Heraklitos der ki; halk karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmez.
Senin-benim ödemiş olduğumuz vergilerle kurulmuş, seni-beni mutsuz etmek için mücadele eden Akbilspor’un varlığını sorgulayan kaç kişi var ?
Kümede kalma mücadelesi veren Fenerbahçe’nin sırf GS şampiyon olmasın diye bilerek ve isteyerek yenileceğine inananlar da ya karnını doyurmaktan başka hiçbir şey düşünmeyenler ya da IQ seviyeleri ayakkabı numaralarından fazla olmayanlar.
Yediği bir çuval hatalı gole rağmen Fenerbahçe kalesini Volkan’a emanet eden kişinin neden böyle davrandığını bilmiyorum zira karnını doyurmaktan başka şeyler düşündüğü de hepimizin malumu. Moses ve Zajc gibi eli belinden düşmeyen iki adamı ve şapşik kırmızı yanaklı oğlanı aynı anda kullanmak istemesi konularına girmek istemiyorum..
Zajc, Serdar ve Tolgay transferlerinin karın tokluğu ile alakası zaten yok, transferi gerçekleştiren şahıs ağzında altın kaşıkla doğduğundan mütevellit böyle bir derdi hayatı boyunca hiç olmadı, bu transferleri aşırı dozda vizyonla açıklamak sanırım mümkün olabilir.
Neyse, ucundan girdik maça, Fenerbahçe yumuşak bir orta saha ile çıkmış, Ersun Yanal top bizde olsun, sabırlı oynayalım demiş, Avcı’nın zaten taktiği belli, verin topu onların olsun, Jailson ve Tolgay gibi iki tane değerli maden var, presle bozun onları nasıl olsa Volkan bir şekilde yumurtlar demiş ve Fenerbahçe iyi oynuyormuş gibi göründüğü ilk 18 dakikanın ardından topu kalesinde gördü ve bambaşka bir maça evrildi oyun.
Golü bulan Başakşehir pas yapmaya başladı, pres yapmaktan aciz, yumuşak ve bir o kadar kırılgan Fenerbahçe orta sahası bu andan itibaren top göremedi, arada bir de olsa gördüğü topları da üçüncü pası yapamadan rakibe verdi. Başakşehir de gol atma konusunda çok istekli olmayınca çok sıkıcı bir ilk yarı izlemek zorunda kaldık kalan dakikalarda.
Fenerbahçe kafa olarak maça iyi hazırlanmamış gibi geldi bana, çok arzulu ve hırslı değillerdi ilk yarıda. Elıf ve Zajc ayaklarına aldıkları hemen her topu rakibe verdiler, zincirleme bireysel hatalar sonucu yenilen gol de adeta sezon özeti gibiydi Fenerbahçe adına.
Ersun Yanal ikinci yarıya Ekici-Elif değişikliğiyle başlamayı tercih etti, sanıyorum soyunma odasında da etkili bir konuşma gerçekleştirmiş, Fenernahçe epey farklı başladı ikinci yarıya, topa sahip oldu en azından, kanatları kullanmaya çalıştı, Valbuena oyuna girdikten sonra atakların etkisi de arttı ve Soldado ile hak etmiş oldukları golü de buldular ama yine Volkan’ın başrolde olduğu basit bir defans hatasından da golü yediler ve çıkaramadılar.
Maçın hakemi şaibeli bir isimdi, Robinho’ya gösterilmeyen bir kırmızı kart pozisyonu ve Arda’nın ceza sahasındaki hand-ball pozisyonu tartışılacaktır mutlaka, hakem konuşmama konusunda imtina ediyorum yine.
Fenerbahçe taraftarı gerçekten muhteşem bir taraftar, şu ızdıraba katlanıyor, şu takımın maçını izlemek için stadyumları dolduruyor..Helal olsun.
Yarın Göztepe de kazanırsa Fenerbahçe 25.haftadaki Sivas maçına küme düşme potasındaki bir takım olarak çıkacak, garip ama gerçek.
Akhisar Trabzon’a yenildi ama kök söktürdü, Fenerbahçeliler şunu bilsin ki bu takımın küme düşmeme mücadelesi son haftaya kadar devam eder, kimse pes etmiyor..
Ersun Yanal’ın Volkan ısrarı hem hocalık kariyerinin sonunu getirebilir hem de ‘’Ali Koç başkan olacak, Fenerbahçe’ye güneş doğacak’’ şarkısındaki güneşi gündüz maçları anlamında Fenerbahçe stadında doğurtabilir.
Galatasaraylılar da üzülmesin, adam kazandı, takımı da kazandı.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907