İkinci yarının ilk derbisi, ilk yarıdaki selefinin tam aksi yönde geçti. Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda sahaya Tolga – Beck, Delgado, Marcelo, İsmail – Oğuzhan, Atiba – Quaresma, Sosa, Olcay – Gomez 11’iyle dizilen Beşiktaş’ta ilk göze çarpan nokta, Şenol Güneş’in maça Quaresma ve Olcay ile başlama ve Gökhan Töre’yi kulübede tutma tercihiydi. Fenerbahçe ise giderek Alex’vari bir oyun tarzına doğru giden (fakat bunu forvet arkasında değil kanatta başarmaya çalışan) silahı Nani’yi kulübede hazır bekletmeyi seçmişti.
Başlama vuruşu ile birlikte Fenerbahçe, yavaş ama seri oynayan Beşiktaş’ın ceza yayı civarında presi iyi ayarlayınca, kendi oyununu oynayamayan Beşiktaş, henüz 3. Dakikada bir duran top organizasyonunda Caner – Volkan Şen ikilisinin birlikte ürettiği golü kalesinde gördü. Uzun zamandan bu yana takımına ilk kez bu kadar destek veren Fenerbahçe seyircisi de tribün desteğinin ödülünü daha maçın hemen başına bularak iyice havasını buldu. Volkan’ın şansla karışık teknik golü jeneriklere geçerken, goldeki asıl aslan payı Caner’e aitti. Beşiktaş, duran top savunmasında da penaltı noktasının civarına gereken önemi vermeyince maça adeta 1-0 yenik başlamış oldu.
İlk 25 dakika içerisinde Volkan Şen’in iki kritik gol şansında da Tolga’ya ve İsmail’in müdahalesine takılmasının ardından sıra Diego ve Kjaer’in başarısız son vuruşlarına geldi. 30. dakikaya doğru Beşiktaş biraz olsun Fenerbahçe sağanağını yavaşlattı ve top kontrolünü sağlamaya başladı.
Ne var ki, ilk yarının ilerleyen dakikalarında da Beşiktaş istediği hızlı ve tempolu futbolu sahaya yansıtamadığı için, ilk yarıda gol pozisyonlarına giren taraf hep Fenerbahçe oldu. Özellikle orta alanda Alper’in gösterdiği performans, Nani yokken Fenerbahçe’nin daha dinamik ve dikine oynayabildiğini düşündürttü. İleri uçta Fenerbahçe adına Van Persie, Beşiktaş adına ise Gomez, ellerine geçen nadir fırsatları gole çeviremediler; Quaresma ise birebirleriyle yakaladığı fırsatları cömertçe harcadı ve yoğun Fenerbahçe baskısı altında oynanan ilk yarı 1-0 ev sahibi takımın üstünlüğüyle geçildi.
İkinci yarıya Beşiktaş, beklenenin aksine Quaresma’yı değil Olcay’ı kulübeye çekip yerine Gökhan Töre’yi oyuna sokarak başladı. Bu değişiklikle birlikte Beşiktaş 1 değil 3 puan almayı, bu uğurda ise (defansı iyice riske sokarak) gerekirse 3 puanı farkla vermeyi göze aldığını gösterdi ve bu tercih ikinci yarının ilk 15-20 dakikasında Beşiktaş’ın o alıştığımız iştahlı futbolu olarak geri döndü. Sol kanattan İsmail ve hemen her yönden Gökhan ile tehlikeli gelen, fakat aynı zamanda kendi yarı sahasında da bu ikilinin ileri çıkma sevdası yüzünden açıklar veren Beşiktaş, 48’de Sosa’nın şutu auta gidince, 52’de ise Gökhan’ın ortasında Marcelo’nun kafa vuruşu isabetsiz olunca, ilk akınlardan eli boş döndü.
Hemen devamında Gomez ve İsmail’in arka arkaya keskin vuruşları rakip kaleci Volkan’a tosladı; Gomez özellikle Alves-Kjaer ikilisinin sert savunması karşısında top kontrolü adına bu pozisyon hariç istediklerini yapamadı ve dengesiz vuruşlarla kaleyi yoklamakla yetindi. Diego’nun tereddütleri olmasa daha ilk yarıda 2-0’ı bulabilecek olan Fenerbahçe ise, 61’de Diego’yu Ozan Tufan ile, Alper’i de Nani ile değiştirdi ve ilk yarıdan sarı kartı bulunan Caner’i riske etmeyi seçti. Bundan 15 dakika sonra ise Volkan Şen sakatlanıp kenara geldi, yerine Hasan Ali oyuna girdi. Bu 10-15 dakikalık bölümde Beşiktaş’ın sivri atakları bir nebze duruldu ve oyuna denge geldi.
Bütün düğüm, 82. Dakikada Alexis Delgado’nun kritik hatasıyla çözüldü; oyuna yeni giren Ozan akıllı bir hareketle arkada boş pozisyondaki Nani’yi gördü; Nani de birkaç dakika evvelki ıskasına nispet yaparcasına düzgün bir vuruşla topu bomboş durumdaki Beşiktaş ağlarına gönderip maçın skorunu tayin etti: 2-0. Cenk ve Gomez’in duraklama dakikalarındaki çabaları da sonuç vermeyince, galibiyet Fenerbahçe’nin oldu.
Böylelikle Fenerbahçe, 2005’ten bu yana evinde derbi kaybetmeme geleneğini sürdürmekle kalmayıp, puanını 53’e yükselterek maç fazlasıyla Beşiktaş’tan liderliği devraldı. Zirve ve şampiyonluk yarışındaki en önemli rakibi karşısında ikili averajı da kaybeden Beşiktaş ise, açık ara önde gitmektense rekabeti körüklemeyi seçmek zorunda kaldı – ki biz Beşiktaş taraftarı olarak buna pek alışkınız.
Hakem Cüneyt Çakır, bir sarı kart pozisyonu hariç derbinin hararetine çok uygun bir maç yönetti, Fenerbahçe seyircisi ise takımına gereken motivasyonu sağlamayı başardı. Hem hakemlere, hem Fenerbahçe’ye hem de seyircilere tebriklerimi sunarım. 51 puanda kalan Beşiktaş adına ise Boyko’yu ve Gökhan-Olcay ikilisini sahada görmeyi yeğlediğimi belirtmek isterim.
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak
