https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BSL 2015-16 SEZONU İLK BAKIŞ (1. KISIM)

Okunması Gerekenler

efeYeni sezon kapımıza kadar geldiyse, içeri buyur etmemek olmaz. Bize düşen, zevkle seyredeceğimiz bu takımların son haliyle bir güzel değerlendirme yapmak ve dilimiz döndüğünce kelamımızı söylemektir. Zira geçen sezon çok çekişmeli ve ilginçti, bu sezon daha da ilginç olacak. Kısa kısa (söz, hakikaten kısa) değerlendirmelerle, 16 takımı 8’e bölüp anlatacağız yine. Bakalım alfabetik sıra nelere kâdir?

 

Hazırsak, başlayalım:

 

Dosya:Anadolu Efes Spor Kulübü Logosu.png

 

ANADOLU EFES

Gidenler: Cenk Akyol (BJK), Milko Bjelica (Darüşşafaka Doğuş), Stratos Perperoglou (Barcelona), Dontaye Draper (L. Kuban), Stephane Lasme (GS), Deniz Kılıçlı (İBSB), Matt Janning (Denver Nuggets)

Gelenler: Derrick Brown (L. Kuban), Jon Diebler (P. KSK), Jayson Granger (U. Malaga), Alex Tyus (Maccabi), Bryant Dunston (Olympiakos)

Kalanlar: Birkan Batuk, Doğuş Balbay, Thomas Heurtel, Cedi Osman, Furkan Korkmaz, Emircan Koşut, Dario Saric, Okben Ulubay, Nenad Kristic, Oğulcan Baykan, Ahmet Düverioğlu

 

Özet: Bir takım, bu kadar güzel mi kurulur? Nihayet, bunca hatadan ve savurganlıktan sonra, nokta atışı şeklinde seçildi oyuncular ve kimyasından sual olunmayacak, verimli bir kadro kuruldu. Hakikaten de hiç verim vermeyen isimler bir çırpıda takımdan gönderildi, yerlerine ise, kendilerini defalarca ispatlamış isimler alındı. Böyle yapılmasa bile, yetişen gençlerle Efes en fazla bir sene kaybeder, sonra o gençlerin yükselişiyle yine tüm kulvarlarda zirve hedefler hale gelirdi. Lasme’nin yokluğunu Dunston ve Tyus ikilisiyle gayet güzel örttüler; böylelikle direksiyonu tümden Heurtel’e teslim edip, yaşlanan pota altına da inanılmaz bir dinamizm ve atletizm kattılar. Şimdi; Dunston ve (Kristic dönene dek 5 numaraya kaydırılması muhtemel olan) Tyus, Euroleague’de bile elit mertebesine erişen atletler ve savunmaları, bilhassa da Dunston bakımından, su götürmez bir kalite arz ediyor. Gelgelelim, hücumda sadece delici, tamamlayıcı ve atletikler, yani tek yönlüler ve birilerine muhtaçlar. Eğer ki bu bölgeden sayı bulmayı amaçlıyorlarsa, Kristic gelene dek, Heurtel’in birazcık elini taşın altına koyması lazım. Neyse ki, Jayson Granger, kötü gidebilmesi olası her noktayı Heurtel’in yerine toplayabilecek kalibrede ve türde bir guard.

 

Janning’in istikrarsız ve büyük takım oyuncusuna yakışmayan formunu, Diebler ile değiş tokuş edip bence en doğru icraatı yaptı Efes. Bu bölgede zaten artık Furkan ve Okben gibi isimlerin yavaş yavaş yükselmesi şart; ama onlar işi kıvırana dek Diebler, çok yönlü oyunu ve 40 dakikanın 30’unda koruyabildiği konsantrasyonu ile belkemiği vazifesi üstlenir. Layığı veçhiyle de yapar bunu. Liderlik Heurtel sahadayken Heurtel’de, değilken de Granger’ın boyalı alana indireceği toplarda olacak. Şöyle düşünelim; Saric’in yetenek bakımından kısırlaşırken mental açıdan yükselişe geçtiği bir sezon sonrasında, bu sene, boyalı alana ne tarz bir görev verilir? Muhtemelen, ana silah olarak Heurtel ve Granger bellenmişken, hücum ribaundu toplama, alan açma, savunma, ortalığı karıştırma vee mümkününce dış atış. Saric de, Brown da bunun için biçilmiş kaftan. Bu sistemde 3 numaralar da, varını yoğunu azim, ribaunt ve müdafaa halinde sahaya döküp, boş şutları sokmak minvalinde birer göreve sahip olur. Cedi’nin müsait pozisyonda dış şutunu istikrara bağlaması halinde, Cedi bu takımın her kulvarda sayı lideri olur. Hatta tüm lig ve turnuvalarda da bu başarısını sürdürür. Ama evvela, Birkan’ın ve Cedi’nin, şutları sokması lazım. Diebler ve Furkan için de bir benzeri geçerli. Ahmet’ten de sürpriz süreler, sürpriz katkılar görebiliriz.

 

Savunmada telaşa mahal yok. Heurtel ve Kristic hariç herkes şahane. İkili oyunlardan ziyade, tam takım motion-offense’in ağırlık kazanacağı bir hücum sistemini öngörebiliyorsak bu kadroya, savunmada da yardımlaşma, pozisyon alma, zamanlama ve switch, her çözümün anahtarı olacaktır.

 

Bir güzel tesadüftür; Efes’te ikinci bir Granger – Brown dönemi başlıyor, ama bu sefer işler 2002-03’tekinden çok farklı. Tek kuşkumuz ise, unvanı belli kalburüstü yabancıların, Türkiye’ye gelince kendilerini salıverme alışkanlığına dair. Eğer sakatlık ve tavsama sıkıntıları olmazsa, bu sene Efes’in bilhassa Euroleague’de en tepelere kadar çıkması hiç zor değil. Tabi Heurtel’in de kendine bir çek-i düzen vermesi şart. Neticede Efes, en iyi takipçileri ve fayda timsallerini topladı, takımın hasını kurdu.

 

İdeal 5: Granger – Diebler – Cedi – Saric/Brown – Dunston

 

banvit-basketbol-spor-kulubu

 

BANDIRMA BANVİT

Gidenler: Vladimir Dragicevic (Muhtemelen TED), Sammy Mejia (Tofaş), Chuck Davis, Şafak Edge (GS), Vladimir Veremeenko (Reggio Emilia), EJ Rowland, Earl Barron, Berkay Candan

Gelenler: Adrien Moerman, AJ Slaughter (PAO), Courtney Fortson (Avtodor), Dominique Johnson, Gasper Vidmar (Darüşşafaka Doğuş), Jackie Carmichael, Nusret Yıldırım (TS).

Kalanlar: Keith Simmons, Can Maxim Mutaf, Talat Altunbey, Tolga Geçim

 

Özet: 4 senelik proje, artık sona erdi. İyisiyle kötüsüyle, Mejia-Davis-Simmons ekseninde kurulan ekibin sonu geldi. Sadece Simmons kaldı geriye; ki yaşını ve azalan atletizmini de hesaba katarsak, tutunabilmesinin sebebi olarak TC vatandaşlığını göstermemiz gerekir bence. Peki, koç Ernak nasıl bir kadro ile ikame etti eski düzeni? Bir defa, yükün tamamı, hepsi, alayı kısaların omuzlarına konuldu. Eurochallenge’ın en muazzam ağır işçisi Fortson ve PAO’nun geçen yılki X-Faktör’ü Slaughter varken, 1 ve 2 numara hem emin ellerde, hem de oyunun her iki yönünde de, sahada kaldıkları süre boyunca çok az sırıtacak bir rotasyon var artık Banvit’te. Bir defa Fortson’ı, EJ Rowland’dan ayıran çok mühim bir nokta var: oyunu gerçekten “kurabilmesi”. Fortson saha görüşü, dayanıklılığı ve atletizmi sayesinde 30-35 dakika sahada kalıp triple-double’ı andıran işler yapabiliyor, üstelik kendisi de başlı başına bir skor silahı. En büyük handikapı olan top kayıplarını azaltmak içinse, Slaughter getireceği yardımlarla veya pas almak için akıllıca dışarı çıkışlarıyla devreye girecektir. Polonya milli takımı ile olan macerasında gördük ki, Slaughter başarı hedefleyen bir ekibin ana silahı veya lideri olacak kalibrede birisi değil. O’nun görevi, yeri geldiğinde Fortson’ı dinlendirmek ve tamamlayıcı skorer olmak.

 

Bu açıdan, Slaughter ile birlikte Dominique Johnson’ı da hesaba katmamız gerekir. Ele avuca sığmaz fırsatçı yapısıyla Johnson, geçen sene hem İsrail Ligi’nde hem de Polonya Ligi’nde can yaktı. Onun zaafı, savunma, sertlik ve her an aynı istikrarda oynayamaması. Dolayısıyla Johnson’ın benchten gelip jokerlik yapması neredeyse kesin. Tabi sahaya koyacağı dinamizmi hesaba katarsak, ani etki yaratma konusunda, talihsiz sakatlığı sebebiyle epey bir maç kaçıracak olan Can Mutaf ile beraber Banvit’e büyük güç katacaktır Johnson. Üstelik hem Can hem de Johson, bileği gayet temiz şutörler. Hem swingman hem de combo guard oynayabilen canımız ciğerimiz Bodiroga adayımız Tolga Geçim ise, bu sene artık o patlamayı yapmalı. Şafak ve Mejia yokken, bilhassa 1 ve 3 numaralarda Tolga’nın önü çok açık. Üstelik, bu sene 3 numarada Tolga’nın önünde sadece Simmons olacak (tabi ara sıra Can’ı da burada değerlendirmezlerse). Tolga, Emir Preldzic’in senelerdir yaptığını yapıp, oynadığı her pozisyondan oyun kurabilir ve kısaların omzundan yükü alabilir. İş ki, oyunu artık iyi bir dış şuta kavuşsun. Tolga eğer aksarsa, Nusret Yıldırım her an göreve hazır bekleyecektir; lakin onun sahaya koyacakları, her an oyunun gidişatını değiştirecek türden değil.

 

Peki, ya boyalı alan? Davis’in yerine Euroleague tecrübesi olan, geçen seneyi Fransa şampiyonu Limoges ile geçiren Moerman geldi. Moerman, daha sert, daha atletik, daha mantıklı ve makul bir isim. Fakat dış şut istikrarı ve maçın sıkıştığı yerlerde inisiyatif kullanma gücü Davis’e nazaran çok daha az. Yani bir lider değil. Limoges’un şampiyon sisteminde hep tamamlayıcı parçaydı. Neyse ki o, Dragicevic ve Veremeenko’nun aksine, çok iyi bir faul atıcısı. O’nu doğru yerde topla buluşturmak da, haliyle, kısaların görevi. Savunma bakımından 4 numaraya yeri gelince Simmons da çekilebilir, ama sağlıklı bir hücum için Moerman’ın sahada kalması farz. Hiçbir şey yapmasa, hatta kimi hücumlarda top almasa bile, sahada O varken, rakipler kısalara uygulayacağı baskıyı çok daha itidalli yapmak zorunda kalacak, içeriyi feda edemeyeceklerdir. Bu arada, Talat Altunbey’den de artık faydalanmaları lazım. Pivotlarda, Johnson’ın geçen seneki takım arkadaşı Carmichael yıpratıcı, Vidmar ise fırsatçı, savunmacı ve yıkıcı bir görev üstlenecek. Bu iki isim, kısıtlı skor silahları dışında aslında birbirine neredeyse taban tabana zıt. Fakat bunu, avantaja çevirecektir Banvit. Neticede, rotasyon dar, pek çok isim sene boyu çok yorulacak. Ama Banvit, kadro kalitesiyle ve oyun sistemiyle ligde ilk 6’yı, Avrupa’da ise yine bir yarı finali rahatlıkla hedefleyebilir. Çok güzel bir ekip kurmuş durumdalar.

 

İdeal 5: Fortson – Slaughter/Can – Tolga – Moerman – Vidmar

 

(Devam edecek)

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

 

 

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular