Tüketici nezdinde kalitesini ispat etmiş, tüketicinin güvenini tam olarak kazanmış, saygın denilen markalar sade ama şık ambalaj tasarımlarıyla tüketicinin karşısına çıkmayı tercih ederken, az bilindik veya ilk kez piyasada yer alacak ürünlere ait markalar genellikle dikkat çekici ve cafcaflı ambalajların içinde rafta alıcı beklerler. Amaç müşterinin dikkatini markaya çekmek, içindeki ürün de en az ambalajı kadar kaliteli ve özenle imal edilmiştir mesajını müşteriye vermek ve bu sayede pazara tutunmak..
Misal rafta kavanoz-kavanoz ballar var çeşitli markalarda, ayı şeklinde tasarlanmış olanına eliniz uzanıverir etiketine hiç bakma gereği dahi duymadan. İşte aynen öyle bir şey. İçinden nasıl bir ürün çıkar, meçhul tabii. Reklamı süper yapılmış, ambalajı 10 numara, fiyatı bir o kadar yüksek, albenisi ziyadesiyle fazla ama alıp kullandıktan sonra vasat oğlu vasat olduğu anlaşılan, tüketiciyi aldığına bin pişman eden milyonlarca ürün rafta alıcı bekler ve milyonlarca tüketici de ambalaj tuzağına bir şekilde düşer ki; bu ürünlerin bazılarının arkasında ünlü bir marka dahi olabiliyor; aha sana ambalaj, aha sana reklam, aha sana sunum, aha sana Ali Koç. Ürünün hikayesi süper, marka çok saygın, reklamı acayip güzel yapılmış, ambalajı hepsinden güzel ama ne yaparsın ki içinden çıkan ürün vasat oğlu vasat. Vitrindeki duruşunu çok beğendiğim, ambalajına aldandığım, çok sevdiğim kulübümün başında görmek istediğim ve deyim yerindeyse bu uğurda 2 senedir adeta kendimi paraladığım sayın Ali Koç beni pişman olma noktasına getirdi, kendi payıma düşen dersi aldım, bundan kelli elimde tuzla kimsenin peşinden de koşmam. Şimdi diyecekler ki, adam ne yapsın, cebinden 50 milyon koydu, enkaz devraldı, Aziz Yıldırım kulübü borç batağına soktu, bu adamcağız çıkarmaya uğraşıyor ki haklılar da bir noktada..
Adam kurumsal bir yapılanma peşinde diyecekler, bir sezon kötü geçti diye adamı harcıyorsun, eğitimli adam, șu kadar şirket yönetti, bu kadar üniversite bitirdi, sen ne bok yedin bu yaşına kadar cart-curt.. Valla bi kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkar.. Yaşanan süreçten bir futbolsever olarak gerekli dersleri ben aldım, koskoca Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı bu kadar yaşanandan bir ders almıyorsa, o başkanın kocamanlığını da tartışırım, başkanlığını da tartışırım, yönetme kapasitesini de tartıșırım.. Aziz Yıldırım futbolu kendi yönetiyor diye gönderdik, Aziz Yıldırım futbolu Ali Koç’un futbol prenslerinden daha iyi biliyormuş, bu süreçte öğrenmiş olduk.. Valbuena ve Soldado’yu Aziz Yıldırım transfer etmemiş olsaymış bu beceriksizler asırlık dev çınarı küme düşüreceklermiș, bunu gördüm, bunu yazıyorum. Futboldur, futbolcudur, yanıltır. Hatalar da olur, acemilikler de olur. Kendisinin de dediği gibi bu işin bir okulu da yoktur, hepsine eyvallah. Hatalar yaparsın ama bu hatalardan ders alırsın be arkadaş, aynını tekrar etmezsin bir daha. Fernandao, Giuliano ve Josef’in satışından gelen parayla 8 tane çöp alırsın, deriz ki hata olur, dedik de.. Devre arasında bir 8 tane daha çöp alırsan orada hop usta denir..
Cebinden verdiğin 50 milyona rağmen kulübü bir 50 m daha borçlandırdıysan ve 112 yıllık camiayı TV kanallarında dilendiriyorsan birileri de çıkıp iki çift laf etmeli. Sorun şu ki, Ali Koç öğrenme özürlü.. Bir taraftar olarak ben öğrendim bir çok şeyi, görünen o ki o yaşananlardan hiç bir şey öğrenememiș. Neyi öğrenememiș a mesela? Ajax modeli, Porto modeli gibi projeler bu ülkede olmazmıș. Ben artık ikna oldum. Bu ülkenin hiç bir sektöründe böyle modeller yürümez. Bu ülke bir tüketim ülkesi, patates soğan üreten dahi kalmamıș memlekette, her şey ithal. Küçük üretici ancak karnını doyurur, kıçına don alır.. Büyük üretici olacağım diyorsan da büyük oynayacaksın, işinin ehli kurnaz ve güvenilir bir Scouting ekibin olacak, para yapma ihtimali yüksek ürünlere yatırım yapacaksın, o ürünleri sergileyebileceğin vitrinin olacak, pahalı ürünlerin yanına serpiştirip bir-bir satacaksın. Bu işler böyle dönüyor bu piyasada.. 300-500 bine 30 tane genç alırsın, bir tane Eljif Elmas ya bulursun ya da o bir taneyi bile bulamazsın. 17 yaşındaki çocuğa 3-5 milyon para veremeyiz diyorsan boşa vakit harcama, paranı da ziyan etme.
Ayrıca bu işler para varken yapılır bir, paran olması da yetmez, iskeleti sağlam istikrarlı bir kadroya sahipken yapılır, bu da iki. Berke, Barış, Ferdi yetmedi, 4-5 tane de alt yapıdan oyuncu ekledin, sonuç ortada, kaç tanesi sahaya çıkabildi, çıkabilen de ne yaptı? Sen hala İran’dan genç yetenek kovalıyorsun, kovaladığın oyuncunun geldiği lig belli, oynadığı takım belli, aldığı süre belli, dünya futbolcu sıralamasındaki yeri belli.. İsmail Köybașı alındı diye bu taraftar kıyameti kopardı, Tolga Ciğerci’nin üstüne atladı Comolli, yetmedi, üstüne bir de Serdar Aziz, o da yetmedi, üstüne bir de Tolgay Arslan hem de bonservisiyle, halen daha akıllanmadıysanız, halen daha Sinan Gümüş’ün peşinden koşuyorsanız pes yani. Geçen bir yerde bir haber başlığına denk geldim, birden fazla mevkide oynayabilen oyuncularla ilgileniyoruz diye bir kelam etmiş vizyoner başkan, tabii ki yazının devamını okumadım, vakit değerli bir şey nihayetinde..
Ey Amerika, Ey Ali Koç..! Memleket işsiz dolu, kendi şirketine muhasebe mezunu müstahdem alabilirsin, kendi bileceğin iș, istersen de öylesini bu ülkede bulursun, şirket muhasebecisi tatildeyken yerine de mustahdemin bakabilir, senin bileceğin bir şey ama futbolda bu sevdadan vazgeç, bu sene bu takımın başına ne geldiyse mevkisi belirsiz oyuncular yüzünden geldi, tüm sezon boyunca bu adam 6 mı, 8’mi, 10 mu diye tartıştı taraftar, Ekici’sinden Benzia’sına, Jailson’undan, Tolgay’ına, Zajc’ına, Eljif Elmas’ına.. Mevkisi ne tam 9 ne de tam 10 olan 31 yaşındaki Max Kruse’un peşine düşmüşsünüz, seneye de Ekici ve Soldado yine ilk 11 demektir bu.. Ali Koç yönetiminin futbol vizyonu bu kadar işte..
Ali Koç ve ekibi hiç transfer yapmıyoruz, bir kaç genç oyuncu alacağız deseydi ve takım bu halde olsaydı bugün gıkım çıkmazdı, bu ayrı bir konu ama bu oyuncular satılmış, iki tane adam gibi futbolcu almışsın ama uyum sağlayamamıș, olabilir, riskli bir kaç transfer yapmışsın onlar da uymamış, hadi yine olabilir ama ikinci transfer döneminde de sen hala aynı kafada gidiyorsan sen hala bir golcü bulamıyorsan, defansı toparlayacak tecrübeli bir stoper alamıyorsan, gol sorununu çözecek iyi bir santrforu bulup getiremiyorsan, orta sahaya kendini ispat etmiş bir 10 numara yerine İtalya ikinci liginden Sloven Salih Uçan’ı bonservisiyle transfer ediyorsan sen bu işi öğrenememișsin demektir, senin futbolu idare edemeyeceğin çok aşikar da, kusura bakma ama kulübü idare edebileceğinden de şüphelerim var..
Kulislerde dönen dedikodular ki; malumunuz, ağzı en gevşek camia Fenerbahçe camiasıdır, kulüp içinde çok komik şeyler yaşandığı söyleniyor. Fenerbahçe’nin hafta sonu hangi takımla oynadığını bilmeyen yöneticiler var deniyor. Her hafta toplantı mı olur ben gelemem diye isyan eden bir kadın yöneticiden bahsediliyor. Ali Koç’un bu seneyi şanssızlıkla addettiği, şu maçta top direkten döndü, şu maçta haksız bir penaltı verildi babında koca seneyi izah ettiği, yapılan transferlerin birkaçı hariç eleştirilere katılmadığını belirtiyorlar. Comolli’ yi de çok başarılı bulduğunu söylüyorlar ki; Comolli’nin bir menajerlik şirketinin ortağı olduğu, Cocu’nun menajerliğini de aynı şirketin yaptığı yönünde de iddialar var. 12 m Euro bedel karşılığında Ayew’in bonservisinin devre arasında alındığı ama gelecek tepkilerden dolayı şimdilik saklandığı da söyleniyor..
Ve daha bir sürü şey sansasyonel magazin dahil. Ali Koç’un iyi niyetinden hiçbir şüphem yok, kişilik olarak da Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çok yakıştığını düşünüyorum ve başarılı olmasını da çok isterim ama futbol kulübünü idare edecek donanıma sahip olduğunu düşünmüyorum, yöneticilik vasfının en azından bu kulvarda ve bizim futbol dünyamız için yeterli olduğunu düşünmüyorum, sportif anlamda Fenerbahçe’ye katkı verebileceğine de inanmıyorum..
Bizim futbol dünyamızın ihtiyaç duyduğu yönetici profili soyunma odasına girecek, taraftarı iplemeyecek, gözünü kırpmadan ani kararları verecek, çatır çatır federasyonla kavga edecek, komisyonu basıp iki dakikada rakibin koynuna girmiş futbolcuyu kulüp binasına getirecek, hakemle top diye oynayacak yönetici modeliymiș ambalajı falan önemli değil, yeter ki iș görsün.. Üzgünüm ama yanlış ata oynadık.. Aziz Yıldırım bir sebep değil, bir sonuçmuș, öyle ülkeye, böyle başkan.
Not: Ben de seçimlerin yeğnilenmesini istiğorum..
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907