https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

NEV’İ ŞAHSINA MÜNHASIR BİR KULÜP, UNION BERLIN…

Okunması Gerekenler

NEV’İ ŞAHSINA MÜNHASIR BİR KULÜP, UNION BERLIN…

Ben kulüplerle o kulübü destekleyen taraftarlar arasında çok sıkı ve özel bağların olması gerektiğine inanırım. Benim için bir kulübün taraftarı olmak demek bir kulüp için kendinden bir şeyler verebilmeyi göze alabilmek demektir. Taraftar olmak öyle stadyumda sadece eğlenmekten ibaret olmamalıdır. Olur ise zaten çok da bir bağlılıktan söz edilemez. Bugünkü konum gün geçtikçe hayranlığımın arttığı bir kulüp, Union Berlin.

Bir kulüp düşünün ki taraftarlarının kanlarıyla ayakta kalabilsin, bir kulüp düşünün ki stadyumunun sahibi taraftarı olabilsin. Union Berlin, taraftarları için bir kulüpten çok daha fazlasını ifade etmektedir. Kulübün tarihinde taraftarların yaptığı birçok fedakarlık bulunmaktadır. 2004 yılında, Almanya Futbol Federasyonu, her kulübün kasasında 1,5 milyon Euro olmasını zorunlu tutmuştu. Union Berlin’in böyle bir parası yoktu. Union Berlin taraftarlarından iş adamı Dirk Zingler bu paranın yarısından biraz daha fazlasını cebinden verdi, ancak para tamamlanamamıştı. Büyük bölümü işçi kesiminden oluşan Union Berlin taraftarları “Bluten für Union” (Union’a kan ver) adında bir kampanya başlattılar. Taraftarlar hastanelere gidip kanlarını verecekler, karşılığında aldıkları parayı kulübe bağışlayacaklardı. Planladıkları gibi oldu, kanlarını hastanelere satıp paralarını kulübe bağışladılar, Federasyon’un zorunlu tuttuğu 1,5 milyon euro’dan eksik kalan miktarı tamamladılar.

Union Berlin, maçlarını 22.000 kişilik Stadion An der Alten Försterei’de oynamaktadır. 2008 yılında stadyumun bir kısım tribünlerinin çökmesi sonucunda kulüp lisansını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Kulübün stadyumun çöken tribünlerini yaptıracak kadar parası yoktu. Kulüp taraftarlara inşaat için parası olmadığını ancak stadyumun çöken tribünlerinin yapılması gerektiğini bildirmişti. 2.500’e yakın taraftar, stadyumu inşa etmek için gönüllü olmuş ve tam 140 bin saat çalışarak takımı düştükleri zor durumdan kurtarmışlardır. 2008 yılının Haziran ayında başlayan stadın yenilenme çalışmaları
2009’da bitmiştir. Bu sayede kulüp yaklaşık 2 milyon euro işçilik maliyetinden de kurtulmuştur. Yenilenen stadın ilk maçı ezeli dost rakip Hertha Berlin ile oynanan dostluk karşılaşmasıydı. Stat inşaatında çalışan taraftarlar tribünlerde kırmızı baretlerle yer aldılar. O maç, kırmızı baretlilere teşekkür etmek için oynanmıştı.

Taraftarların kulübe olan aşkı o kadar büyüktür ki yeni yılı bile stadyumlarında kutlamaktadırlar. 2003 yılında soğuk bir gecede Union Berlin taraftarı, stadyumda eğlenmiş, Noel şarkıları söylemiş ve o günden sonra bu eğlence bir geleneğe dönüşmüştür.
Alte Försterei Stadı bir stat değildir… Taraftarının evidir. Taraftarlar 2014 yılı Dünya Kupası esnasında Alte Försterei’nin çimleri üzerine evlerinden getirdikleri koltukları dizip stadı büyük ekranda birlikte maç izleyebilecekleri bir oturma odasına da dönüştürmüştür. Berlin Union futbol kulübü, Dünya Kupası’ndan aylar önce, Kasım 2013’te bir çağrı yapmıştı: “Koltuğunu al, stada gel, Dünya Kupasını stadyumunun otturma odasından izle.” Alten Försterei’deki organizasyon için tüm Berlin halkı aylar öncesinden online olarak başvuruda
bulunmuştu. Koltuklarının fotoğrafını çekip ilgili formu doldurup göndermişlerdi. Şanslı 750 kanepe sahibi, hiçbir ücret ödemeden Alten Försterei’deki yerini almıştı. Geri kalan futbol severler için de stadın tribünleri açıldı. Ve dünyanın en büyük oturma odası yaratıldı.

Union Berlin futbol kulübü taraftarlarının kendi futbol kültürlerine ve taraftarlık duygularına bağlılıkları, Almanya başta olmak üzere pek çok ülkede “şirket takımları” olarak tabir edebileceğimiz, kulüplere karşı duruş sergilemelerine neden olmuştur. Bir ilaç fabrikası tarafından kurulan Bayer Leverkusen’e, bir otomobil üreticisi tarafından kurulan
Wolfsburg’a ve bir içecek markasının sahibi olduğu Red Bull Leipzig’e karşı oynadıkları maçlarda tavır almışlardır. RB Leipzig projesine en fazla ses getiren tepki Union Berlin’den gelmiştir. Eylül 2014’de Alte Försterei stadında RB Leipzig’i ağırladıkları maçta 20 bin taraftar simsiyah kıyafetler ve 15 dakikalık sessizlikle yaptıkları protestonun ardından “Futbol kültürü ölüyor, Union yaşıyor” yazan bir pankart açmışlardı. Bundesliga’ya yükseldikleri ilk maçta, o günü görmeden hayata veda etmiş tüm Union Berlin
taraftarlarını anmak için her birinin fotoğrafını tribünlerde açtılar. Tabi ki, böyle bir harekette ancak Union Berlin taraftarlarından beklenebilirdi.

Union Berlin’in lakabı Schlosserjungs’dur, “Metal İşçisi Çocukları” anlamına gelir. Nedeni ise Union Berlin’in formalarının Berlin’deki fabrikalarda işçilerin giydiği üniformalara benzemesidir. Union Berlin’in şehrin işçi kesimi ile bağlantısı elbette taraftar kitlesinin büyük bölümününü oluşturmasından gelir ve bugüne kadar da o bağ hiç kopmadan devam etmiştir. Union Berlin’in maçlarında reklam veya gol müziği yoktur. Takım gol attığında stadyumda sadece taraftarların duygu patlaması eşliğinde büyük bir “GOL” uğultusu oluşur. Union Berlin, özel olduklarını düşünmedikleri için özeldir. Tam aksine, diğer kulüplerin değiştiğini düşünürler. Onlara göre stadyumda oluşan her sessizlik anını doldurmak gereksizdir. İnsanların ürün ya da marka reklamlarını izlemek için maça geldiklerini düşünmemektedirler. Stadyum onların evidir. Taraftardan rahat olmaları beklenir. Aile ortamında maç öncesinde taraftarlar muhabbet ederler. Gol olduğunda sadece kendi seslerini duyarlar. Suni gol müziğine gerek yoktur.

Bu kültür beni hep yıllar öncesine 1980’li yılların sonlarına, 1990’lı yılların başlarına götürür. O yıllarda da maçlara saatler öncesinden gider, arkadaşlarımız ile muhabbet eder, kağıt helva yiyip, çekirdek çitlerdik. 1961 yılında Berlin Duvarı yükseldiğinde, Union Berlin doğuda düzen karşıtı bir sembolü haline gelmişti. Diğer kulüpler askeri veya gizli polisi temsil ederken, Union Berlin işçilerden oluşan bir ekipti. Duvarın kaldırılması için tezahürat yapan bir taraftar kitlesine sahipti. Geçen yıl Bundesliga’nın son hafta maçında Union Berlin evinde Leipzig’i son anlarda Max Kruse’nin attığı golle 2-1 yenip, sezonu 7.sırada tamamlayıp UEFA Konferans Ligi’ne gitmeye hak kazandığı maç taraftar arasında unutulmamaktadır. Bu sayede Union Berlin ilk defa Avrupa sahnesinde yer alabilmeyi elde
etmiştir.

Union Berlin şu anda Bundesliga’da gayet başarılı bir şekilde ilerliyor. 18. Hafta itibari ile Bundesliga’da 7. sıradalar. Öyle görünüyor ki, bu sezonu 5. ya da 6. sırada bitirirlerse Avrupa Ligi ya da Konferans Liginde yine Almanya’yı temsil edecekler. Eğer ilk 4’te yer alırlar ise Şampiyonlar Liginde oynayacaklar. İşin doğrusu Union Berlin’in Şampiyonlar Liginde oynamasını çok isterim. Union Berlin, Feyenoord, Slavia Prague ve Maccabi Haifa’nın bulunduğu Konferans Liginde Feyenoord ve Slavia Prag’ın ardından 3. olarak Avrupa’ya veda etmek durumunda kaldı. Eğer son maçta Slavia Prag’ı yenebilse, Konferans Liginde eleme turu oynama şansını yakalayabilecekti. Kısmet gelecek yıla diyelim…

Saygılarımla,

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: halit.giray@abcspor.com

twitter: @halitselimgiray

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular