Maç öncesi Dolmabahçe’ye doğru adımlarım hızlanırken bundan tam 20 sene önce, ben 12 yaşındayken babamla gittiğimiz bir Denizlispor maçı geldi aklıma. Eski açık tribünün Kapalı’ya yakın tarafında, şu an halen yerinde dimdik duran tarihi sütun duvarının hemen dibindeki yerimizde seyrettiğimiz bir sıradan lig maçıydı. O gün Beşiktaş hızlı başlamıştı, ilk dakikalarda Ertuğrul’un golüyle 1-0 öne geçmiş, gol sonrası stat atmosferiyle tüylerim diken diken olmuştu.. Maçın bitimine 5 dakika kala gelen Denizlispor golüyle maç berabere bitmiş, eve dönerken Üsküdar motorundan hüzün dolu bakışlarla stadın kapanan ışıklarına bakmıştım…
Aradan nasıl geçtiğini anlayamadığım 20 yılın ardından yine bir Denizlispor maçı için Dolmabahçe’de, evimizdeydik. Diğer tüm rakiplerde de olduğu gibi, bir ileri bir geri, ite kaka yol alan Beşiktaş’ın, bu kez çoğu rakibinin kayıpsız geçtiği haftada bir kazaya uğrama lüksü yoktu. Milli ara öncesi camianın psikolojisinin çökmemesi için öyle veya böyle 3 puan elzemdi. Bu 3 puan alındı, ama hangi şartlarda alındı, orasını analiz etmek pek de keyifli olmayacak bu gece…
3 gün önceki Braga deplasmanında sahaya çıkan 11’in hemen hemen tamamı değişmiş, ideal kadroya yakın bir takım sahaya çıkmıştı. Geri dörtlüde benim de istediğim isimler vardı, solda Rebocho, sağda Gökhan. Stoperde Ruiz ve Vida. Önlerinde son haftaların takımı ayakta tutan ikilisi Atiba ve Elneny yer alıyordu. Hücum hattında ise Caner, Ljajic, Diaby ve Burak vardı. Tek tek bakıldığında iyi tercihler gibi görünse de, uygulamaya gelince aşırı derecede üretim kısırlığı yaşadığı bir maç geçirdi Siyah-Beyazlılar.
Avcı’nın en garip tercihi, solda Ljajic yer alırken, sağ kanada ise Caner’in geçmesiydi! Caner’in o bölgede verimli olabileceğine nasıl aklı yattı, ben çözemedim doğrusu! Nitekim olmadı da, henüz 25. dakikada Caner kendi yerine, Ljajic ortaya, Diaby de sağa geçti.
Ama esas problem hücum organizasyonunun olmaması veya işlememesiydi. Beşiktaş savunmadan topu çıkarıyor, genellikle Elneny ile buluşturuyor, sonrasında göbekte boşluk bulamayıp çizgilere doğru yöneliyor, oradan da dripling ile rakibi ileriye taşıyan bir oyuncu olmadığı için tekrar orta sahaya, tekrar defansa dönüyordu! Bu döngü onlarca kez tekrar etti! Yan pas, geri pas, yan pas, geri pas ile koca bir ilk yarı harcandı. Tek tehlikeli akın, soldan Caner’in Rebocho’yu kaçırdığı bir topta Rebocho’nun çizgiden içeriye yerden ve sert kestiği ortaYa Diaby’nın tek vuruşunun kalecinin kucağına gitmesiydi. Bu pozisyonda şans yardım etmedi, daha fazla şans da yaratılamadı.
İkinci yarı oyuncu değişikliği de yoktu, oyun anlayışı değişikliği de! Abdullah Avcı sonunda geç de olsa mantıklı müdahalalelerde bulundu. Gününde olmayan Caner’in yerine uzun süredir sakatlık nedeniyle uzak kalan N’Koudou oyuna dahil oldu. Büyük beklentiler olan bu oyuncu, henüz hazır olmasa da kazanmak için gerekli olan dinamizmi sağladı diyebiliriz. Oyuna girdikten 10 dakika sonra ceza sahasında Ljajic’in pasıyla topla buluşup, önce rakibini ekarte etti, sonra dar bir açıdan sert ve düzgün bir gol vuruşuyla 70. dakikada nihayet tribünlerin beklediği golü getiren isim oldu. Gol sonrası istediklerini yapmakta zorlanan ve gitgide oyundan düşen Ljajic’in yerine Boyd’un girmesi de doğruydu. Bana göre Braga maçındaki olumlu performansıyla bugün Boyd sağ kanatta yer almalıydı. En azından orada Caner’i kullanma saçmalığına yeğlerdim. Kalan sürede Beşiktaş farkı arttırma çabasına girecek enerjiyi de, beceriyi de gösteremedi ve son dakikalarda skoru koruma yoluna giderek istediğini alabildi.
Sadece adı süper olan Süper Lig yarışının 3’te 1’lik bölümü tamamlanırken 1. sıradaki Sivasspor ile 8. sıradaki Beşiktaş arasında sadece 3 puan var! Hani şu Beşiktaş’ın ligin ilk haftasında deplasmanda mağlup olduğu Sivasspor. Demekki Beşiktaş o maçı kazanmış olsa, tarihinin en kötü sezon başlangıçlarından birini yaptığı bir sezonun şu anki lideri olacaktı! Peki bu Beşiktaş’ı olduğundan daha iyi olarak görmemizi mi sağlamalı? Veya diğer büyük takımları? Onlar da birer galibiyet fazladan alsalar şu an liderdiler, ama bunu ne kadar hak ediyorlar?
Oldum olası realist bir futbol izleyicisi olmaya gayret ettim. Taraftar kimliğimin ağır bastığı, objektiflikten uzaklaştığım dönemler de oldu tabii. Yaş ilerledikçe her konuda olduğu gibi bu konularda da biraz daha olgunlaşıyor insan. Bu bakış açısıyla bugün tribünden 3 puana rağmen keyifsiz ayrılan binlerce Beşiktaşlı’dan biri de bendim. Elbette son 5 haftada 13 puan alıp sadece 1 gol yemek çok iyi bir tablo gibi görünebilir, ama pembe tablo çizmek Beşiktaş’ın menfaatleri açısından büyük hata olur. Daha alınması gereken çook yol var.
Şimdi bir milli maç arası daha var. Beşiktaş’ın oynadığı oyunla 11. haftayı zirveden sadece 3 puan geride tamamlaması dürüst olmak gerekirse bir şanstır. Abdullah Avcı bu şansı iyi değerlendirmeli. İlk yarının kalan 6 haftasında rakiplerine göre daha avantajlı görünen fikstürden de faydalanarak galibiyet serisini sürdürmek zorunda, ama bunu futbolunda da gelişim göstererek yapabilir ancak. Bugün olduğu gibi hücum üretkenliğinin çok düşük olduğu bir görüntüyle bu hedefe ulaşmak çok zor olur, bizden söylemesi…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu