https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

TRİBÜNÜN KÜÇÜK PRENSLERİ

Okunması Gerekenler

Cuneyt_Dirican (1)Bayram ziyareti sonrası, 2014 FIBA Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası’nın Ülker Sports Arena’da olduğunu öğrenince, yarı final maçımızı televizyonda değil de tribünde seyredelim dedik ailecek. Bilet bulur muyuz acaba diye yola çıktık. Hadımköy gişelerden Ataşehir gişelere 6 saatte geçen bir İstanbul’ludan daha şanslıydık bilet gişesinde 6 dakika bekledikten sonra. Saat 6’ya az bir zaman kala biletlerimiz tamamdı. Bayramda İstanbul’da kalmakla doğru bir tercih yaptığımıza karar verdik.

Çocuklar ile ilk defa bir milli basketbol maçına gidiyorduk. Küçük Prenslerden 3 yaşında olandan biraz şüpheliydik acaba tribünde olay çıkartır mı diye. Kapılar saat 6’da açılacak kararı kimindir bilinmez ancak maça 1 saat kala kapıda gereksiz bir yoğunluk yaratmanın, Küçük Prens’leri soğuk havada bekletmenin çocuklu aileler için düşünülmediği kesin. 217 nolu tribüne gidebilmek için iki Küçük Prens’le Ülker Sports Arena’nın etrafında bir tur atmamız da spor aşkıyla tutuşan ailemiz için iyi bir fırsat oldu. Batı Tribününe geldiğimizde kuyruğu görünce bir an vazgeçmeye niyetlenmedim değil ancak Spor Büro sağolsun ricamızı kırmadı ve bizi kuyruğun yanından içeri aldı. Aldı almasına da, özel güvenliğin 3 yaşındaki Küçük Prens’in çantasındaki çocuk bezi, su, ıslak mendil, bisküvi, oyuncak araba, yedek elbiselere tek tek bakması omzumdaki 15 kiloluk yükü her geçen dakika daha da ağırlaştırıyordu.

Ve sonunda içerideydik. Barış Manço’nun “Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar” parçasından kısa bir pasaj ile maça ısınmaya başladık. Bayramdan mı, kimsenin haberi olmadığından mı, biletlerin pahalı olmasından mı bilinmez, tribünler yarı yarıya boştu. Potanın Perileri yarı final oynuyordu ve tribünlerde daha çok Küçük Prens’leri ile maça gelen aileler vardı.

FIBA 2014-2Derken maç başladı. İlk çeyreğin önemli bir kısmı büyük Küçük Prens’in klasik maç arası yemek arayışı ile geçti. Molalarda ve aralarda gösteriler Küçük Prens’lerin dikkatini çekiyor ancak oyalamıyordu. Maça konsantre olmakta takım gibi onlarda zorlanıyordu. İkinci çeyrek başlamıştı ancak iyi gitmeyen bir şeylerin olduğu kesindi. Takım bir türlü pota altına giremiyor ve 24 saniyelerde potaya şut dahi atamadan boş dönüyordu. Maç boyunca bu şekilde 4 hücumdan faydalanamadık. Maç son çeyreğe kadar başabaştı oysa ki.

Evet maçı son çeyrekte verdik. Işıl kötü günündeydi. Ancak, dribbling yapıp pota altına girebilecek oyunu kuramayınca ilk yarı İspanya’nın üstünlüğü ile bitti. 3. Çeyrekte ilk dakikada bulduğumuz 2 sayı ve sonrasında  3’lükler ile bir anda 7 sayı öne geçtik. Seyirci çoşmuş ve ayağa kalkmıştı. Bizim Küçük Prens’ler de “Türkiye Türkiye” seslerine alkışları ile eşlik ediyordu. İspanya’nın 7 sayılık farka karşı molası gelince, arada çoşkuyu arttıracak müziği beklerken bir anda rap ile bisiklet, kaykay gösterisi başladı ve sihirli hava ve seyirici çoşkusu bir anda dağıldı. Bu gösterilere kim karar veriyor bilmiyorum ama o an belki de Perilerin büyüsünün kaçtığı an oldu. Sonra İspanya’nın farkı kapattığı dakikalar başladı. 3. Çeyrekte öndeyken coach maçı yavaşlatmak için biraz mola alsa belki de son çeyreğe önde girecektik ve bu da iyi bir moral olacaktı.

Sadece mola değildi aslında. İspanya’da 15 nolu Cruz’un oyun kuruculuğu ve sahanın her yerinde olmasını, 14 numara Lyttle’nın pota altı üstünlüğünü durduracak bir taktik hareketimiz de yoktu maalesef. Nevriye ile bulduğumuz heyecanı koruyamadık. Hakemin 4. Çeyrekte İspanya lehine verdiği teknik faul ile maç zaten bitmişti. Kendi evimizde final oynama şansımızı kaçırdık. Alabileceğimiz bir maçtı.

Küçük Prens’lerin Amerika – Avustralya yarı finalini seyredecek gücü, bizim de keyfimiz kalmayınca Potanın Perilerine teşekkür ederek salondan çıktık. Sporda kaybetmek de var, ancak Küçük Prens’leri kazanmak istiyorsak, Federasyon’ların Potanın Perilerini, Filenin Sultanlarını düşündüğü kadar Küçük Prensleri de göz önüne alması gerekiyor. Maça giriş ve çıkışlar, tuvaletler, bilet fiyatları onlara göre tasarlanmış değil. Milli maçta tribünlerin yarısı boşken yaşadığımız bu tecrübeyi Orlando’da gittiğimiz NBA maçı ile kıyaslayınca, salon ve imkanlar açısından kesinlikle bir fark yok ancak içeri girişte derin bir fark olduğu kesin.

Potanın, futbolun, voleybolun Küçük Prensleri için daha nice mutlu, güzel, final ve Kupa dolu Bayramlara.

CÜNEYT DİRİCAN

cuneyt.dirican@abcspor.com

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular