KESKİN VİRAJ

Keskin Viraj

Ben kendimi bildim bileli, biz Fenerbahçelileri için hep bir kesin viraj vardır. Biz o keskin virajları da genelde hiç alamayız. Pazar günü oynanacak olan Trabzonspor – Fenerbahçe maçı da böyle bir keskin viraj. Totem yaptığımı düşünebilirsiniz ama inanın kazansak da kaybetsek de keskin virajı alamayacağız. Olmayacak bir şekilde.

Neden mi olmayacak, hastamızda yıllardır gördüğümüz tüm sorunlar tekrar karşımıza çıktı:

• Keskin vira kavramı: Uzun lig maratonunda her sıkıntıya girildiğinde camia içerisinde yeşeren keskin viraj kavramı. Öyle bir tanım ki, bazen başkan, bazen futbolcu ama çoğunlukla teknik direktör için kullanılır. Bu ne zaman ortaya çıksa:
o İyi niyetli: bilin ki aslında uzun zamandır görünen problemlerin bir maç özelinde çözülerek her şeyin güllük gülistanlık olacağı algı yaratılır.
o Kötü niyetli: Bu algı ile zaten paketlenmesi kesinleşen kişinin dikkatine sunulur. Böylelikle aslında asıl sorunun görülmesi engellenir ki, bir kurban verilir konu kapanır. Kurban teknik direktör olursa, zaten sorun artık son aşamadan bir öncesidir.

• Liderlik kargaşası: Hep olur. Bazen futbolcu ile futbolcu arasında yapılır. Ortega – Ceyhun, Oğuz – Tanju, Alex -Aykut bunun en güzel örnekleridir. Bu kargaşaya kim çekilirse, takımdan ikisi de gider. Bu kargaşanın kimseye faydası yoktur. Zaman içerisinde giderler. Öyle ya da böyle. Olan her zaman takıma olur. Olacak şampiyonluklar da gider. Alınan ara şampiyonluklarla sorunun hep olması sağlanır. Rakip takımlarda bu hiç yoktur. Dikkatinizi çekerim.

• Düşman hep dışarıda: Bu da önemli etkenlerdendir. Ve düşman zaten dışarıdadır. Buna şaşılacak bir şey yoktur. Ama o kadar o düşmana odaklanılır veya odaklandırılır ki, takım falan her şey unutulur. Maça konsantre olması gereken Erol Hoca bile maç önü – ki en konsantre şekilde takıma odaklanması gerekirken- bunu konuşur. Sonra sahadaki takımdan biz taraftarlar odaklanma bekleriz. Hocanızın kafası dışarıdayken ne saçmadır. Oysa hocanın görevi takımı sadece sahaya konsantre etmektir. Dış düşmanlara karşı onları kilitlemek ve sahada gereken cevabı en azından mücadele olarak, sistemik oynayarak vermesi beklenir. Ama nerede?

• Liderlik gücü: Her camia bu topraklarda bir lidere bakmayı sever. Politik bir söylem değildir bu, biz böyleyiz. Fatih Terim tek patrondur mesela, Sergen Yalçın emeğiyle gücüyle bunu göstermektedir. Fenerbahçe hocaları bunu hiç yapamaz. O yüzden Ali Koç öncesi bunu başkan seviyesinde görmeye alıştırıldık, “Zico ’nun kovulması”, “Ersun mu yaptı kardeşim” Aziz Başkan liderliği de hep yıkıldı. Haklı veya haksız idi Aziz Başkan demenin amacımız olmadığını vurgularsak, bu liderlik teknik direktörlüğe verilmeyip, medya tarafından da pohpohlanmadığı sürece, Erol’u eleştirmek çok kolay. Bu da daha önceden sadece iki takım yönetmiş bir teknik direktöre acımasızlık.

• Teknik Direktör – futbolcu eşlemesi: Bu eşleme son yıllarda hep problemli takımda. Kariyerli teknik direktörlere kötü sayılacak kadrolar verilirken, kariyersiz teknik direktörlere çok iyi kadrolar verildi. Bunu anlamak mümkün değil. Sanırım birine odaklanınca diğeri için “eşek değil mi yapsın” kafasındayız. Şu an yaşadığımız da bu o kadar iyi bir kadro kuruldu ki, Erol’da yapsın artık denildi. Oysa, hoca olarak futbolcularına kendini kanıtlamadan bunu yapmak imkansız. Takıma alınan futbolcuların çoğu daha önceden daha kariyerli hocalarla çalışmış insanlar. Onlardan Erol’u kabullenmeleri için Erol hocanın çok daha farklı işler yapması lazım. Yapamadığı içinde, inatlaşıyor. Dediğimi yapmalısınız diye ısrar. Ama pratik böyle değil. Hangimiz daha iyi yönetici ile çalıştıktan sonra gelen çıtır bir yöneticiye sonsuz kredi veriyoruz. Bu çok zor bir sınav. Ve Erol bu zamana kadar fena patladı.

• Vizyonsuzluk: Ali Başkan geldiğinde ettiği zengin iş adamı laflarının hepsini yemek zorunda kaldı. İyi niyetle ne yapmak istediğini belirtti. Elinden geleni ardına koymadı. Fenerbahçe tarihinin en fazla elini taşın altına koyan adamıdır. Kendisinden önce gelen başkanın hapis yattığını bilerek, hiç korkmadan adını koymuş, taraftar olarak kalması en kolay iken, kendini bu cahil, saçma dünyaya atmıştır. Ama daha ilk günden itibaren hep yanlış insanları dinlediği için sahada başarılı olmamıştır. Ne yazık değil mi? İnatçılığını seçimi kazandığındaki vizyonda tutsa, belki de şu an çok daha başarılı olacaktı. Gençleşmek ve ileriye odaklanma üzerine kurulu doğru vizyon zamanla durumu kurtarmaya döndü. Ve bozuk düzen yine onu içerisine aldı. Başkanı zamanla kaybettik. Açık politika üzerine kurulu olan başkanın Fenerbahçe’si, yarınki maç kadrosunda olmayan Caner Erkin ile ilgili açıklama yapma zahmetinde bile değil. Bu kadar basit.

• Başkanın baraj merakı: Başkan geldiğinden beri diyor ki ben Sportif Direktör istiyorum. Amacını hep aslında profesyonel bir yapı kurmak olduğunu söylese de, başkan da bu topraklardan biri olarak bu arap saçı ile uğraşmak istemedi. En azından direkt muhatabı olmak istemedi. Bu doğru bir yaklaşım. Comolli olmadı. Emre barajı işe yaradı aslında. Transferlerde öne çıkan Emre, doğru davranıyor. Kötü gidişatı görüyor ve bu zamana kadar çoktan ön plana çıkması gerekirken, imajını koruyor. Ama hepimiz inanıyoruz ki, arka planda aksiyon alıyordur veya deniyordur. Korumamız gerekiyor. O yüzden şu an için hep başkan için hem de taraftar için dev bir baraj.

Sonuç mu, yarın bir maç olacak bir o keskin virajı kazansak da kaybetsekte geçemeyeceğiz. Bu saçma düzenden bizi sadece başkan kurtarabilecek ama onu girdaptan kim çıkaracak?

mail: yakup. borekcioglu@abcspor.com

twitter: @Yborekcioglu