Bu aralar Oğuz Atay’ın kült romanı ‘Tutunamayanlar’ı okuyorum. Kitabın 150 sayfasını okumama rağmen hala üzerimde çok olağanüstü bir etki bıraktığını söyleyemeyeceğim ama umudumu da kesmiş değilim. Beşiktaş’ın ligdeki oyunu da aynı kitaptaki gibi. Kötü desem haksızlık olur ama Cemal Süreya veya Pablo Neruda şiirleri gibi akıp giden son iki yıldaki oyunu da yok. Bu akşam da özellikle ilk yarıda Beşiktaş son derece organize Alanya atakları karşısında zaman zaman epey zorlandı ve her ne kadar Oğuzhan’ın akıl dolu asisti ve Cenk’in soğukkanlılığıyla çok kolay gibi görünen erken bir golle maça başlasa da devamını getiremedi.
Bu da Beşiktaş’ın zaten maalesef alıştığımız bir özelliği haline geldi; maçı koparmakta ve farkı açmakta zorlanan takım görüntüsü şu ana kadar ligdeki her maçta geçerliydi. Topa sahip olma ve pas yüzdesi ne kadar yüksek olsa da Beşiktaş bunu skora yansıtmakta çok zorlanıyor. Tabii ilk yarının sonlarında Quaresma’ya gözünün önünde yapılan net penaltıyı vermeyen hakem için ne söylesem boş. Beşiktaş’ın kollandığı ile ilgili yaratılan algı bu yıl meyvelerini verdi ve zaten genel olarak hiçbirini beğenmediğim hakemlerin rezil yönetimleri tavan yaptı. Ama Türk futboluna sorsalar ‘neden hakemlerin kötü?’ diye, ‘neresi doğru ki?’ derdim. Böyle Federasyona böyle hakemler sonuçta…
Bu akşam ben yine Talisca’ya fazlasıyla takıldım. Topu kaptırdığı zaman – ki çok kaptırıyor – genelde rakip tehlikeli şekilde Beşiktaş kalesine geliyor. Pres yapma özelliği yok gibi, fazla yumuşak veya aynı bir zamanlar Quaresma’da olduğu gibi kendisine yapılan sert faullere ayarsız bir karşılık veriyor ve tabii bizim aportta bekleyen hakemler de bunu affetmiyor. Hep söylediğim gibi Türkiye ligi kalitesiz ama sert ve mücadelesi fazla bir lig ve bundan dolayı Avrupa’da farklı, Türkiye’de başka bir Talisca izliyoruz.
Yine de bu sene geçen yıla göre bir form düşüklüğü var. Bana göre şu anda Tolgay ve Atiba ikilisini bozmadan Talisca’nın yerinde Oğuzhan denenebilir ama onun da skor katkısı gol anlamında çok düşük… Oğuzhan demişken de oyundan çıkarken tepki tabii o andaki heyecan ve adrenalin düzeyine bağlanabilir ama sen bu takımın bana göre Atiba dururken yanlış da olsa kaptanıysan hareketlerine ekstradan dikkat etmen gerekir. Bir maça Oğuzhan, bir maça Tolgay’la başlarken ikisini de kazanmayı düşünen Şenol Güneş de sonuçta her ikisini küstürebilir de, oradaki hassas dengeyi çok iyi kollamak gerekir. Yine de mevcut form düzeyleriyle ben Tolgay’ı bu ara bir adım önde görüyorum.
Adriano, Quaresma ve Babel’in profesyonelliklerine hayranlık duymamak elde değil. Yaş ortalaması neredeyse 33 olan bu üç futbolcu bu yıl Beşiktaş’ı hem ligde hem de Avrupa’da sırtlıyor. Kariyerlerine bakınca burnundan kıl aldırmayan bazı futbolcuların yaşı kadar kupa kazanmış bu adamların ispat edecek bir şeyleri olmamasına rağmen verdikleri mücadeleye ben şapka çıkarıyorum. Bu gece sahanın Beşiktaş adına en çok koşan 35’ine merdiven dayamış Atiba’sı için de ‘respect’ deyip 174. Kez giydiği Beşiktaş forması önünde saygı ile eğiliyorum. Eğer Lens ve Medel söylendiği gibi son dakikalarda oyuna girmek istemedilerse özellikle geldiğinden beri katkısı son derece tartışmalı olan Lens’i bir odaya kapatıp saatlerce demin saydığım dört adamın videolarını izletirim.
Öte yanda geldiğinden beri Lens’in aksine mücadelesi ve vücut diliyle bana çok olumlu sinyaller veren Negredo bu akşam nihayet şeytanın bacağını çok kritik bir golle kırdı. Aslında bunu çoktan beri hak etmişti ama kısmet bugüneymiş. Bundan sonra devamının geleceğinden ve çift forvet oynanan maçlarda Cenk’le uyumlu bir ikili olacağından eminim. Geldiğinde atacağını söylediği 35 gol artık uzak bir hayal olsa da ligde 15 tane atarsa şampiyonluk için yeterli olabilir. Golün geldiği 87. Dakikaya kadar son 15-20 dakika boyunca kurduğumuz baskı da gerçekten çok etkileyici ve umut vericiydi.
Klişe olacak ama çok hayati bir 3 puandı çünkü lige tutunmamızı sağladı. Önceki dört haftada sadece 2 puan çıkarabilen Beşiktaş bu maçta da puan kaybetseydi büyük ihtimalle lige havlu atacaktı. Neyse ki böyle bir şey olmadı ve kritik viraj dönüldü. Hafta içi Şampiyonlar Ligi’ndeki Monaco maçı öncesi moral oldu çünkü o maçta alınacak 3 puan gruptan çıkmayı garantileyecek. İki kulvarda yarışan Beşiktaş’ta bu hafta gündemi meşgul eden Caner olayında ise ben kendisinin hem PFDK hem de kulüpten kesinlikle ceza alması gerektiğini düşünüyorum.
Zaten karakter olarak da Beşiktaş’a yakıştıramadığım bir futbolcu ama karakter analizlerine girince de kadro kurmak iyice zorlaşır. ANCAK, mevzuatın bir anda bu futbolcu için değiştirilip 6 maç ceza verilmesi, daha önce benzer hareket ve hakaretlere aynı cezanın uygulanmaması, Babel’in 2 maçlık cezasının bir anda 1 maça indirilmesi de yine tipik eyyam kokan bir karar. Yıllardır bu federasyon bataklığında açmaya çalışan bir gül gibi gördüğüm ve Avrupa’da güzel işler yapmaya çalışan Beşiktaş için tek istediğim adaletin terazisinin herkesi eşit tarttığı bir ligde yoluna devam etmesidir.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3