Büyük hayallere gitmiştik Madrid’e… Tabii ki Real Madrid hem kadro kalitesi, hem geniş rotasyonu, hem senelerdir buralarda oynayan ‘amiyane tabirle’ kaşar oyuncu fazlalığı ve saha avantajı ile maçın favorisiydi ama Barca-CSKA Moskova-Oly ve Maccabi gibi Avrupa’nın Real haricindeki en güçlü takımlarını deplasmanda yenen temsilcimiz için, ‘bir kez daha ‘ neden olmasın diyorduk.
Kötü de başlamadık ve çeyreği son saniyedeki Emir Preldzic basketiyle 21-20 önde kapadık. Ama ne olduysa 2.çeyrekte oldu ve kabus gibi başlayan periyod, başladığından da beter şekilde bitti!
Özellikle çeyreğin 3.dakikasından son 3 dakikasına kadar geçen sadece 4 dakikalık sürede 6’sı üçlük tam 22 sayı yedik. Daha önce Zisis ve daha 20’li yaşlarda bir kez Vesely haricinde F4 oynamamış oyuncular, fark açıldıkça kendilerine olan güvenlerini de kaybedip, hücum ritimleri kaybolduğu gibi, savunma dirençleri de darmadağın oldu.
Madrid ekibinin en önemli 3 özelliği; tempo, dış şutlar ve ribaundlar. Üçünde de açık büfeyi bulduklarında, Avrupa standartları için tutulması imkansız bir hale geliyorlar! Rivers antremanda bile bulamayacağı boş şutlarla 4 dakikada 4/4 isabet sağladı. Meksikalı pivot Ayon, adeta boş kaleye gol misali bomboş basketlerde süre aldığı 17 dakikaya tam 16 sayı sığdırdı.
18 asist yaptılar ve ‘SIFIR’ top kaybı ile devreyi bitirdiler. Biz ise sadece 8 asist yapabilirken, yanına da 8 tane top kaybı sıkıştırdık. 10 dakika toplamında 35 sayı yedik ki, bu seviyelerdeki takımların koca devrede yediği sayılar anca bu civarlarda oluyor! Bu arada attığımız sayı da sadece 14 ve çeyrekte 21 sayı fark yedik.
Devre bitmeden biten karşılaşmanın 2.yarısı antreman mayetinde geçti, finali düşünerek tempoyu aşağı çeken Real faktöründen dolayı, 3 ve 4.çeyreklerinin analizlerini yapmak çok mantıklı olmaz diye düşünüyorum. Yine de bundan önceki senelerde ilk devreden teslim bayrağının çekildiği maçlarda, tarihi farklara şahit olmuştuk ve temsilcimizin 2.devredeki mücadelesini takdir etmek gerekiyor! Sonuçta daha 22.dakikada 64-37 ile 27 sayıya kadar çıkan bir farktan bahsediyoruz.
İşin acısı 4 periyodun 3.ünü önde kapayıp, maçı neredeyse çift haneli farkla ’96-87′ kaybetmek de tez konusu olsak gerek…
Şu bir gerçek ki, Real Madrid FB Ülker’den daha iyi takım. Ama asıl önemli fark; bu seviyelerdeki devamlılık, dolayısıyla tecrübe ve soğukkanlılık…. İddaa ediyorum, iki takım ilk 2 grup maçlarında karşılaşıyor olsa, 10 kez oynasalar, yine tartı onlardan yana olur belki ama hiçbirinde bu ilk yarıdaki fark olmaz!
FB Ülker tarihinde ilk kez F4 oynuyor, diğer 3 ekip ise daha önde 27 kez…
Bu kadro bu sene bu maçın sonucuna bakmaksızın görevini yapmıştır ve ülkemizi başarıyla temsil etmiştir. Ama bundan sonraki senelerde her F4’de bulunmak istiyorsak, hem lobi olarak güçlü olmamız gerekiyor hem de hazır Avrupa’nın en iyi koçunu bulmuşken, altını da çok iyi bir kadroyla doldurmak.
Lobi derken, mesela THY Euroleague’un ana sponsoru ama 4’lü finale hakem sokamıyoruz. Kurullarda olsun, kararlarda olsun, Bir Yunanistan ya da İspanyollar kadar ağırlığımız yok. Bir başka olması gereken de, seneye F4 Berlin’de olacak ama sonrasında en geç 2 sene içinde, FB Ülkerin bir ev sahipliği alması gerekiyor!
Sene başından beri ‘1 gibi 1 ve 5 gibi 5 derken’ ne demek istediğimiz herhalde bu akşam çok net şekilde anlaşılmıştır! Bizim gördüğümüzü ZOC’un görmeme ihtimali yok ve gerekli hamleler yapılacaktır diye düşünüyorum.
Sağlık olsun ve canları sağolsun diyorum. Tabii ki bu yenilgi canımızı çok yaktı ama önemli olan buralarda her sene olabilmek, yani bir kez daha tekrar edelim ‘devamlılık’.
Fenerbahçe’nin Barclaycard’dan şampiyon çıkması tam anlamıyla peri masalı olurdu. Daha yeni yeni Avrupa piyasasında söz sahibi olmaya başlamışken, senelerdir bu sularda yüzen, basketbol geleneği olan 3 rakibini ekarte edip kupayı alması gerçekçi bir bakış olmazdı.
Mükemmel organizasyonu, harika ötesi bir salonu, limitsiz maddi güce sahip sponsoru ve bu toprakların görüp göreceği en büyük koç Obradovic ve Avrupa’daki en büyük parke dışı beyin Gherardini faktörüyle, bu sene başlayan yürüyüş bundan sonra devam edecek.
Ve gün gelecek, Fenerbahçe için Euroleague Şampiyonluğu yani Peri Masalı gerçek olacak. Yeter ki bu yukarda saydığım birbirlerine tamamlayan çark bozulmasın ve eksik tuğlalar bir bir eklenip o puzzle tamamlansın.
Yani Peri Masalı bitmedi, kimse üzülüp karalar bağlamasın, asıl şimdi başlıyor!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
burak.belgen@abcspor.com
@BurakBelgen