
Futbolda, Beşiktaş’ımız şampiyonluğunu kutladı. Uzun süredir beklenen kalkınmaya, stad coşkusu ve şampiyonluk sayesinde bir arada eriştik. Sonsuz kez tebrik eder, haklı başarılarımızın devamını dilerim.
Gelgelelim, Beşiktaş haricindeki diğer ezelebed sevdamda, yani basketbolda gündem başkaydı. Basketbol, milli olgular haricinde benim hiçbir şekilde hiçbir takımın taraftarlığını yapmadığım bir spor dalıdır. Basketbol aşkı, her türlü takım hüviyetinin önüne geçer ve güzel basketbol oynayan herkese sempati duyarım. Elbette bu güzellikler, ülkemin milli takımıyla, veya ülkemizin temsilcileriyle birleşebiliyorsa, benden mutlusu olamaz.
Nasıl ki 2012’de Beşiktaş Eurochallenge’ı alırken naralar atarak ekran başında olduysam, 2013’te Pınar Karşıyaka ve 2015’te Trabzonspor Medical Park aynı kupayı son topta kaybedince, 2000 ve 2001’de Efes Euroleague’de Final-Four oynarken, 1996’da Koraç Kupası’nı 1 sayıyla kazanırken, 1997’de TOFAŞ yine birkaç sayıyla Koraç finalini Aris’e kaybederken, bu yıl Galatasaray Odeabank Eurocup’ta şampiyon olurken ve Fenerbahçe de Euroleague’de final oynarken, aynı hissiyattaydım. Aksi bu bünyede barınamıyor.


Fakat işin bir de final ayağı vardı ki…

CSKA, son periyotları oynamakta büyük sıkıntılar yaşamaktan vazgeçmiyordu. De Colo hariç eline ve aklına güvenilebilecek çok az ismi vardı. Ama De Colo da muhteşem bir kıvamdaydı. Teodosic ise, maçın büyük bölümünde takımını çok iyi sürüklüyordu.
İlk periyotta maç iki takımın da istediği gibi başladı. Fakat ikinci çeyrekte Fenerbahçe konsantrasyon kaybını abarttığı için, ilk yarıyı 20 sayı farkla CSKA önde kapatmıştı.
Benim gibi, Türk milli takımının senelerdir bize aşıladığı o tarihî geri dönüşlerden çok nasibini almış basketbolseverler için, maç katiyen bitmemişti. Nitekim CSKA hep maç sonlarında saçmalardı, Fenerbahçe ise 40 dakikalık bir maçı 20 dakikada kaybedip pes edecek bir takım değildi. Fakat 3. çeyrekte temsilcimizden somut adımlar gelmedikçe, umut, azalıyordu.

Son periyotta, Fenerbahçe Sloukas ve Antic önderliğinde adım adım geri geliyordu. Evet, yarı finalin hayal kırıklığı Antic, finalde Olympiakos günlerini hatırlayıp çok büyük oynuyordu. Özellikle de, Vesely faul çizgisinde kaybolmuşken, Antic hiç teklemiyordu ve bol bol faul sayısı kazandırıyordu. Üstelik, savunmada da çok etkiliydi. Dixon da, en gerekli yerde, bu defa takımı “satmamış”, saçmalamamıştı. El üstü birebir üçlüklerle tam 9 sayı kaydedip takımına hayat öpücüğü verdi. Datome de çok şık bir üçlükle bu seriyi süsleyince, CSKA tedirginlikten bayılacak raddeye gelmiş oldu.

Derken, o son topa gelindi. Korobkov’un da faul problemine girmesi yüzünden bolca dakika bulan yaşlı kurt Khryapa, arka arkaya pozisyonlarda büyük oynamakla kalmadı; son topta ribaundu çekip, mucizevi bir tip’le maçı uzatmaya götürdü.
Evet, Fenerbahçe 21 sayıdan dönüp öne geçmişti, son saniyede CSKA’nın şansı yaver gitmişti ve maç uzamıştı.
Uzatmada bu defa Sloukas ve Dixon, Laboral maçındaki uzatmanın başlangıcını tekrarladı. Fakat işte o noktada, devreye 4’er faullü Kalinic – De Colo inatlaşmasının yarattığı top kayıpları ve hakemler girdi. Ve işin tadı, hiç olmayacak denli kaçtı…
Evet, maçın genelini anlatırken hakemlere hiç değinmedik. Çünkü 3 periyodu katleden hakem üçlüsüne rağmen Fenerbahçe maça ortak olabilmişti. Lakin uzatmada, işler çığrından çıktı.
Baş hakem Luigi Lamonica bu maçla beraber aktif hakemlik kariyerine nokta koyarken, çok sevdiği biz Türkler’e son şakalarını yapmaktan geri durmuyordu.


Fenerbahçe yönetimi, ülke çapındaki spor branşlarının idare kademesinde nüfuzluluğu ve güçlülüğüyle bilinen bir takım, malum. Başkan Aziz Yıldırım da bu konuda başı çekiyor. Peki, ULEB, İspanyollar haricinde yapayalnız bırakılmışken, can çekişiyorken, FIBA Avrupa başkanı bir Türk iken, Euroleague’in senelerdir sponsoru THY iken, ULEB hakem odasının ismi, Fenerbahçe’nin koçuna atfen Zeljko Obradovic iken, bu maçta bunca adaletsiz düdük nasıl çalınıyor?

Fenerbahçe’yi kupadan eden tek unsur, lobidir. Hakem kararlarıdır.
Saygı duyduğum tüm basketbol yorumcuları, Fenerbahçe’nin adım adım yükselişe geçtiğini ve böyle giderse önünde kupa için daha pek çok fırsat olacağını söylüyorlar. CSKA’nın harcadığı paralara rağmen hasretini anca şimdi dindirebildiğini belirtiyorlar. Saygı duyuyorum yine.
Fakat mesele bu değil. CSKA, finalleri hakem kararları yüzünden değil, beceriksizliği yüzünden kaybediyordu. Kadrosunun hakkını veremiyordu. Fenerbahçe ise, sırf o 21 sayılık geri dönüşüyle bile, finalde bunu başarabilmesiyle bile, kupayı hak ettiğini göstermişti. Fenerbahçe, beceriksizlik yüzünden kaybetmedi. Geçen sene de hakemlerce çiğnenmişti, ama takım zaten finali hak edecek şekilde oynamamıştı. Saygın yorumcuların savlarını işte o vakit ben de tekrarlamıştım. Ama bu yıl, olay böyle değildi. Dolayısıyla, gün bugündü ama buna rağmen FB kupadan alıkonuldu. Yani, söylenecek sözler bence bu “adım adım başarı” felsefesi olmamalı.

Damir Javor ismini Türkiye hiç unutmamalı. Kendisi, artık Davidof, Armand De Keyzer, Pascal Dorizon, Luigi Lamonica, Iztok Rems, Eddie Rush, Jose Ortiz, Carl Jungebrand, Mihailov ve Christodoulou gibi sembol haline gelen “Türk Düşmanı” hakemler kervanına, hem de en tepeden katılmıştır.
Fenerbahçe’yi başarsından, ruhundan ve kalitesinden ötürü tebrik ederim. Mağduriyetlerini tüm Türkiye olarak paylaştığımızı umar, kendi açımdan durumun böyle olduğunu belirtmek isterim. Güzel basketbol değil, “cici” hakemler kazandı.
Not: Kimse, CSKA nihayet kupaya kavuştu, veya Teodosic artık loser değil, demesin. Hakkıyla elde edilmeyen başarılara başarı denmeyeceği için kimseyi ikna edemezler. Biz Beşiktaş’lılar olarak, Fenerbahçe’nin yaşadığı bu mağduriyete çok aşinayızdır. Ne yazık ki, ‘deplasman’ın gözündeki ortak kabahatimiz, “Türk” olmak…
Bitirirken, BSL’de Darüşşafaka Doğuş ile Fenerbahçe’nin final oynayacağını düşünüyorum ve bu yılki U-20 Dünya Şampiyonası’na, tarihin gördüğü en büyük kadroyla katılacağımızı duyurmak istiyorum:

Oğulcan Baykan (Anadolu Efes)
Rıdvan Öncel (Bandırma Kırmızı)
Tolga Geçim, Metehan Akyel, İsmail Cem Ulusoy, Erkan Yılmaz (Banvit)
Enes Berkay Taşkıran (Beşiktaş)
Doğuş Özdemiroğlu (Darüşşafaka Doğuş)
Berk İbrahim Ugurlu, Egehan Arna, Ercan Bayrak, Ömer Faruk Yurtseven (Fenerbahçe)
Ege Arar (Galatasaray Odeabank)
Mert Çevik (İstanbul)
Okben Ulubay, Cavit Ege Havsa (Pertevniyal Gençlik)
Akif Egemen Güven (Pınar Karşıyaka)
Ayberk Olmaz (Rönesans TED Ankara Kolejliler)
Kadir Bayram, Yiğit Arslan, Berkan Durmaz (Tofaş)
Barış Ülker Winchendol (ABD)
Herkese basketbol keyfi dolu günler dilerim…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak