Aynı şeyleri temcit pilavı gibi tekrar edip insanları sıkmak istemiyorum ancak mecburen geçmişe dönüp bir kaç hatırlatmada bulunmak zorundayım.
Sezon başında, henüz maçlar başlamadan, Fenerbahçe’nin en büyük handikapının yaşlı kadronun motivasyonu olacağını, özellikle kazanılan şampiyonluk ve Dünya Kupası sonrası 30 yaşın üstünde bu kadar çok futbolcunun maç konsantrasyonlarının düşeceğini belirtmiştim.
Geçen haftaki Bursa maçı sonrası da nispeten daha kolay gibi gözüken kalan fikstürün, ciddi olunmazsa avantaj yerine dezavantaja dönüşebileceği konusunda da uyarılarda bulunmuştum.
Fenerbahçe de Eskişehir maçına maalesef hem motivasyon hem de ciddiyet olarak berbat bir havada başladı. Böylesine isteksiz ve laubali oyun sözkonusu olduğunda normal şartlarda devreye giren çok önemli bir faktör vardır. O da sezon başından beri eksikliğine dikkat çektiğimiz “tribün”.
Tribün olmayınca, seyirci baskısını oluşturamayınca hem rakip rahat oynuyor hem de kendi futbolcun sonuna kadar efor sarfetmiyor. Tekniğine taktiğine girmeden söylüyorum, bu maç 50.000 kişi önünde eskisi gibi coşkulu tribünler önünde oynansaydı Fenerbahçe maçı bir şekilde çevirirdi.
Defalarca söyledim, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Fenerbahçe yönetiminin yapması gereken en büyük icraat tribünleri geri kazanmaktır dedim. Tam tersine “kurunun yanında yaş ta yansın” denildi. Çok büyük Fenerbahçe sevdalıları tribünden uzaklaştı. Sonuçta hiç bir şekilde baskı oluşturmayan bir atmosfer kaldı elde. Ben olsam pazartesiden başlayarak bir kaç yöneticiyi sadece tribün barışını sağlamak için görevlendirirdim.
Tekrar tekrar belirttiğim aynı noktalardan sonra bu maç özelinde de bazı ufak detaylara değineyim.
-Günümüz futbolunda fizik güç bu kadar on plana çıkmışken Gökhan Gönül’ü ısrarla sakat sakat oynatmak hem ona hem takıma zarar veriyor. 1-2 hafta dinlensin, kendine gelsin ve aslanlar gibi geri dönsün.
-Yine sezon başından beri mücadele gücü yerlerde sürünen Moussa Sow şu maçı seyredip neden zaman zaman yedek kaldığını tekrar sorgulasın.
–Dirk Kuyt hiç bir zaman adam eksiltmedi, 2-3 kişiyi geçip tam bir çizgi oyuncusu gibi olmadı ama hep çok iyi mücadele etti ancak sanki hem temposunda bir düşüş var hem de pas hatası sayısı çok arttı. Onun da biraz özeleştiriye ihtiyacı var.
-Ve son olarak kaptan Emre : Küfür etmemiş olabilir ama ne olursa olsun, takımın şuursuz da olsa bir baskı kurmuş, niye hakemle oynarsın, niye takımını yalnız bırakırsın? Takımı en çok ateşleyen oyuncu olması gerekirken,neredeyse mağlubiyete sebep oluyordun. Bileti kesilen Bruno Alves’in yaptığı sorumsuzluktan ne farkı var bu hareketinin?