Beşiktaş için sezonun geri kalanı ikincilik yarışı dışında anlamını yitireli epey zaman oldu. Özellikle camia içinde yaşanan son yılların en büyük çalkantıları, yönetimin adeta Beşiktaş’ı yönetmeyi boşvermiş vaziyeti ve son olarak Teknik Direktör Güneş’in Milli Takım’a imzayı atması Beşiktaşlıların ciddi oranda hevesini kaybetmesine sebep olmuştu. Özellikle Fenerbahçe derbisinde yaşanan skandal puan kaybı iplerin tamamen kopmasına yol açtı. Hocanın takımının başında olmayacağı Milli maç arasından önce iç sahada oynanacak iki maçın kazanılması, lig ikinciliği hedefi bakımından havlu atılıp atılmayacağını belirleyecekti. Göztepe’ye karşı alınan tek gollü galibiyet iyi futbol anlamında zaten zayıf olan beklentilerimizi hiçbir şekilde karşılamadı, sadece 3 puanın koparılabildiği sıradan bir maç olarak akıllarda yer edeceği söylenebilir.
En azından savunma hattı fena değil diye kendimizi avuturken daha maçın başında Adriano’nun sakatlanıp çıkması planları bozdu. Caner’in de olmadığı ortamda sol bekte Adriano’nun yerini alabilecek iki isim vardı, biri altyapı ürünü genç sol bekimiz Rıdvan, diğeri de daha önce sol bekte denenmiş ve idare edebilmiş olan Medel. Genç oyuncu kazanma konusunda daima korkak olan ve Beşiktaş’ın geleceği için altyapıdan tek bir genç oyuncu kazandırmadan gidecek olan Şenol hocamız elbette ikinci seçeneği tercih etti! Ama asıl saç baş yoldurtan stopere yine yeni yeniden Necip’in sokulmasıydı. Bu değişiklik sonrası Beşiktaş sezonun en kötü futbolunu oynadığı ilk 45 dakikasını oynayarak, seyircisini geren, bomboş bir oyunla devreyi kapattı.
Aslında doğru oyunculara sahip olunduğunda (100.Yıldaki Lucescu Beşiktaş’ı gibi) şahsi olarak çok benimsediğim 3-5-2 veya 3-4-2-1 sistemlerine, şu an için uygun bir kadrosu olduğunu hiç düşünmüyorum Beşiktaş’ın. Ama bugün olduğu gibi beklenmedik sakatlık vb. durumlarda sistemde böyle esneklikler gösterebilmek bir takım için hayat kurtarıcıdır. Şenol hoca kariyerine çok saygı duyulacak bir antrenör olsa da, Beşiktaş’taki kariyerinde sözünü ettiği bu esneklik noktasında maalesef çok katı ve yeniliklere kapalıydı bugüne dek. Bugün ise maç içerisinde gelen formasyon değişikliği, takımdaki yetenekli oyuncuların bireysel katkıları ve Lens’in getirdiği enerjiyle ikinci yarıda sonuç verdi. Henüz ilk dakikada Ljajic’in sağdan Quaresma’yı kaçırdığı hücumda Lens’in ön direğe koşusu arka direkte Burak’ın bomboş kalmasını sağladı ve aranan gol bulundu. Sonrasında etkili kontraatakların geliştirilmesinde beceriksiz kalınsa da, en azından rakibe de fazla fırsat tanınmadı ve nihayet gol yemeden bir maç tamamlanabildi. Günün iyileri arasında savunmanın solunda iyi iş çıkartan Medel’i, Vida’yı, Dorukhan’ı ve forvette etkili oyununu sürdüren Burak’ı sayabiliriz.
Tabii bunların hepsi şimdilik hayal, tüm bu taktiksel esnekliklere sahip ve inatçılıklardan uzak bir hoca bulmak gerekiyor evvela. Bunu bulabilecek ve o doğru hocanın getireceği modern sistem doğrultusunda nokta transferler yapabilecek kadar vizyonlu bir yönetim kuruluna ihtiyacı var Beşiktaş’ımızın. Maalesef şu anda buna sahip değiliz, bu nedenle Mayıs ayındaki kongreye kadar geleceğe dair ciddi umutlar beslemek için çok erken. Şu anda tek ümidimiz bu hayallerin gerçekleşmesini kolaylaştırabilecek maddi gelirin elde edilmesi adına Şampiyonlar Ligi vizesinin alınabilmesi.
Evet, şimdilik umut devam ediyor…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu