Gelelim 3. bölüme, yani Demir İnşaat Büyükçekmece ve Fenerbahçe’ye… Bakalım o cephelerde neler var neler yok?
DEMİR İNŞAAT BÜYÜKÇEKMECE BASKETBOL
Gidenler: Tolunay Çiftçi, Şahin Ekmen, Kubilay Hazar Barak, Doğan Deniz Yiğit, DJ Thompson, Can Terzioğlu, Çağlar Gürle
Gelenler: Tayfun Erülkü (Tofaş), Yunus Sonsırma (Pınar Karşıyaka), Michael Roll (Türk Telekom), Hilton Armstrong (Beşiktaş), Antywane Robinson (Pau Orthez), Ceyhun Altay, Erving Walker, Osiris Eldridge (Sinpaş Denizli Basket), Erving Walker (Dijon)
Kalanlar: Cihan Mumcuoğulları, Emre Ekim, Orbay Kaya, Recep Doğrusöz, Barış Erdoğan, Kahiem Seawright
Özet: Yeni adıyla “TBL”den, yine yeni adıyla “BSL”ye yükselmek sanırız hiç kolay olmadı. Ve Darüşşafaka Doğuş gibi hem seyircin, hem basketbol kültürün hem de über bir sponsor baban yoksa, üst lige çıkar çıkmaz ilk düşüncen, ligden hemen düşmemeye çalışmaktır. Büyükçekmece de bunu tasarlıyor. İmdadına yetişen olgu ise, ligimizin çiçeklerden lotus yabancı kuralı. Etrafta ne kadar BSL ve TBL görmüş yerli-yabancı tercrübe abidesi varsa topladıkları yetmiyormuş gibi, sonları (veya en azından omurgasızlıkları) NSK Eskişehir’e benzemesin diye şimdiden yıldız transferler yapıp bütçelerini cömertçe harcadılar. Pau Orthez’den gelen Robinson ve BJK’dan alınan Armstrong, işte bu yolla takıma dahil edildi. Ama yine de yanlış yapıldı.
Çünkü öte yandan bakıldığında, tüm bütçe sanki uzun rotasyonuna harcanmış gibi oldu; zira kısalarda ülkemizin gediklilerinden Eldridge ve Roll dışında tatmin edici bir yabancı transferi gerçekleşmedi ve oyun kurucu pozisyonu hepten kadük kaldı. Yerlilerden Yunus Sonsırma, geçen sene pişse de kıvama gelemediği Karşıyaka’da yapamadığı oyun kuruculuğu burada yapmaya çalışacak. Benim halen daha çok şey beklediğim Tayfun Erülkü ise, Tofaş’tan sonra yine 2 ve 3 numara rotasyonu gani gani yabancıyla işgal edilmiş bir başka ekibi tercih edip fevkalade yanlış yaptığıyla kalacak. Peki, 1 numara kimlere emanet? Oynadığı her takımda sadece sistemle bir etki gösterebilen, hiçbir zaman iyi bir şutör olamayan ve gereğinden fazla top kaybetmesiyle tanınan, penetreci, undersized, savunma sevmez, zıpır Erving Walker, sanırım (ne yazık ki) ilk tercih. (Jerome Randle’ın Eskişehir ve Trabzon’a kattığının bile yarısını katamaz bu takıma Walker, oradan hesap edelim bu yanlış hesapları). Arkasında Yunus var, takımın eskilerinden Recep var, tabi oynarsa bir de Barış Erdoğan var. Yunus dışında hiçbirisinden iyi bir takım oyunu performansı, yaratıcılık ve taşıyıcılık bekleyemeyiz, ama o da tercihlerinde çok hata yapıyor, halen çok acemi. Bu yükü üstlenebilecek mental olgunluğa sahip değil.
Fransız Ligi’nden oyuncu alınmasının başlıca sebebi, takım oyununda her şeyi yapabilmeye namzet isimlerin o ligde kol gezmesi ve fiziksel sertliktir. Yıldızlar değil, takımlar ön plandadır. Yapı sayesinde parlayan Robinson, yine hareketli, çok yönlü, fakat undersized bir isim. Ayrıca, dış şut dahil yelpazesinde pek çok silah bulunsa bile, mükemmelleştirdiği hiçbir yönü yok – buna savunma da dahil. Walker penetre edip adam eksiltirse, Robinson’a ve diğer uzunlara bol asist yağar. Ama ne Walker başka türlü asist yapabilir, ne de Robinson bu sistemde parlayabilir. Armstrong’u biliyoruz zaten; az ama öz iş yapan, refleksleri ve tepkileri kadar oyun zekası da yerlerde sürünen bir uzundur. Burada takımın istatistik lideri olması çok kolay, fakat bu, takımın maç kazanacağı anlamına gelmiyor elbette. Eldridge ise, tecrübeli bir isimdir. İyi savunmacıdır, nispeten sert ve atletiktir, ayrıca fırsatçıdır ve cezaları iyi keser. Hücumu da ortalamanın üzerindedir. Fakat, ribaundu ve savunmayı saymazsak, çok yönlü bir oyuncu olduğu söylenemez, ki zaten bu yüzden kariyeri hep geriye gitmiştir. Bu takımda en istikrarlı isim, Roll ve Eldridge olacaktır. Roll bu takıma geldiyse, bol şut kullanmak ve savunmada gamsız takılabilmek içindir, bunu bilelim.
Uzunlardan Seawright, fena halde undersized kalacağı bu ligde, alıştığının aksine 5 değil 4 numara oynamak zorunda kalacağı için (ve muhtemelen benchten getirileceği için) verimi azalacaktır. Cihan ve Burak da benzer şekilde benchi eskitecek isimler. 3 numara için, öyle sanırız ki yerlilere, yani Ceyhun ve Tayfun’a muhtaç kalacaklar. Ama oraya da bir yabancı monte etmenin yolunu bulurlar. Çünkü bu isimlerin hepsine sınıf atlatabilecek, bir düzen içinde verimli kılacak ortak bir sistem yok. Kurgu da yok. Öyle zannediyorum ki, epeyce “saldım çayıra” oynayacaklar. Özetle, bu yapının düşmekten kurtulması, hele de bu lig gereğinden fazla rekabetçi hale gelmişken, çok zor.
İdeal 5: Yunus – Eldridge – Roll – Robinson – Armstrong. Bana kalsa Roll’u yedeğe çekip Eldridge’i 3’e, Tayfun’u da 2’ye kaydırırım.
FENERBAHÇE
Gidenler: Nemanja Bjelica (Minnesota Timberwolves), Luka Zoric (Cedevita Zagreb), Andrew Goudelock, Kenan Sipahi ve Can Altıntığ (Pınar Karşıyaka), Nikos Zisis (Alba Berlin), Semih Erden, Oğuz Savaş, Serhat Çetin ve Emir Preldzic (Darüşşafaka Doğuş)
Gelenler: Kostas Sloukas (Olympiakos), Pero Antic (Atlanta Hawks), Luigi Datome (Boston Celtics), Nikola Kalinic (Kızılyıldız), Barış Hersek ve Bobby Dixon (Pınar Karşıyaka), Ekpe Udoh (LA Clippers)
Kalanlar: Bogdan Bogdanovic, Tracy Hickman, Jan Vesely, Berk Uğurlu, Egehan Arna, Ömer Faruk Yurtseven, Melih Mahmutoğlu, Ercan Bayrak
Özet: Ülker’siz ilk sezonları. İşler çok değişti. Geçen sene sorun çıkartan ne kadar makam mevki parça varsa, yenileriyle ikame edildi. Artık takımın nur topu gibi bir oyun kurucusu var. Üstelik kendisi gerekince 2 numarada da oynayabiliyor. Dixon, Hickman ve Bogdanovic de ellerinden geldiğince o’nun yükünü paylaşacaklar. Ayrıca en sorunlu mevkide tüm eksikler tamamlansın diye 2 NBA patentli oyuncu takıma aktarıldı: Antic ve Udoh. Antic sahanın her yerinden, Udoh ise boyalı alandan kaplan kesilebiliyor. Buna karşın Antic’in şut yüzdesi hiçbir zaman umut verici olmadığı için, Antic’ten beklentiler çok artmasın. Antic’in en büyük avantajı, birkaç sene evvel mucizevi şekilde Euroleague’i kazanan Olympiakos takımının çığır açan sisteminde yer alması, ve 2011 Makedonya Milli Takımı ile başardıklarıydı. Oradan Budenholzer’ın sistemine kadar sıçradı, NBA gördü, ve fakat o felaket play-off performansından sonra, kral olabileceği yere geri dönmeye zorlandı. Rolünü büyütmeden oynamalı. Udoh ise, Vesely ile beraber oynarken zorlanır, ama Antic veya Datome ile birbirlerini çok iyi tamamlarlar. Udoh’nun püf noktası, 10 sayı 10 ribaunt görebilecek kadar sert, acımasız ve yıpratıcı olması. Savunmanın Vesely ile beraber has adamı, artık Udoh. Üstelik, Udoh vasatın üzerinde bir pasör olduğu için, hızlı refleksleri ve atletizmi sayesinde, yüksek tempoda çok “beleş” basketler yaratacak paslar verecektir.
Datome’ye gelirsek… Avrupa’nın yeni kralı olabileceği anda, NBA’e gidip bir Papaloukas, bir Bodiroga, bir Arlauckas mertebesine gelemedi. En verimli yıllarını NBA benchlerinde ve D-League’de çürüttü. Nihayet, akıllıca olanı yaptı ve piyasasını da büyütmenin avantajıyla, Milano’yu değil, hem parayı hem büyük takımı, hem de Euroleague’i ve Obradovic’i, yani Fenerbahçe’yi seçti. Açıkçası, Sloukas’ı Calathes’e tercih ettiğim gibi, Datome’yi de Bjelica ile aynı kefeye yerleştirebilirim. Datome, hakikaten bu sene bu takımın en büyük silahı. Tabi eğer, 2013’teki seviyesinde oynarsa. Barış Hersek ise… muhtemelen, geçtiğimiz yıllarda Serhat Çetin ve İzzet Türkyılmaz’ın yaptığı yanlışı yapıp parayı seçti. Hem de, şampiyon takımda yer almasına rağmen. Aynı durum, Bobby Dixon için de geçerli; ki kendisi, ilerleyen yaşı yüzünden tamamen maddi kaygılarla buraya geldiğini en baştan söyledi. Rahat edeceği rol, Goudelock’tan miras kalacak skorerliktir. Sloukas ve Hickman varken de, zaten o’na bu pay verilecektir. Savunma konusunda da, fizik konusunda da, yıpranmışlık bakımından da, Dixon’dan çok şey gitti. 12 Dev Adam’a katılmasa, bu sene 3 kulvarda birden mücadele edecek kuvvetti bulabilirdi kendinde. Ama acep ne kadar benzin kalmıştır, 30’unu deviren bedeninde?
Kenan’ın kariyeri mahvolmasın diye, hücum yapabileceği bir ekibe kiralanması benim için sevinç verici oldu. Bu gelişme sonrasında o mevki Dix0n-Berk-Hickman üçlüsüne kaldı. Hickman’ın sağlıklı dönüşüne ve form tutuşuna daha çok vakit varken, biz, Berk’in hazırlık maçlarında gösterdiği şahane performansla gözlerimizi kamaştırabiliriz. Umuyoruz ki, Kenan da Berk de bu sene gereken sıçramaları yapacaklar. Aynı şey, Egehan, Ercan ve daha 18’ine bile girmeden bir NBA takımına (Nets) karşı harikalar yaratan Ömer Yurtseven için de geçerli. Ömer hakkında daha önce görüşlerimi şurada belirtmiştim. U18’de fizik gelişimi ve sertlikle alakalı ortaya çıkan eksikliklerini giderir mi bilinmez, ama ilk çare olarak hemen dış şut eklemiş hücumuna. İsabetli bir düşünce, zira artık yeni nesil uzunlardan orta ve uzun mesafe şutu olmayanlar, profesyonel kariyerlerine 1-0 geriden girecekler. Hayırlısı diyelim.
Kalinic, Kızılyıldız günlerinden tanıdığımız formunu, nedendir bilinmez ama, 2015 EuroBasket sırasında günden güne yitirdi. Tamamen eski haline dönerse, o zaman o devasa transfer ücretinin hakkını verdiği gibi, takımını da Final-Four’a taşıyacak o savunma gücünü sahaya yansıtır. Takım kurgusu bakımından da, Bogdanovic’in kendi pozisyonu dışında oynamak zorunda kalmaması açısından da, Kalinic çok önemli. Onun kadar “utility belt” isimleri bulmak kolay değil. Bogdanovic’e dönersek; kesinlikle düşüşte. Nedendir bilinmez ama, Obradovic’in geçen seneki sistemi, muhteşem bir şutör adayı olan Bogdanovic’in inatla bir oyun kurucu ve forvet kültürü ile karılmasını istediği için, bu genç yıldızı yolundan saptırdı. 2014 Dünya Şampiyonası’nda ölümcül bir istikrarla ve keskinlikle şut sokan bu guardın, geçen sene Fenerbahçe’deki ve bu sene Sırp milli takımındaki şut performansı ağıt yaktıracak haldeydi. Benzer durum, Kenan açısından da pek olumlu sonuçlar vermedi, Kenan kiralandı. Bogdanovic ise takımda kaldı. Bakalım bu yıl, neler gelişecek, değişecek?
Takımda kalan isimlere bir dönersek; Vesely, yine en büyük omurgası bu takımın. Antic’ten ziyade Udoh o’nu dinlendirir, Datome de Bjelica’nın veridiği katkıyı sağlar diye düşünmekteyim. Böylelikle Vesely de, geliştirdiği orta ve yakın mesafe şutuyla, ait olduğu yerde, 4 numarada oynayabilecek. Melih, geçen sene oyunun diğer yönlerinde bir kıpırdanma göstermekle kalmayıp, takımın en soğukkanlı dış şutörü olmayı da başarmıştı. Bu sene muhtemelen o görev Datome’ye verilecektir. Melih’in rotasyondaki hali ne olur, şimdiden kestirmek zor. Ama benchten de gelse, hep ciddi bir skor katkısı arz edecektir; ayrıca kimsenin dikkati onda değilken, boş kalıp şut sokması daha kolay olacaktır.
Takım adına bir diğer olumlu gelişme, Kalinic ve Antic dışında kimsenin kötü faul atmaması. Takımı inanılmaz isabetli seçimlerle oluşturduğunu söyleyemeyiz yetkililerin, fakat öyle görünüyor ki netice, hesaplanandan daha iyi olacak. Sponsor desteği epey azalmışken, kaosa rağmen büyük paralar harcandı. Belirsizlik bir nebze aşıldı. Kadronun geniş olduğunu iddia edemeyiz, ama tam kararında görünüyor. Rotasyonlar açısından, 1’de Sloukas-Dixon-Berk, 2’de Bogdanovic-Hickman-Melih, 3’te Kalinic-Datome-Egehan, 4’te Vesely-Antic-Barış, 5’te de Udoh-Ercan-Ömer var. Datome, Udoh ve Antic’in mevkileri taktiksel olarak rahatlıkla değiştirilebilir. Özellikle Datome, yavaşlayan ayakları sebebiyle 4 numarayı daha bir sevebilir. Tahminim, ligde ilk 2, Avrupa’da da Final-Four görecekleri yönünde. Fakat eğer bu gençleri iyi kullanamazlarsa, seneye milli takımımıza gönderecek 1 adet oyuncu bile bulamayacaklardır…
İlk 5: Sloukas-Bogdanovic-Datome-Vesely-Udoh
(Devam edecek)
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc