Geçen haftasonu ilk kez maç yazısını yazamadım Gençlerbirliği maçına gidemediğim, hatta maçı seyredemediğimden dolayı. Halbuki en azından veda etme fırsatı bulamadığımız Selçuk Şahin’i alkışlamak için orada olmak isterdim. Ancak çubuklu formanın tarihte belki de en çok hakkını veren takımın, yani basketçilerimizin peşinden Berlin’e gitmeyi tercih ettim ister istemez.

O takım ki bazı aklıevvellerin ”ama Türk oyuncular hemen hemen hiç oynamıyorlar ki” diye eleştirdikleri takım. Sanki kendi ligimizde bu seviyede oynayan bir sürü Türk oyuncu var da, biz Fenerbahçe’de bunlara şans vermiyoruz. Ayrıca ben yerlisine yabancısına bakmıyorum, kim camiasıyla bütünleşmiş, kim formasının hakkını sonuna kadar veriyor ona bakıyorum. Keşke bütün yabancı oyuncularımız basketçilerimiz kadar özverili ve formalarına bağlı olsalar.

Bir diğer karşılaştırma Jozef De Souza ve Kalinic arasında. İkisinin de yetenekleri sınırlı, mücadele güçleri yüksek ama biz Jozef’ten sezonun büyük bölümünde orta sahadan ataklara destek vermesini, oyun kurgusuna yardımcı olmasını, olmayan yaratıcılığını göstermesini bekledik. Halbuki Kalinic’ten basket takımımız savunmayı sertleştirmeye ihtiyaç duyduğu zamanlarda yararlandı özellikle. Biri oyuncuyu verimli diğeri ise verimsiz kullanmaya örnek oldu.

Diğer kuleleler ise Fernandao ve Vesely. Vesely’nin son dönemlerde şanssız şekilde aşil tendonu yırtılmış. Takıma dönmek ve arkadaşlarına destek olmak için canını dişine takmış. Diğer tarafta Fernandao ise formayı Van Persie’ye kaptırdıktan sonra kendini salmış, fiziken düşmüş, en önemli özelliği fiziğini kaybedince de iyice sıradanlaşmış. Biri takıma faydalı olmak için canını dişine takmış, diğeri küsmüş, işi bırakmış.

Tabii müthiş kariyerli oyuncular var her iki takımda da. Mesela Antiç. Olympiakos’la Euroleague kazanmış, zirveyi görmüş. NBA’de de bayağı bayağı oynamış, oldukça başarılı olmuş. Milli takımının da senelerce en büyük yıldızıymış. Ama o Antiç hiç suratını ekşitmeden bench’te yerini almış. Hocası görev verdiğinde çıkmış elinden geleni yapmış. Rakiplere ”hoop dur bakalım” denilmesi gerektiğinde ağır abi olarak ortaya çıkmış. Diğer tarafta yeteneklerine ve kariyerine kimsenin laf edemeyeceği Nani, canı isteyince oynamış, istemeyince oynamamış. Şampiyonluk kaybedilince de sanki kendisi önemli bir parçası değilmişçesine ”takım olamadık” demiş, işin içinden sıyrılmış. Bu aralar nerelerde olduğu ise belli bile değil, ortalıktan kaybolmuş.

Velhasılkelam arkadaşlar Fenerbahçe bu sene futbolda ”yabancızede” oldu. Eğer Kjaer dışında hiç bir yabancı futbolcu için formanın hakkını sonuna kadar verdi diyemiyorsak, ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. Seneye yapılacak yabancı transferlerinin mevkisini, maliyetlerini bilmem ama benim istediğim ilk özellik Kuyt gibi, Alex gibi, Luciano gibi kendini camia ile özdeşleştirecek karakterde oyuncular olmalarıdır.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter:@alperalp72