Salon baskı ve ambiyans olarak bir Partizan ya da Atina deplasmanları gibi değildi, seyirci de bir İspanya’da olduğu gibi çalınan-çalınmayan her düdükte maçın içine giremiyordu ama kadro kalitesi, derin rotasyonu ve çok önemli silahları ile USH’da servis kırmak çok da mantıklı bir düşünce olarak durmuyordu…
Tabii ki 10 sayıda kalan CSKA’nın düz mantıkla x4 diye hesapladığımızda maçı 40 sayılarda bitirmeyeceği ve diğer çeyrekler oyuna asılacağı belliydi ki öyle de oldu! 17-10 biten ilk çeyrek sonrası, 2.çeyreğin başlarında farkı korumayı başarsalar da, devre sonuna doğru, biraz gelen ard arda üçlükler, biraz da hakemlerin çaldığı ve çalmadığı faullerin rüzgarıyla fark kapandı ama FB yine de soyunma odasına 39-37 önde girdi.
Başabaş giden 3.çeyrek sonrası final periyoduna da 59-58 önde giren sarı-lacivertliler skor olarak geriye de düşseler maçın hiçbir saniyesinde teslim bayrağını çekmediler ve kazıya kazıya, muhteşem bir mücadeleyle, SONUNA KADAR hakettikleri bir galibiyet aldılar.
Euroleague Şampiyonluğu’nun Real Madrid ile birlikte en güçlü 2 adayından biri olan CSKA Moskova’yı kendi sahasında 75 sayıda tutmayı başarmak inanılmaz ki fazla gerilere gitmeye gerek yok, bu salonda 4 TOP 16 maçında ortalama 100, toplamda da 400 sayı buldular dememiz yeterlidir diye düşünüyorum!
Ve bu maç sadece 2 puan değil aynı zamanda test maçı… Bu salonda kazanan HER YERDE kazanabilir! Sarı-lacivertliler kazanmakla da kalmadılar, ilk maçta 3 sayı ile kaybettikleri rakiplerini 81-75 yenerek olası bir puan eşitliği durumunda da ikili averajı ellerine geçirdiler.
Sene başında hatta TOP16’ya girerken bile çok ümidim yoktu. En iyi ihtimal F8’den seker ve Avrupa macerasını kapatırız diye düşünüyordum ama artık ben de inanmaya başladım. 25 milyonun senelerdir duası olan Final Four hayali için, hele de TOP16’yı ilk 2 içinde bitirip eleme turunda saha avantajını ellerine alırlarsa; BU SENE O SENE olabilir!
Tebrikler Fenerbahçe…