Oysa her şey çok güzel başlamıştı ilk 45 dakikada.
2013-2014 şampiyonluğu sonrası yeniden takımın başına geçen Ersun Hoca 3 günlük mesainin ardından takımın coşkusuna olumlu katkı sağlamıştı. Zaten bu kadar kısa sürede kondisyon ve yetenek konusunda yapacak bir şeyi yoktu. Katkı sağlayacağı tek şey moral motivasyondu. Onu da belli ki iyi yapmıştı. Takım özellikle 2-0 ile beraber orta sahada iyi basıyor, yaptığı presle de toplar kazanıyordu. Zaman zaman kırmızı görmüş boğa misali saldıran bir Fenerbahçe gördük sahada, bu sezon başından beri hiç görmediğimiz bir şeydi. Bu tempo içerisinde rakibe de pozisyon vermeden soyunma odasına gitti takım.
Ancak o baskı, o pres maalesef yordu futbolcularımızı. Fenerbahçe 2. yarıda oyundan düştü. Devrenin başında yenilen gol de ister istemez bir panik havası yarattı. Kötü top oynadık ikinci yarıda bu bir gerçek ama her şeye rağmen pozisyonlar da bulduk. 3. golü atıp rahatlayamadık bir türlü. Sonrası ise yeni bir travma. İşler ters gitmeye görsün, şans ta yanınızda olmuyor böyle durumlarda. Son saniyede gelen olmayacak bir gol ve büyük bir hayalkırıklığı.
Sezona müthiş bir coşkuyla, büyük umutlarla başlamışssın ama tarihinde hiç düşmediğin kadar kötü bir pozisyona düşmüşsün. Böylesine sıkıntılı bir durumda tutunacak dal olarak Ersun Hoca’ya sarılmışsın. ”Hah tamam oluyor galiba” derken yine tepetaklak oluyorsun ve son saniyede yıkılıp kalıyorsun. Bu psikolojik olarak Fenerbahçe taraftarı için kolay altından kalkılacak bir durum değil. Hakikaten zor. Açıklanması hiç ama hiç kolay değil.
Ama yine de bu akşamki ilk devreden bazı olumlu çıkarımlar yapabiliriz diye düşünüyorum. Hoca beklenildiği gibi defansı öne çıkarttı. Bu Ersun Hoca’nın en çok önem verdiği noktalardan biri. Yalnız bu oyun tarzının olmazsa olmazı sert ve rakibe yüzünü döndürmeyen stoperlere sahip olmak. İşte burda yumuşak karnımız olarak Roman ortaya çıkıyor. Maalesef onun ”rahatsız etmeyen” tarzı Ersun Hoca’nın oyunuyla örtüşmüyor. Ben bu yüzden devre arası transferinde muhakkak yeni bir stopere öncelik vereceğimizi düşünüyorum.
Diğer bir kilit adam Topal. 4-3-3 sistemine geçince sevdiği şekilde tek başına 6 numaralı pozisyonda oynadı. Ben de Topal’ın son 2 sezondaki performansından memnun değilim ama Ersun Hoca ondan vazgeçmeyecektir. Jailson döndükten sonra da Topal’ın değil, Eljif’in yerinde oynayacağını düşünüyorum. Eljif için aslında orta sahadaki ”iç” pozisyonu , önceki çift önliberodan birine göre daha uygun. Hücuma destek verip ceza alanına koşular yapması ve pozisyonlar bulması da olumlu ancak bitirici vuruşlarda soğukkanlı olmayışı ise can sıkıcı.
Can sıkıcı olan bir başka konu tabii ki Slimani. Bu adam nasıl bu hale geldi, en kolay pasları, şutları bile yüzüne gözüne bulaştırır oldu, inanılır gibi değil. Bundan sonra Emenike’den bile verim almayı başaran Ersun Hoca, Slimani’den de verim almayı becerebilir mi ? Bence zor. İşin kötüsü tribünün ve takımın da moralini bozuyor, şevkini kaçırıyor. Bu kadar yüksek bir maaşı varken devre arasında başka bir takıma verme şansımız olur mu? O da çok zor. Açıkçası çözülmesi kolay olmayan bir sorunlar yumağı gibi gözüküyor Slimani . Yine de yolları ayırmak için bir fırsat bulunursa değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. Ha, takımda kalır ve Ersun Hoca ile yeniden doğarsa da hocaya şapka çıkartmak gerekir.
Slimani’nin vatandaşı Benzia için de durum farklı değil. Takım bu kadar yorulmuşken sonradan oyuna girdiği için bir enerji katmasını bekledik. O ise enerji katacağına yanından geçen toplarda ayağını uzatmaktan bile imtina etti. Sanki ilk 11’de oynatılmadığı için ”triplerde” gibiydi. Maalesef aidiyet duygusu bir türlü oluşmadı bu oyuncunun, Fenerbahçe’li olamadı bir türlü. Bundan sonra da olması zor. Daha önce yazdım, yine tekrarlıyorum. Bu takımda eğer Aatıf ve Dirar kadro dışı kaldılarsa Slimani-Benzia ikilisi onlardan 10 kat daha fazla kadro dışı kalmayı hakettiler sezon başından beri.
Sonuçta öyle veya böyle devre arasında bazı değişiklikler olacak kadroda. Takım Ersun Yanal’ın meşhur kondisyon antremanlarını yiyecek. Muhakkak daha dirençli hale geleceklerdir. Biz Ersun Hoca’yı son dakika galibiyetleriyle hatırlıyoruz,son dakikada kaybedilen puanlarla değil. Kesinlikle daha iyi bir fiziksel duruma ulaşacaktır takım. Unutmayalım ki 2013-2014 sezonuna da Konyaspor mağlubiyeti ile başlamıştık, hem de 2-0’dan 3-2’ye giden bugünkü gibi şok bir skor ile. Başlangıç yine kötü oldu, umarım Ersun Hoca’lı bu hikayenin sonu da yine güzel olur.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72