NİHAYET YENİ ŞAMPİYON

Bu yıl 140. kez düzenlenen Amerika Açık Covid-19 pandemisi sebebiyle bir çok ilke sahip oldu. 143 yıllık Grand Slam’ler tarihinde ilk kez bir şampiyona seyircisiz oynandı. NBA “Bubble” kadar olmasa da oyuncular çok kapalı bir çevrede ve sıkı kurallar altında yaşadılar. Normalde sezonun dördüncü Grand Slam’i olan, sert zemin turnuvalarının devamında yapılan US Open, Wimbledon ve Roland Garros’nun iptal edilmesi sebebiyle bu sezon takvimin ikinci Slam’ine sahne oldu.

Maçların seyircisiz oynanacağının kesinleşmesinin üzerine, Roger Federer, Rafael Nadal, Stan Wawrinka ve Kei Nishikori gibi isimler de katılmayacaklarını açıklayınca turnuvanın gazı daha başlamadan kaçtı.

Amerika Açık’a Grand Slam şampiyonluğu bulunan sadece 3 isim katıldı. Bunlardan ikisi Marin Cilic ve Andy Murray ilk turlarda elenince, sürdirekt favori Novak Djokovic’e adeta dikensiz gül bahçesi kaldı.

US Open öncesi düzenlenebilen tek ciddi Turnuva olan Western-Southern Open’ı ( Cincinnati’de düzenlenmesi gerekirken Corona sebebiyle New York’ta yapıldı) rahat kazanan Novak’ın burayı da kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. 4. Turda Carreno-Busta karşısında birkaç set sayısını değerlendiremeyince sebepsiz bir gerginlik yaşadı ve bunun sonunda isteyerek yapmadığına emin olsam da en hafif tabirle gereksiz bir hareketle, sinirle oyunda olmayan topa vurdu. Çizgi hakeminin tam boğazına gelen top onu bir süre nefessiz bıraktı. Olay sonrasında turnuva hakemleri Sırp raketi turnuvadan diskalifiye etti ve şampiyona bir anda herkese açık hale geldi.

Geçen sezonki müthiş performansıyla Rus Daniil Medvedev otoritelere göre en büyük favori haline geldi. En büyük rakip ise kuşkusuz hep üstüne koyarak gelen 2018 finalisti Avusturyalı Dominic Thiem’di.

Yarı finale kadar set vermeden gelen Medvedev, Thiem karşısına da favori olarak çıktı ama özellikle back-handini mükemmel kullanan Avusturyalı, mental olarak da güçlü kaldı ve Rus rakibini hemen hemen hiç maçın içine sokmadan kazanarak 2 yıl aradan sonra tekrar finale yükseldi.

Ana tablonun alt kısmı her türlü sürprize açıktı. Rakiplerinden sıyrılan Carreno-Busta ve Alexander ‘ Sascha ‘ Zverev yarı finale çıktılar. İspanyol Carreno-Busta’yı diğer İspanyol tenisçilerden ayıran sert zemine uygun oyun stili maçın başında kendini gösterdi ve Alman raket 2-0 yenik duruma düştü. Zverev’e de bir parantez açmak istiyorum. Kendisi hakkındaki ilk yazımı bundan 6.5 yıl önce Dünya Sıralamasında 300’lerdeyken yazdım. Benim öngörüme göre şimdiye kadar 3-4 Grand Slam kazanması gerekiyordu ama yanına bile yaklaşamadı, bu onun ilk finali.

2000’lerin ortasına kadar boyu 2 metre olan bir oyuncudan klasik bir Big Serve – Big Forehand oyuncusu olmasını beklerdiniz ama Djokovic ve Murray’nin öncülüğünde oyun evrilince ( First-Strike tenisin ölümü, kontrollü agresifliğin başlaması), geri çizgiyi rakipleri kadar iyi oynayabilen, onlara oranla fizik avantaja sahip birinin daha başarılı olması gerekiyordu ama olmadı. Mental olgunluğa bir türlü erişemedi. Carreno-Busta karşısında 2-0 yenik olmasına rağmen ilk defa kafa olarak sağlam kaldı, servisini yükseltti ve 5 set sonunda adını finale yazdırdı.

Gelelim finale, ben daha çok silahı olan Avusturyalı Thiem’in, Hamburg’lu rakibini 4 sette geçeceğini ve ilk Grand Slam zaferini yaşayacağını düşünüyorum, hatta Nadal katılmazsa, iki hafta sonra başlayacak Roland Garros’nun da en büyük şampiyonluk adayıdır.

mail: emrah.seber@abcspor.com

twitter: @SeberEmrah