 yaşlarında spot ışıklarını üzerine çeviren genç yıldız adayımız gibi” 3-4 sene önceki beklentileri karşılayıp çıta atlayamadı hatta belki de geri gitti ama yerli statüsünde, hele de 3.oyun kurucu pozisyonunda kadroda tutulabilirdi. Obradovic ise tercihini; takım kimyası açısından, kafasındaki dakikaları alamazsa huzursuz olacağı kesin Kenan yerine, alacağı süre sorun olmaksızın aynı çizgi ve heyecanla devam edeceği aşikar ”altyapı çıkışılı ve çubukluya aidiyet duygusu oldukça fazla” Berk Uğurlu’ya kullandı.
20 yaşındaki Berk’in sürati ve agresif savunmasına diyecek sözümüz yok ama daha üst seviyelere gelmek istiyorsa, her gün nefes alıp vermek gibi durmaksızın şut çalışıp, ofans kalitesini de geliştirmek zorunda.
Transferlere gelince; geçen seneki başarılı kadronun bozulmaması zaten en büyük başarıydı diyebiliriz. Sadece yukarıda bahsettiğimiz iki uzun değil, NBA’e bugün olmasa yarın gideceği kesin, takımın en önemli dişlilerinden Bogdanovic’in de kulüpte kalması çok önemliydi. Üstüne de İtalyan ligi MVP’si James Nunnaly ve Anadolu Efes’ten yerli uzun Ahmet Duverioğlu alındı.
Nunnaly konusunu biraz açmak lazım. 26 yaşındaki oyuncu 2-3 hatta çok sıkışırsan 4 numarada da forma giyebilen, günümüzün çok moda ”buçuklu” oyuncularından..
NBA’de Hawks ve 76’ers ile yaptığı iki denemede de başarılı olamayan oyuncu, bunca senelik kariyerindeki gerçek anlamdaki tek patlamasını ”bir önceki sezonun 2.yarısı İsrail liginde çıkışa geçse de” geçen sezon yapmış ve Avellino formasıyla 18.4 sayı, 4.4 ribaund, 2.1 asist’lik bir istatistik yakalamıştı.
Yardım savunması ve kritik anlardaki pas tercihleri hatası çok net ama genel anlamda kalitesi de su götürmez. Buradaki en büyük soru işareti; hemen her Avrupa’da yer alan siyahi guard-forvetlerin ”role player” olduklarında bilinen çizgilerini yani o rüzgarı, havayı yakalayamamaları!.
Kafanızı fazla şişirmeden kısa bir analiz yapacaksak; kendi şutunu da yaratabilen iyi bir yakala-at dış atıcısı, top tekniği bir 3 numara için oldukça iyi, geçiş hücumlarında biçilmiş kaftan, delici özellikli ve yüksek tempo seven bir oyuncu.
Yatay çabukluğu da fiziğine göre oldukça iyi ama topsuz adam ve alçak post savunmasındaki zaafları ile Euroleague seviyesinde ilk kez forma giyecek olması en önemli soru işaretleri..
Sonuç olarak genel anlamda; hücum yönünden bir sıkıntısı yok ama savunma zaafı var diyorsak da, Obradovic’in ellerinde 32 yaşına kadar savunmanın s’nin yanından bile geçmeyen Boby Dixon’un 4-5 ay içinde evrim geçirip ne hale geldiğini düşünürsek, bekleyelim görelim demek çok daha doğru olacaktır!
Kadro analizi detaylı bir şekilde yapmaya gerek yok çünkü geçen sezonki ana rotasyon aynen devam ediyor. Pero Antic performansı için de dudak bükenler olabilir ama benim geçen sezona göre ekstra beklentim olan ilk iki oyuncu; Sloukas ve Kalinic. Yunan guard süre aldığı maçların bazılarında gerekli katkıyı verse de, sezon için yaşadığı sakatlıklardan dolayı uzun vadeli bir ritim yakalayamamıştı. 1M Euro gibi basketbol için hiç de azımsanmayacak bir buy-out ile transfer edilen Sırp forvet Kalinic de, Vesely sakatlığı sonrasındaki 1-2 aylık sürede ondan bekleneni fazlasıyla vermiş ama sezona 6 ay kadar süren çok kötü bir giriş yapmıştı.
Bu iki kaliteli kumaş ve Antic-Nunnaly ikilisiyle, takımın yerli rotasyonunu oluşturan Melih-Barış-Ahmet-Berk dörtlüsü de sezon genelinde çok iyi katkı veren ana beşliye ayak uydurursa, ZOC’un istediği zaman akordiyon misali açıp kapayabildiği A’dan başlayıp alfabenin sonuna kadar gidebilen, hatta adeta ”Made in ZOC’ imzalı yeni harfler eklenen setleri-planlarıyla, şampiyonluk şansı çok daha artar diye düşünüyorum.
Yeni sezonda kağıt üstündeki en büyük favori bence yine son şampiyon CSKA Moskova.. Her sene bu sularda yüzen iki İspanyol ve Yunan devleri ( Real-Barca-Oly-Pana) de zirve adayı ve geçen sezon dibe vuran Maccabi de güçlü bir kadroyla sezona giriyor.
Bu arada bugünkü yazı konumuz sarı lacivertliler ama Avrupa’nın 1 numaralı kupasında sadece Fenerbahçe değil, toplamda aynı şehirden 4 takımla yer alacağımızı ve Euroleague tarihinde bunun ilk kez gerçekleşecek olduğunu da belirtelim.
Önceki sezonlarda, başa güreşen takımlar için ilk tur maçları ”sonraki tura puan taşınmadığı için” amiyane tabirle gazozuna oynanıyordu ama değişen yeni statü ile, çift devreli lig usulünde artık oynanacak her maç çok büyük önem kazandı!.
16 takımlı ligde, ilk 8 sonraki tura çıkacak ve bu 8 içinde ilk dörtte yer alıp ”best-of-five” serisinde saha avantajını yakalamak çok ama çok önemli.
Bilgisi ve oyun zekasına kendi bakışından bile çok inandığım büyük usta ZOC bu ahengi bozmak istemedi diye düşünüyorum. Tabii ki de zaten eldeki flaş oyuncuları tutmak için harcanan ekstra maliyetler ve fazlasıyla aşılan bütçeyi de ekleyerek!
Fenerbahçe her halükarda son sekize kalıp F4 öncesi eleme turunu oynayacaktır ama sonrası için bugünden konuşmak çok erken..
Final Four için Belgrad ve İstanbul isimleri geçiyor. Olur da büyük gala Ülker Arena’da gerçekleşirse, omuzlara yüklenen ağırlık ve stresin artması anlamına da gelse, aynı zamanda inanılmaz bir ekstra motivasyon olacak sarı lacivertliler adına..
Final Four ise 19-21 Mayıs tarihlerinde..
Daha yolumuz uzun ve önümüzde son maça dek 8 aydan da fazla bir süre var ama gönül önce son iki sezondur tekrarlanan Final Four başarısını ister.. Sonrasında da Berlin’de avucumuzun içine kadar gelip kaçan Euroleague şampiyonluğunu..
Camia olarak üç büyüklerin hatta bu ülke topraklarının açık ara en tatminsiz kulübü olan Fenerbahçe, yönetim-basın-seyirci üçgeninde tarihinde ilk kez bu ten uyumunu yakalamış durumda..
Bu kulübün sularından, teneke bağlanıp yollanan nice kariyerli td’ler, coach’lar geldi geçti ve ilk kez ”akli dengesi yerinde olan hemen herkesin hemfikir olduğu” bir isim var direksiyonun başında; Zeljko Obradovic!.
Satışa çıkartılan 6000 küsür kombine aynı hafta bitti ve camia hem coach hem de takıma inanılmaz şekilde inanıyor.
Final sendromu konusunda üzerine tez yazılacak kadar! Ülkemizin şube farketmeksizin açık ara ilk, Avrupa’nın da en baştaki kulüplerinden olan sarı lacivertliler belki de bu kez, bu sezon şeytanın bacağını kıracak.
Kim bilir!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen